- 435 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEBLİĞ...
İşte O Dehşetli Gün
Rasûlullah (sav): “İşte o gün yer haberlerini anlatır” (Zilzâl 4) âyetini okudu, sonra:
“-Yerin haberlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Sahâbe:
“-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir,” dediler. Hz.Peygamber:
“-Onun haberleri, her erkek ve kadının yeryüzünde neler yaptığına şâhitlik ederek, sen şu günde şöyle yapmıştın, demesidir. İşte yerin haberleri budur” buyurdu.
(Tirmizî, Kıyamet 7)
Abdestin Fazileti
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sav) kabristana geldi ve:
“Selâm size ey mü’minler diyarı! İnşâallah biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmemizi çok isterdim” dedi. Ashâb-ı kirâm:
“–Biz senin kardeşlerin değil miyiz, yâ Rasûlallah?” dediler. Rasûl-i Ekrem:
“-Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz henüz gelmemiş olanlardır” buyurdular. Bunun üzerine ashâb:
“-Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın, ey Allah’ın Rasûlü?” dediler. Peygamber Efendimiz:
“-Ne dersiniz? Bir adamın alnı ak ve ayakları sekili bir atı olsa, yağız ve doru at sürüsü içinde kendi atını tanımaz mı?” diye sordu. Sahâbe:
“-Evet, tanır, ey Allah’ın Rasûlü,” dediler. Rasûl-i Kibriyâ:
“-İşte onlar da abdestten dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak gelecekler. Ben havzın başına onlardan önce varacağım” buyurdular.
(Müslim, Tahâret 39. İbni Mâce, Zühd 36)
Ticari Ahlak
Rasûlullâh (sav) buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya:
“–Nasıl satıyorsun?” diye sordu.
Adam da kendince anlattı. O esnâda Rasûlullâh (sav)’e:
“–Elini onun (buğdayın) içine daldır!” diye vahy (işâret) edildi.
Allâh Rasûlü (sav) de elini daldırdı ve buğdayın ıslak olduğunu gördü. Bunun üzerine:
“–İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) buyurdu.
Duâ Ederken Acele Etmeyin!
Fahr-i Kâinât Efendimiz:
“–Bir kul günah olan veya akrabâsı ile darılmasına yol açan bir şeyi dilemedikçe yahut acele etmedikçe duâsı kabûl olunur.” buyurmuştu.
“–Yâ Rasûlallâh! Acele etmek ne demektir?” diye sordular.
Allâh Rasûlü (sav):
“–Kul; Nice defâlar hep duâ ediyorum da Rabbim duâmı kabûl etmiyor. der. Duâsının hemen kabûl edilmemesi sebebiyle bıkar ve duâyı bırakır. (İşte o zaman acele etmiş olur.)” cevâbını verdi.
(Müslim, Zikir, 92)
Fidanlar İçin Çukur Kaz!
Selmân (ra), ömrü boyunca arayışı içinde olduğu Allâh Rasûlü’ne kavuşmuştu. Artık onun yegâne arzusu, dâimâ Peygamber Efendimiz’in yanında olmak, O’nun emrinde bulunmaktı. Nitekim Hazret-i Selmân (ra)’ın bu iştiyâkını gören Allâh Rasûlü (sav) bir gün ona:
“–Ey Selmân! Kölelikten kurtulmak için efendin ile antlaşma yapsan olmaz mı?” diye sordu. Bunun üzerine Selmân (ra), çukurlarını da kazmak şartıyla üç yüz hurma ağacı dikmek ve kırk ukıyye altın vermek üzere efendisi ile anlaştı. Rasûl-i Ekrem (sav) de ashâbına:
“–Kardeşinize yardım ediniz!” buyurdu. Kimi on, kimi on beş, kimi yirmi fidan olmak üzere, herkes imkânı nisbetinde yardımda bulundu ve Selmân (ra)’ın ihtiyâcı olan üç yüz hurma fidanı toplandı.
Allâh Rasûlü (sav):
“–Ey Selmân! Fidanlar için çukurlar kaz! Çukurları bitirdiğin zaman bana haber ver de onları kendi elimle dikeyim.” buyurdu.
Selmân-ı Fârisî (ra) hâdisenin devâmını şöyle anlatır:
“Hurma fidanları için çukurlar kazmaya başladım. Arkadaşlarım da bana yardım ettiler. Bitirince haber verdim, Rasûlullâh (sav) fidanların dikileceği yere benimle birlikte geldi. Biz fidanları O’na veriyorduk, O da dikiyordu. Varlığım kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, Allâh Rasûlü tarafından dikilen hurma fidanlarından bir tâne bile tutmayan fidan olmadı. Böylece ağaç borcumu ödemiş oldum. Fidanlar, senesinde meyve vermeye başladı ve meyvesi yendi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.