- 963 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Kulaklarım kocamanmış baba!
Sinan, üniversite sınavına hazırlanırken, polis olacağım diye babasına dayatma yapıyordu. Babası:
-Oğlum, ne yapacaksın polis olup da polislik zor meslektir, öğretmen ol, mühendis ol… Ol işte oğul, ol bir şeyler ama polis olma!
diye ne kadar direttiyse de oğlu dinlemiyor, “polis olacağımmm!” diyor da başka bir şey demiyordu. Selahattin oğlunu daha fazla kıramadı ve “tamam” dedi. Artık Sinan için zorlu bir maraton başlamıştı. Spor salonlarına gidip, vücut geliştirme programlarına katıldı. Bulduğu her fırsatı spor yaparak geçirmeye, deli gibi koşmaya başladı. Şehrin en ünlü dershanesine gidip, çılgınlar gibi ders çalıştı. Artık polis olmak için her şey tamamdı. Selahattin, aklına takılan düşüncelerle sınav günü, oğlunu yanına alıp, sınav merkezine gitti. Oğul sınava girerken, baba Selahattin kenardaki bir banka oturup, derin derin düşünmeye başladı.
Okumanın zor olduğu yıllarda, Selahattin her zorluğa katlanıp liseye kadar okumuştu. Köydeki eşi dostu Selahattin’e takılıp, “ulen Selahattin, polis olacak kadar yakışıklı, güçlü kuvvetlisin, polis olsana sen.” diyen diyene çoğalınca, tıpkı bugün oğlu nasıl polis olmayı istiyorsa, o gün de Selahattin öyle istiyordu polis olmayı ve tıpkı oğlu gibi gecesini gündüzüne katıp çalışıp çabalamıştı… Sonunda emeline ulaşıp, polis olmayı başarmıştı. Çok genç yaşta göreve başlamıştı. Göreve başladığı yıllar Türkiye için zor yıllardı.
Terör alıp başını gitmiş, yer gök terörist dolmuştu adeta. Memlekette sıkı yönetim uygulanıyordu. Görev yapmak ateşten gömlek gibiydi. İşte o, zor yıllara denk gelmişti Selahattin’in polisliği.
Selahattin, memleketin hem doğusunda, hem de batısında görev yapmış, büyük başarılar kazanmıştı. En son, narkotik şubeye alınmıştı. Bu zorlu yıllarda, evlenmiş, üç çocuğu olmuştu. O olaydan önceki son tayin yeri İstanbul’du. İstanbul da yine narkotik polisi olarak görev yapıyor, ihbar aldıkları yerlere baskınlar düzenliyorlardı. Bu baskınlarda birçok kez yaralanmış, çok zaman ölümden dönmüştü. Ta ki, o güne kadar… O gün yine bir ihbar almışlardı. Arkadaşlarıyla birlikte olay yerine gitmişler, bir kısmı evi dıştan kuşatırken, Selahattin ve birkaç arkadaşı evin kapısını kırarak içeriye girmişlerdi. İçeriye girince, pusuya düştüklerini anlamışlardı ama artık çok geçti. Dışarıdaki arkadaşları öldürülmüştü. Ev durmadan kurşun yağmuruna tutuluyordu. Selahattin ve arkadaşları dayanmaya gayret ediyor, belirledikleri hedeflere ateş ederek teröristlerin eve yaklaşmasına izin vermiyorlardı.
Arkadaşının biri, “yandım anammm!” diyerek olduğu yere yıkılıp ölmüştü. Diğer arkadaşıyla birlikte korunup direnmeye çalıştıysa da az sonra diğer arkadaşı da vurulup kucağına düşmüştü. Dışarıdakiler giderek eve yaklaşmaktaydı. Selahattin’in silahındaki mermiler bitmişti. Ölen arkadaşlarının silahlarıyla kendini korumaya çalışıyordu. Bir yandan da dualar ediyordu. “Allah’ım, ne olursun beni evlatlarıma bağışla! Eğer buradan sağ salim kurtulursam, istifa edeceğim. Ne iş olursa yapacağım ama polislik yapmayacağım. Yardım et Allah’ım, bana yardım ettt!” diye yalvardı yakardı. Baskında vurulmuş, kendinden geçmişti. Gözünü açtığında hastanedeydi. Selahattin bütün gücüyle dayanmış, yardım gelinceye kadar teslim olmamıştı. Son baskından yine sağ olarak kurtulmuştu; ama uzunca bir süre hastanede yattıktan sonra, çıkmış ve hemen istifa etmişti. Çocukları vardı ve hayat devam ediyordu. Bir işe girip çocuklarının geçimini sağlamak zorundaydı. Uzunca bir süre iş aramış ve sonunda kamyon şoförü olarak işe başlamıştı.
