- 961 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İkili koltuk
İkili koltuk
Akşam herkes çekilince odalara bir sessizlik sarar kaldırımları. Sığınacak bir yer ararsın bir ev, bir oda…
Yanlığını dindirecek iki kol, bir insan. Öyle kolay mı bir başına dünyaya direnmek, yalnızlığa kafa tutmak, tutunacak bir dalın olmadıkça aklını koyacak yer ararsın. Şehrin tam kalbinde olan ama pırıltısından uzakta bir kenar mahallenin içinde sıvasız bir binanın ikinci katında dededen kalma bir ev, içinde yaşayanların nüfusu sadece bir, yani tek, yani yalnız…
Akşam geceye devrederken hayatın nöbetini uyku gözlerine savaş acınca çaresiz kaldırıverirsin elleri, teslim olursun göz kapaklarının kepenk indirişine, peki ya sonra…
Sonra mı? Uzunluğu boyunun yarısı kadar olan o ikili koltuk alır seni içine bütün gayretiyle sarar vücudunu. Bedenin her yerini kaplar o koltuğun başına aldığın yastıktan bozma minder seni rahat ettirmek için tüm yumuşaklığını sergiler. Ayakların iki büklüm olur ama yinede ses çıkarmazsın, başın hafif bükük, bütünün yarısı dışarıda kalır. Ama yinede kalkmazsın oradan inatla gözlerinin seni almazsını beklersin. Vakit yavaşça ilerler, birazdan sokak ışıkları da söner, bilirsin. Birazdan zifiri karanlıkta burnun önünü göremeyeceğini bilirsin. Bilirsin bilmesine de neden hala ısrarla devam edersin…
İçeride seni bekleyen kocaman bir yatak varken, uzun mu uzun bir yastığa baş koymak varken neden? Sabahı deviren öğle vaktinde bel ağrısıyla uyanmak neden? Boynunun kırılmışçasına tutulacağını bile bile neden ille de ikili koltuk?
Neden mi çünkü hiçbir şey korkutmaz seni o büyük yatağa uzandığında boşluğunu dolduramadığın koskoca bir yalnızlık içinde yaşadığının farkına vardığın kadar. Küçük ama tıka basa yaşamı büyük ama bedenini defalarcasına katlar haldeki hayata tercih edersin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.