Ey Sevgili Resulüm;
Seni görmeden sana seslenmek istiyorum. Sanki yanımdaymışsın gibi sanki saçlarımı okşuyormuşsun gibi sana seslenmek istiyorum. Bazen dalgalar fısıldıyor seni kulağıma, sessizce ruhuma giriyor hayalin. Annem anlatıyor seni. Çocukları çok severmişsin. Beni de sever misin Sultanım? Keşke diyorum sen bizim yanımız da olsaydın. Sımsıkı sarılsaydım, gülüşüne ortak olsaydım, üzüldüğünde mutlu olman için elimden geleni yapsaydım.
O misler gibi kokunu çekseydim içime. Sen gidince kokunu aldı güller. Kıyamıyorum, ne koparmaya ne de koklamaya. Ya Resulüm; seni öyle çok özlüyorum ki… Bazen hıçkıra hıçkıra ağlıyorum yokluğuna. Hiç olmazsa bir kerecik süslesen rüyalarımı bir kere dokunsan saçlarıma. Niye incittiler ki seni. Niye rahat bırakmadılar ki sanki… Sen Mekke’yi terk ederken yeryüzü ve gökyüzü boynunu bükmüştü sen de çok üzülmüştün ama belli etmemiştin. Mekke’de önce babanı kaybetmiştin sonra anneni ve tek tek kaybediyordun sevdiklerini. Seni Mekke’den kovdukların da nasılda canın yanmıştı ama tek çaren gitmekti. Birbirimize anlatıyoruz seni. Anlattıkça anlıyoruz sevgini. Hiç kin tutmazdın sana kötülük edenlere karşı. Sadece ‘ümmetim’ derdin başka bir şey demezdin. Anam babam sana feda olsaydı da o kadar çok acı çekmeseydin Sultanım. Bir gün seni taşlamışlardı ama sen hiçbir şey dememiştin sadece susmuştun. Sen sadece kulaklarda ezan sesi duyulsun istiyordun. Tek dileğin buydu.
Yeni yurt Medine olmuştu sana ve ümmetine. Orada veda etmiştin bize. Hani bir cübben vardı giyinmek nasip olmamıştı. Şimdi ben sana bir cübbe diktim Resulüm. O cübbe sahibini, seni bekliyor Sultanım. Ben de ümmetin de seni bekliyor. Seni ve sevgini…
YORUMLAR
duygulandım. o manevi havayı ta en derinlerde hissettirdiğin için teşekkür ederim kalemdaşım.
selam ve dua ile.