- 2216 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
EN GÜZEL GÖNÜL
Onur BİLGE
En güzel gönül, incitmeyen ve incinmeyen gönüldür. İncitmemek kolay değildir. Fakat sabredilir, hassas davranılırsa, mümkündür. İncinmemek ise çok zordur. Kalp denilen sırça saray, oldukça kırılgandır.
Günümüzün insanı, almış başını gidiyor... Hem de ne gidiş! .. Grayderleyip geçiyor! Kırılacakmış, darılacakmış, umurunda değil! Egoizm, canavarlaştırmış. Hatır, gönül kalmamış. ’Köpeğinin hatırı yoksa, sahibinin hatırı var.’ diyenler, parmakla sayılacak kadar az. Birbirimize düşmüşüz. o kadar ki nasıl zarar vereceğimizi bilemez hale gelmişiz. ’Eşeğini dövemeyen, semerini döver.’ zamanını yaşıyoruz.
Kıran kırana bir hayat savaşında, insanca yaşamaya çalışanların, yıpranmamak için çözüm olarak yalnızlığı seçmeleri, kaplumbağalar gibi başlarını evlerinin içine çekmeleri doğal. Özellikle ekonomik nedenlerle çıkarcılığın had safhada yaşandığı bu zamanda, zarar görmemek mümkün değil.
Kendi kabuklarına çekilenler, zamanla karamsarlığa gömülüyor, giderek depresyona giriyor. Ruh sağlığı bozuk bir toplum, ülke huzurunun günden güne artarak bozulmasına sebep oluyor.
İnsanlar saygıyı kaybetmekte. Aile içinde veya dışarıda, bu nedenle huzursuzluklar çıkmakta; tartışmalar, kavgalar, boşanmalar olmakta, hatta cinayetler işlenmekte.
İnsan, saygın bir varlık olarak yaratılmış, kendisine melekler secde ettirilmiş. İnsana secde etmeyen, saygı duymayan, şeytandır. İlk yaratılanımıza secde etmediği ve emre itaatsizlik nedeniyle saygısızlık ettiği için lânetlenmiştir. İnsan, sadece Allah’a secde eder, secde edeceği başka bir varlık yoktur.
Saygıyı hak etmiyor olsa bile insanı sahibinin hatırı için saymak gerekir. Çünkü insanın sahibi, sonsuz saygı duyduğumuz Allah-ü Teâlâ’dır. Kul demek, köle demektir. Abdullah, yani Allah’ın kuludur, kölesidir. Köleye yapılan kötü muamele sahibini incitir. İnsana yapılana da Allah-ü Teâlâ razı olmaz.
Mademki yeryüzüne, Allah’ın rızasını kazanmak için geldik, ’Yaratılanı hoş göreceğiz, Yaratan’dan ötürü.’
Saygı, sevgiden önce gelmeli. Onu hiç kaybetmemeliyiz. Saygı duymadığımız insanı sevemeyiz. Beraberliğin ilk şartı güven, ikincisi saygı, üçüncüsü sevgidir. Bu üçü tamamlandığında; dördüncüsü, yani vazgeçilmezlik, kendiliğinden oluşur. Arkasından huzur da gelir, mutluluk da...
Allah için saymalıyız, Allah için sevmeliyiz. Kırmamalıyız, incitmemeliyiz, toz kondurmamalıyız.
Peki, ya kırılmamak? Bir zehir zemberek dünya içinde incinmemek? Canavarlaşan insanların arasında, yıpranmadan yaşayabilmek? İşte, bu çok zor! Bunu başarabilmek için, evliya sabrı gerek. Yunus da incitmemeyi ve incinmemeyi öneriyor:
’Dövene elsiz gerek
Sövene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın.’ diyor.
Vuracak kıracak, dövecek sövecek, gücenmeyeceksin. Hoşgörünün boyutuna bakın! Hatta ’Taş atana ekmek atacaksın!’
Hiç kimse hakkını yedirmez. Bizim dinimizde kısas da var. Bire bir alacaklıyız. Eğer, Allah’a bırakırsak, hakkımızı on misli koruyacak.
Hakkımızı bire bir almak var, Allah’a havale etmek, yani on mislini talep etmek var. Büyük bir hoşgörüyle karşılamak, öç alma yoluna gitmemek, fakat darılmak var. Bir de hiç bir şey olmamış gibi hiç incinmemek var.
Kalp Allah yapısı, Kâbe kul yapısıdır. Kalp kırmak, onu yıkmaktan daha günahtır. Kâbe yıkılırsa, bir daha yapılabilir. Kalp kırılırsa, bir daha birleşmez.
***
Onur BİLGE
DENEMELER
YORUMLAR
Kendine saygisi olmayan birinin baskalarina saygi dolu olmasini beklememek gerekir diye düsünüyorum. Inanc dolu biri zaten insana yakismayan davranislardan kabaliktan kalp kirmaktan cekinir evet ilk önce Allah icin bunu yapar.
Alcak gönüllü olmali bir müslüman dedigin.
Her zamanki gibi binbir anlam dolu gözden kacirmisim son yazilarinzi.
Yüreginize saglik sevgili Onur Bilge
Sevgim sonsuz
hicbitmez tarafından 5/29/2011 5:39:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kimsenin kimseye müsamaha gösteremediği, herkesin patlamaya hazır bir bomba gibi dolaştığı zamanımızda, dilerim ki yazınız güne gelir ve okunma sayısı artar.
"Kırmak" ve Kırılmak" Evet fütursuzca laflar sarfederiz KIRARIZ. Ama nedense kırdığımızı bir türlü kabul etmeyiz. Çünkü nedenlerimiz vardır hep.
KIRILDIĞIMIZ zaman ise canımız yanar, içimiz acır.
Kırılmanın nasıl bir şey olduğunu bile bile kırmaya devam ederiz. Biz haklıyızdır. Karşımızdaki kırılmayı hakediyordur mutlaka.
"İğneyi kendine, çuvaldıızı başkasına batır" ne güzel söylemiş atalarımız.
Yüreğinize sağlık. Sevgi ve saygıyla...
Peygamber efendimiz; mübârek elleri ile Kâbe’yi göstererek;
(Ey Kâbe, sen Allahın evisin. Sen mübâreksin fakat bir Müslüman,
bir mü’minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük
günaha girer) buyuruyor
“Bir bahçeye giremezsen,
Durup seyran eyleme.
Bir gönlü yapamazsan,
Yıkıp viran eyleme.”
Yunus Emre
"Sünnet imiş, kafir olsa da insanı incitme
Gönlü katı, kalp incitenden Allah şikayetçidir..."
Ahmet Yesevi.
Ecdadımız bunları derken böyle bir duruma gelmemiz, ya okumadığımızdan yada ezbere okuduğumuzdandır...Öğrendiğimizi yaşamamış olmamızdan...
Böyle bir yazıya ihtiyaç vardı. Teşekkürler Onur Bilge....Selamlarımla.