Şimdi oğlu içeride polis olmak için ter döküyordu. Acaba, kazansa sevinir miydi? Kaybetse üzülür mü bir türlü kestiremiyordu ki, kendisini dürten bir elle hayallerinden sıyrılıp kendine geldi. Gözlerini açıp baktığında oğlu karşısında ağlıyordu.
-Ne oldu oğul; neden ağlıyorsun?
Sinan gözünden akan yaşlarla babasına baktı, kendisine söylenen mazeret hiç hoşuna gitmemişti.
-Kulaklarım kocamanmış babaaa!
Selahattin şaşkın şaşkın oğluna bakarken, sevinsin mi üzülsün mü bilemedi ama oğlu polis olamadığı için ağlamıyor, gururu kırıldığı için ağlıyordu. “Kulakları kocamanmış…” Selahattin oğlunu teselli etmeye çalıştı.
-Üzülme oğul, sen de koca kulaklı öğretmen olursun!
Not: Öykü yaşanmış hayat hikâyelerindendir. Ben, her insan bir dünyadır sözünü çok severim. Sessiz, sakin kendi halinde bir insanın kim bilir ne dertleri tasaları vardır. Kim bilir ne derin yaraları, sevdaları vardır. Eğer ki içinizde birileri, benim hayatım romandır, yaşadığım şu anımı unutamıyorum, yazılmasını istiyorum diyorsanız. Ana hatlarını yazıp mesajla bana iletirseniz, sizlerinde bir hikâyeniz olur. İsminizi yazmamı isterseniz yazarım. İstemezseniz yazmam. Haydin, her insan bir dünyadır ve o dünya karanlıkta kalmasın. Kalemimizle aydınlığa çıksın.
Emine UYSAL /21/12/2010
YORUMLAR
Herzamangi gibi çok güzel.Gerçekten yaşadığımız hergün hayatımızdan bir hikaye.tadına doyum olmayan yaşanmışlıkları hele sizin kaleminizden okumak çok güzel.
not kısmı çok güzel bende düşünüyorum, bakalım sizin kaleminizden nasıl bir öyküm olacak.
Selam ve sevgiler
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Evt.neden çocuklar ilk olarak ya polis ya öğretmen olmak ister..ya da doktor...sanki dünya da üç meslek var ??
Bende polis olmak istemiştim..boy dan kaybetmiştim...
Güzel bir anlatımdı...Buralarda malzeme çok Emineciğim, herkesin hayatı bir roman..gel ve onları da yaz...
selamlarımla can...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Bir zamanlar ben de polis olmak istemiştim. Gerçi ben çok meslek değiştirdim:) Hala da mesleğimden memnun değilim ya...
Güzel bir anlatım her zamanki gibi. Anı da güzel ve anlamlı.
Tebrik ediyorum.
Sevgiler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Toynak, sahi senin hiç anlatacağın bir şey yok mu yazsam? Bu sıralar konu sıkıntısı çekiyorum da.
saygımla arkadaşım teşekkürler.
Arkadaşım, kutluyorum. Soluksuz okudum, öykünü. Gerçek hayatların kaleminde can buluşunu seviyorum.
Tam puanlık bir anlatım ama bundan sonra puan vermemeye karar verdim. Bizlerin puanlarımızın ve yorumlarımızın geçerli olduğuna inancımı tamamen yitirmiş bulunuyorum.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkür ederim.
sevgimle...