Bir ceset kayıp günlüğümde…
Bir ceset kayıp günlüğümde…
Boş bir sayfaya yazarak tükettim… Ölümü yakın olan bir insanı…
Düşlerin çerçevelere sığdırılarak asılan bir manzarası vardır… Benim kâğıtlarımın arkasında… Daha ötesinde duvarlara benzeyen et parçaları ve dışında gerçek bir yaşam barındırır… Kapağı kapatılmış her yazı…
Benim aklımın çıkılmaz labirenti burası… Duvarlara sorsanız bir örümcek bile söyledikleriyle yıkabilir aslında… Yaşadıklarım… Anılarım… Dostlarım… Sevdiklerim… Ve sevmediklerim… Her an karşınıza çıkabilir… Okuması ağır bir yaşam geçirmişliğim vardır… Suçiçeğine benzer ama bu daha fazla acıtır… Koparılması gerekir bittiği yerden… Ve eksildiğinizi fark edemezsiniz…
Her saniye ıslanabilirsiniz aslında… Yağmur değildir yağan asit karışımı bir isyandır… Bunları… İnanç kaygısıyla harmanlayıp ölü cesetlere benzetmem asla kendi coğrafyamda… Düşlerimin kıyısından aktarılan şelalelerin intihar biçimlerine benzer benim adımlarım… Gece konuşması en ağır konuktur… Onun sözüyle açılır buranın kapıları… Kapatılması uykulardan verilen bahşişlere bağlıdır…
Toprağı asla bir Ana şefkatine sahip değildir… Ektiğiniz düşüncenin bedeli kadar acı çekersiniz… Hiçbir şey ekmeyi bilmediğiniz… Satırlara bir başkasının hayatını nasıl ekebilirsiniz ki…
Karanlıktır çoğu zaman… Size ürpertici hayvanların gezindiği sisler eşlik eder… Eğer gözünüzde bir ışık yoksa ayağınıza bakacak kadar… Adımlarınızı ardı ardına atmanın hiçbir anlamı yoktur… Umut öyle kolay soyulur bir meyve değildir… Dışından başlanmaz… İçinden çıkmanız gerekir… Ve bir yerlerde umut varsa eğer emin olun o benim labirentimde sizin bilmediğiniz bir dilde…
Gezmeyi sevmek zorundasınız… Bir ağacın köklerinde sallanarak gülmek en son eyleminiz olmalı... Tutunacak bir parçaya ihtiyacınız olduğu kadar güçsüz düşme olasılıklarınız artar… Yok olmaya başladığı zaman insan çoğunlukla kendine dönmeye çalışır… Eğer bir şeyler bırakmadıysanız… İçinizdeki derinlik sizin kendi silahınızla vurulmanıza benzer… Çoğunlukla içinizde onunla gelirsiniz… Bir boşluğu doldurabilecek şeyler bulma umuduyla…
Esrarengiz şeyler olabilir birçok kelime kâğıdın kendi sihirbazlığıdır… Olmaması gereken şeyler… Bilindik olağan üstü hayvanlar görebilirsiniz… Bu içinizdeki hayal denizine yağabilmektir… Masallardaki hayallerinizi kurtarmaya çalıştığınızın kanıtıdır… Size.
Yüzümün ütopyasıdır… Bu labirentin duvarları yoktur… Belirgin hatları vardır…
Alnımın ortasından bir fay hattı sahnesi geçer… Burada yazıları okunmayan bir dilde yazarız… Çoğu basım ve yanlış okumadan kaynaklanan… Yitirilen hayatlardan ibarettir… Burda insanlar taşıtlara binmez koşmayı seçer… Seçmeleri gereken bir diğer seçenek yoktur…
İnsanlar en baştan en sona kadar her gün dolaşmak zorundadır… Oturan insan göremezsiniz… Çalışkan değildirler… Yaşamak için yürümeye mecbur bırakılanlardandır… Benim insanım böyle konuşur… Ayak izleri çoğu zaman sorun çıkartır… Kimi yürüdüğü yerden gelmek istemez… Kimileri isyana ayak bağı olarak toplanırlar. Ve büyümek için birleşerek taşlaşırlar… Yüzümde…
Susuzluk diye bir dert yada tasamız yoktur bizim… Her zaman ağlamayı adet edinmiş bir politikamız vardır… Uyku akmasa da gözyaşlarımla da yıkanabilecek kadar sıcakkanlı insanlardır… Soğuk öldürücü bir silahtır… Kimi zaman yaralarıma ne kadar birikmelerde kendi canlarını feda edece bilecek kadar akıcı bir yapıya sahiptirler… İnsanüstü bir emeğin karşılığına cevap vermeyecek derecede bağlılardır… Bana…
Hepsi aynı duaya avuç açtıklarından aynı hareketlerin sonucuna katlanırız… Birisinin ağlaması kadar beter bir şey yoktur… Hemen salıverirler kendilerini… Onları değil ama en çok onlara ihtiyaç duyanları üzerler…
Bazen yüzümden onları kifayetsiz bir rüzgârın sessizliğine bırakırım ve uçmaları için koşarım arkalarından… Belli etmek istemesem de her şeyi anlayan bir ifadeleri vardır… Kayıp olmazlar asla ayakları raylara bağlı bir kelepçeleri vardır… Üzülebilirler… Ama asla geç kalmazlar…
Kimse kaybolmadığı sürece… Ölmek nedir bilmezler…
Ölmeleri öyle kolay değildir… En sondan devrilmeye başlarlar… Ve ilk olana kadar teker teker düşerler… Bu yüzden Cesedimin yüzü örtülüdür… Ayakları açık…
Birisi kayıp şuan ve hızla yaklaşıyor… Öğrendiği sırla…
//Ersoy/