- 978 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MARDO
Çocukluğumun ilk göz ağrısıydı Mardo. İri cüssesi, kahverengi tüyleriyle benim için adeta bir masal kahramanını andırırdı. Köyde ki köpeklerden Mardonun karşısına çıkabilecek bir köpek hatırlamıyorum. Mahalle arkadaşlarımızla yer yer köpeklerimizi harman yerine götürür ve boğuştururduk., Mardo bu müsabakalardan tartışmasız galip çıkardı. Mardonun ismini kim koydu, niçin koydu bilmiyorum, ancak şimdi bile hafızamda bu ismi teleffuz ettiğinde tüylerim diken diken olur.
Baharda arkadaşlarla köyün üç dört kilometre çevresine çiğdem kazmaya giderken, bizim en büyük koruyucumuzdu Mardo. Mardo varken ne kurttan korkardık ne de dağda ki çoban köpeklerinden. Mardonun yediği öyle et, kemik filan değildi. O zamanlar kim kaybetmiş ki et ile kemiği zavallı Mardo bulsun. Yediği zavar veya un bulamacından başka bir şey değildi .
Hiç unutmam bir gün benden iki yaş büyük Ahmet abim ile harman yerinden eve dönüyorduk, sağımıza baktığımızda üç tane çoban köpeğinin olanca hızı ile bize doğru koştuklarını gördük. Bir hamleyle kaçmaya çalışsak da köpekler kısa süre içerisinde bize yetişmişti. Ne yapacağımızı şaşırmış halde ağlamaya başlamıştık ki Mardo’nun gelen üç köpeğin üzerine atlayıp boğuşmaya başlamasıyla adeta şoke olmuştuk. Kısa bir boğuşmadan sonra Mardo’nun köpekleri kovalamasıyla dünyalar bizim olmuştu sanki. Bu boğuşma yaklaşık otuz kırk saniye sürmüş ancak Mardo köpekleri korkutmayı başarmıştı. Ancak Mardo’nun boğazında ve karnında iki üç tane derin yara açılmıştı. Abim ve ben kahramanımıza müteşekkir olduğumuzu ifade etmek için sırtını sıvazlayıp ona güzel tezahüratlar göstersek de Mardo’nun yaralarının ona zarar verebileceği düşüncesi ikimizin üzerinde de büyük bir korkuya sebep olmuştu. Eve vardığımızda Mardo’nun yaralarını temizledik ve üzerine babamın kullandığı kremden sürdük. Mardo birkaç hafta içerisinde yeniden eski sağlığına kavuşmuştu.
Yaklaşık üç yıl sonra Mardo anlayamadığımız bir hastalığa tutuldu. Günden güne zayıflıyor, yal tabir ettiğimiz yiyeceğini bir türlü yemiyordu. Bir gün harman yerinde top oynamış eve dönüyordum ki abimin ‘’kardeşim babam Mardo’yu köpek toplayıcılarına verdi’’ sesiyle kendimden geçtim (Eskiden köy köy, kasaba kasaba dolaşarak kamyonlarla yaşlı ve hastalıklı köpekleri toplayıp imha eden insanlar vardı. Bunları devlet mi görevlendirirdi yoksa bu işi belediyeler mi yerine getirirdi bilmiyorum) Mardonun arkasından gözyaşları içinde dakikalarca koştum, koştum, koştum. Ta ki yolun ortasına yorgunluktan düşünceye kadar.
O gün bugündür benim çocukluk kahramanım Mardo’yu hiç unutamadım. Başlarda babamı Mardo’yu toplayıcılara verdiği için affetmek istemedim, ancak daha sonra büyüdükçe bu işi bizim iyiliğimiz için yaptığını düşünüp babama hak verdim. Çünkü o zamanlar kuduz, şarbon, uyuz gibi bir sürü hastalık köpeklerden bulaşıyordu. 07.2.2011 Kütahya