Susuyorum
Ölmek için çokta sebep yok aslında… Senin bıraktığın izlerin ağırlığıyla nefes alıyorum… Resimlerin… Yerçekiminin ipi uçmamak için cebimde taşıyorum… Ağırlığımın bir kuştan daha fazla olmaması kanatlara sahip olmak için yetmiyor… Ayaklarımı sürterek ateş yakamadıkça senin teninde her zaman yönünü kaybetmiş bir zavallıyım… Ormanın kalbine işlek kalkan bir otobüs gibiyim… Denizden havalanmak var yoksa gitmek güzel gelmiyor…
Susuyorum kokunu ısıtarak avuçlarımı nemlendirdiğim zifiri karanlığa… Adımlarımın sessizliğine diyecek bir söz yok… Bağırarak sabah ettiğim gecelerin şafak sökmesi kadar acı ve gerçek… Bu onunda canını en az benimki kadar acıtıyor… İsmine yeni boşluklar ve yeniden ifadeler yüklüyorum… Aramız açıldıkça bıraktığın boşluk daha fazla kalabalıklaşıyor… Sen azalıyorsun yavaştan… Duvarlara vuran rüzgâr kurşun gibi kızgın bir süreliğine hayatın taarruzundayım… Canıma asılacak kadar sağlam bir çivi yok ruhuma çakabildiğim… Ölecek dudaklarımın son isteği senden acı bir nefes çekiyorum… Aynı ateş gibi yakmaya başlıyor… Dilimi damağımı…
Hayaller uzak bir kente düştü… Kuşatılmış bir ressamın esir maviliğinde tablo yalnızlığına… Aç bırakılan gecelerin ardından suskun ağızlar bağlanmış ve kan kusan duvarların hasta acıları inliyor şimdi… Senin eserinin üstünde… Artık ezberlere yabancı ve üstümdeki izlerinin düşmanıyım… Zaferler gerekiyor yaşamak için… Şimdi durdurulan sancıların üzerine dökülen kızgın yağların arasında sessini haykıran biriyim…
Yaşadığıma inandığım anlarda gölgem kayboluyor... Işıkların altında el ele seninle yakalıyorum... Denizin havasına kaptırdığın saçlarında zaman zaman ellerim uçup gidiyor… Gözlerimden çıkışlar kapatıldığından beri… Kirpiklerim ölüm sehpası görevine alışmış bir adam gibi yüzdürüyor yelkenleri o esir şehre…
Artık suyun aktığı yöne göç ediyorum… Bedenim çölün içinde kundaklanmış bir çocuğa benziyor... Yüzümün iki yarısı da farklı ısınıyor zaman zaman sana… Bazı geceler büyüyen gölgelerin arasından kayıp geçmek zorlaşıyor… Kendimi parçalayarak seni taşıdığım bir ağır araba yüküne bağlıyım… Sürekli acıları onararak tamir ettiğim gözlerimi bakışlarımın önüne tutarak yol bulmaya çalışıyorum…
Bedenime ağır gelen gölgemi çekerken aslında gökyüzünün altından süzülen kuşlar gibi uçmak ve seni bırakıp gitmek istiyorum… Şarkıların utangaç yüzünde sesim boğulurken… Boğazın içinden süzülerek akıyorum… Bir keman sesinin beni götürdüğü tarafa… Nedeni yok yalnızlığın ters etkisi...
Gömebilirsin artık beni ya suya sakla yada yak beni rüzgârın ellerinde… Karanın bir parçası olmaya hevesli değilim… Batan bir gemi sansın balıklar beni ve hazineleri taşıyan bir gemi yap bedenimden… Yada yağmursuz bir günde yakarak rüzgâra serp beni… Umursamaz bir yolculuğa çıkart geri dönüşü olmayan… Adımı yada mezar taşımı sırtıma yükleyip gitmeye zorlama beni…
//Ersoy//
YORUMLAR
biraz derince nefes alıp yarım bardak suyun dolu tarafını görmek bazen iyi geliyor..zaten günü gelince ne bir dakika errken.nede bir dakika geç..gideceyiz ergeç kara torak bagrına basacak tebriklerimi sunarım güller diyarından selam lar
-IspartaGülü- tarafından 2/8/2011 3:28:25 PM zamanında düzenlenmiştir.