- 1843 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İki Yol Var
Nefislerinin tutkularını gözeterek, kısacık süren dünya hayatına yönelen insanlar, olayları biraz akılcı değerlendirerek gerçekleri düşünebilseler, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu Allah’ın izniyle fark edebilirler.
Dünya hayatındaki hiçbir şey insana yarar sağlamaz. Maddeye olan bağımlılık kişiyi yıkıma taşır. İnsan kendisini dünyaya bağlayan ne varsa bunlardan kurtulmalı, Allah’ın yoluna yönelmeli, O’na yakın olmalıdır.
İnsan gerçek yaşam amacını unutmamalı, kulluk bilincini ve imani coşkuyu sürekli yaşamalıdır. Aksi durumda kişinin kalbi kararır, körleşir, katılaşır; vicdanı duyarsızlaşır, öğüt alamaz bir hale gelir ve dönüşü olmayan bir yola girer.
Kur’an, iman etmeyen kişinin kaybını ayetlerde çok detaylı açıklar. Yaptığı seçim ona bir fayda sağlamaz, hidayeti, mutluluğu ve aradığı hiçbir şeyi yürüdüğü yolda bulamaz.
"İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler. Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, ’gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle’; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır. Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız." (Bakara Suresi 16….21)
İnsan İslam fıtratı üzerine yaratılmıştır ancak insanı kendi sapkın yoluna çekme çabasındaki şeytan, fıtratını bozarak sıkıntı içinde bir hayat sürmesine vesile olur. Bu yüzden insanın en fazla dikkatli olması gereken varlık, şeytandır. Her insan, her an açığını arayarak kendisine sokulmaya çalışan ve onu Rabb’inin dosdoğru yolundan saptırmaya çalışan şeytanın hedefidir.
İnsanın önünde iki yol vardır; dostu olan Rabb’inin yolu ve düşmanı olan şeytanın karanlık yolu. Allah’ın yolu Kur’an’da tarif ettiği dosdoğru yoludur. Dosdoğru yol bir tanedir; tali yollar şeytana çıkar. İnsan, içinde duyduğu iki sesten vicdanına ait olana uyduğunda Allah’ın, nefsininkine uyduğunda ise şeytanın yolundadır. Nefis şeytanın kontrolündedir. Şeytan yavaş ilerler, gizliden gizliye faaliyet gösterir. Hz. Adem’e de sinsi bir şekilde yaklaşmıştı; herkese aynı şekilde yaklaşır. Şeytandan söz eder insanlar ama yapabileceklerine tam olarak inanmazlar. Oysa insan önünden, arkasından, sağından, solundan şeytan ve taraftarlarıyla sarılmış durumdadır; ancak Rabb’ine sığınarak kurtulabilir.
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun.” Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez. (İsra Suresi, 64) ayetiyle haber verildiği gibi, şeytanın, itaatli ordusuyla geniş bir çalışması vardır.
Gerçekte şeytanın bağımsız/zorlayıcı gücü yoktur sadece çağırır. O halde şeytandan etkilenmek, zorlanmadan gitmektir. Allah, kuluna şahdamarından daha yakın ve sonsuz güç sahibidir. İnsan güçsüzün yanında olmak istemez; hep güçlüyle olmak ister. Peki güçsüz olanı seçmek neden?..
İçinde Allah korkusunu taşıyan insanlar şeytanın oyunlarına gelmez, telkinlerine kanmazlar. Çünkü Rabb’imiz Kendisi’nden saygıyla korkan kullarına, onları doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir. Ve bu anlayış, “Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut’tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar... (Bakara Suresi, 257) ayetiyle bildirildiği üzere samimi kulları şeytanın karanlık, batıl yolundan aydınlıklara çıkaracaktır.
Bu iki ayrı yolun yolcularının, yaşamlarının her anında önemli aykırılıklar vardır. Kur’an, nefsinin bencilce tutkularına uyanlarla, Allah’ın sınırları içerisinde yaşayanlar arasındaki büyük farklılığı, “Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine ’süslü ve çekici gösterilmiş’ ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir? (Muhammed Suresi, 14) ayetiyle bildirir.
İki yoldan birini seçmek gerekir; ya çoğunluğun uyduğu şeytanın sistemini ya da azınlığın uyduğu Allah’ın sistemini. İkisinin arasında olmak gibi bir düşünce insanın kendisin karşı samimiyetsizliğidir. Azınlığın tarafına geçen insan, şeytanın sistemindeki davranışları için önce tevbe eder ve bazı şeylere hazır olur. Çünkü doğru bildiği pek çok şeyin yanlış olduğunu görecektir. Şeytanın sistemindeki kuralları bıraktıktan sonraki kurallardır bunlar. Bu kuralları sadece bilmek değil, tümünü yaşamaktır önemli olan.
Yapılan her harekette itaat vardır. Bu ya Allah’a, ya şeytanadır. Vicdanımıza uyarsak Allah’a, nefsimize uyarsak şeytana itaat etmiş oluruz. İtaatten çıkmış şeytanla aynı duruma düşmek istemiyorsak, Allah’ın sınırlarını belirlediği yolda yürümeliyiz.
Gerçek/katıksız imanı, Allah’a koşulsuzca teslim olarak, O’nun buyruklarına kesin bir şekilde uyarak, şeytanın sinsi tuzaklarına ve nefsinin bencil tutkularına boyun eğmeden, Kur’an ahlâkını yaşama konusunda her durumda kararlılık göstererek yaşayabiliriz. Kendimizi samimiyetle gözden geçirmeli, hatalarımızı düzeltmeye çalışmalı, imanımızı, Allah sevgimizi, Allah korkumuzu artırmalı, gönülden Allah’a yönelerek yalnızca O’nun hoşnutluğu için yaşamaya başlamalıyız. Yolun sonunda hüsrana uğramamak için bu en doğru davranış olacaktır…
Bizi doğru yola ilet;
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi, 1,2,3)