- 903 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BIÇAK KEMİĞE DAYANDI HALA NE BEKLİYORUZ?
AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, "CHP halkı direnişe çağırıyor. Birilerini direnişe çağırmak için arkasında halk olması lazım. Sokağa çıkıp yürüseler arkalarında kendi partilileri bile yürümez" demiş.
Bu konuda ben de biraz tereddütteyim açıkçası. Öyle bir toplum olmuşuz ki hele şu internet sayesinde öylesine bir tembelleşmişiz ki. Yerimizden kalkmadan tüm dünyada olan biteni öğreniyoruz, yorumlarımızı yapıyoruz, gerekirse küfürde edip rahatlıyoruz. Yazılar yazıp içimizi döküyoruz. Sonra dönüp bu yazılarımıza yapılan yorumları inceleyip o yorum sahibiyle bire bir fikir teatisinde bulunuyoruz. Eğer o gün yazılarımıza, yorumlarımıza olumlu yaklaşımlar görmüşsek, kendimizi vatan için iyi bir şeyler yapmış sayarak mutlu bir şekilde bilgisayarlarımızı kapatıp, günlük işlerimize başlıyoruz. Yani tüm mücadelemizi klavye üzerinde yapıyoruz.
Hiç kimse bu rahatlığı bırakıp ta meydanlara dökülmez. Hele hele meydanlara dökülenlerin akıbetini de görünce rumuzların arkasına saklanıp, internet aracılığı ile ucuz kahramanlıklar yapmayı tercih eder.
CHP ve diğer muhalefet partilerinin tabanları içinde aynı şey söz konusudur. Halkımız bıçağın kemiğe dayanmasını bekliyor internet üzerinde yapılan yorumlara bakıldığında. Oysa o sanal alemden çıkıp biraz da etrafımızda olan bitenlerle ilgilensek, o bıçağın kemiğe dayanmaktan da öteye geçip, kemiği kesmeye başladığını göreceğiz.
Çelik, bugün Mısır’da, Tunus’ta insanların kurtulmaya çalıştığı rejimlerin, Türkiye’de geçmişteki tek parti zihniyeti olduğunu söylüyor.
Tek parti zihniyeti Türkiye de hiç bitti mi acaba? Tek partili dönemden çok partili döneme geçildikten sonra bile Türkiye Tek parti dönemini yaşamaya devam etti. Çocukluğum, gençliğim ve orta yaş dönemlerim DP, AP ve ANAP partilerinin icraatlarını izlemekle geçti. Sözde var olan diğer partiler ise yan oyuncular olarak bu sözde demokrasinin içinde yer aldılar. Ara sıra Sol Parti iktidara gelse de sonuç yine değişmedi ve tek parti yönetimine geri dönüldü.
Bu günde yine tek parti dönemini yaşıyoruz. Bu kez diğer dönemlerden daha da kötü bir demokrasiyle yönetiliyoruz. İnsan hak ve özgürlüklerinden dem vuran fakat bunları alabildiğine yandaşlar yaratmak için kullanan bir parti dönemini yaşıyoruz.
Bir zamanlar ülke sağ sol diye ikiye bölünmüştü, bu gün ise yeni yeni azınlıklar yaratılarak, birçok parçaya bölünüyor.
Bir zamanlar, irticai hareketler, bunu çağrıştıran davranışlar suçtu. Bu gün ise Laiklik ve Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmak suç sayılmaktadır.
Çelik, ’’Orada o rejimlere karşı yürüyenler, Türkiye’de bir zamanlar yaşamış olan tek parti zihniyetine karşı yürüyorlar. Onların bugün direnişe çağırdığı yerde, aslında bu bölgedeki halklar, Tunus’ta Mısır’daki halklar, demokrasi isteyerek, hürriyet isteyerek, değişim isteyerek, aslında Türkiye’deki gibi bir demokrasi, değişim, hak ve hürriyet düzeni istiyorlar’’ demektedir.
Sayın Çelik, acaba bu günkü Türkiye’de hangi hak ve özgürlükten bahsediyor. Silvri’de uydurma iddianamelerle, özgürlükleri kısıtlanmış askerlerin mi? Gazetecilerin mi? Bilim adamlarının mı? Sanatçıların mı? Korkusundan sesini çıkaramayan halkının mı olmayan özgürlüğünden bahsediyor.
Bu gün Mısır’da Tunus’ta ayaklanma varsa Türkiye gibi olmak içinse eğer bu ayaklanma, Sayın Çelik’in savunduğu demokrasi için değil, Türkiye’nin AKP’ye rağmen hala laik bir rejimle yönetiliyor olması, bu ülkelerin Türkiye’yi örnek almalarının nedeni olabilir.
Yoksa Sayın Çelik’in belirttiği gibi Türkiye de örnek alınacak bir demokrasi yoktur. Bizim anladığımız anlamda hak ve özgürlüklerin kısıtlanmadan sonuna dek yaşandığı bir demokrasi anlayışı da her geçen gün biraz daha dibe batmaktadır.
Bırakın toplumsal olarak demokrasinin kısıtlanmasını, bireysel olarak bile demokrasiyi yaşamak imkânsızlaşmaktadır Türkiye’de fakat biz hala bunu göremiyoruz. Hala bıçağın kemiğe dayanmasını bekliyoruz.
Ayla BERKİN
06.02.2011