Kısa Öyküler II
Doktor Civanım
Yaralıyım dedi. Eli, yere düşmesin diye tutar gibi yaptığı sağ memesine değdi değecekken. Yaralıyım doktor bana bir çare, dedi.
Karısını ne ettiyse mutlu edemeyen deneyimli doktor; hemen anladı olacakları.
Kulağı kirişte mürebbiye kılıklı hemşire, merak etti.
Orada ne işi olduğu anlaşılamayan Mırmır mahlaslı bir kedi patilerini yaladı.
Koridorun sonunda uzunca şiiri ezbere okumanın gururu ile bir yaşlı adamın gözleri dolduğunda açtı güneş.
Bunların hepsi bir anda olduğundan yavaşladı zaman.
Lolipopunu yere düşüren çocuk ağlamasaydı, kütüphanede sanacaktı kendini.
Kendine has bir kokusu vardı, hem sağlık ocağının hem de hoş doktorunun.
Hipokrat yemininde hastalarına âşık olamama var mıdır?
Kulakları uğultunun gizemine hapsolmuş, eksik duyar olmuştu.
Filmin sonuna doğru geçmişin anlatıldığı bölümlerdeki gibi renksizdi her şey. Boğuk, anlaşılmayan cümlelerle geçiştirilen repliklerle beladaydı başı.
‘Neyiniz var hanımefendi’ diyen ses dışında ilgilendiği bir şey kalmamıştı kadının.
Düğmelerini açarken doktora baktığı gibi kimseye bakmamıştı daha önce.
Kilit sesini duyan hemşirenin gözleri kaydı, sandalyesinde ileri geri gitmeye, hayaller kurmaya başladı.
Gökkuşağı, doktora âşık olanların hepsini yaladı…
10.02.11
Nadir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.