- 1271 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜŞERKEN DÜŞMÜŞLERİ GÖRMEK
Sitemiz Şairi Yucel Duman‚ın Hayatın Gerçekleri! „Deneme“ Yazısı!
Birgün düşerken düşmüşü görmüştüm düşmek gerçekten çok acı bir hayattır. Temenim kimsenin her nasıl olursa olsun düşmesin. Biraz düşmüşü anlatayım daha sonra düşeni...
Evet altı çocuklu bir kadın burda gene rahmetle andığım sayın Abdullah Papur’un bir lafı aklıma gelmişken kulanmadan geçmemek lazımdır. Almanya acı vatandır gercekten’de acı vatandır. ben ilk almanyaya gelenlerden de sayılırım yani burda ilk nesil denecek kadar eski eski çınar ağacı gibi dal budak vermiş elinde sigarası bazen derin nefes çeker, bazende acı bir offf çekerdi...
Ciğerler parçalanırcasına anlatır... İşte benim kocam beni yollamıştı ben geldim ama nasıl onu geçecem? yani nasıl gelişimi anlatacam tanımadığın gemiden bilmediğin limana gelmişsin zavallı bir insan inecek......
ve’de bilmediğin bir yoldaşın! Rehperin yani Almanlar karşılamıştı ama ne sen onu anlıyor, nede o seni düştük ardı sıra almanın peşinden gidiyoruz...
On onbeş kişi vardık biz iki bayandık gittiğimiz yolda sanki sana tuzak kazılmış hız ile yürüyorduk! Bir Mülteci kampına (Heim) yerleştik ama; onuda anlatmama lüzüm yok anlatsamda günler yetmez! oğlum sen ne gördün’ki birde sen erkeksin ben’se bir tek başıma kadınım iki kızımı vede kocamı bırakmıştım...
Daha sonra dil sorunu kültür sorunu bazen arada sıkışıp kalıyorduk. Dönüp anadolu kültürüne yani geldiğim yerden nasıl bir yaşamla yaşadım! Burdaki yaşam dengemi bozmuştu.
Zaten ister istemez bazı şeyler yaşıyorsun... Daha sonraları kahrolası kocamı getirdim... Önce o bana sigara, sonrada içkiye alıştırdı... Kocam aile birleşiminde gelmiş dil sorunu vede tembel çalışmıyor...
O dönemlerde işler çoktu! ama çalışmayana iş her zaman yok gibi görünür... oysa hep o taktik ile beni vede kendisini kandırdı. Ben çalışıyordum çocuk parası, vede biraz sosyal yardımla geçinip gidiyorduk...
Daha sonra hamile kaldım... Bir kız daha derken, altı çocuk oldu. Kocam kıskançtı! kumar oynardı. Otomat makinelerde oynardı. Oda kumardı. Birde kahvelerden çıkmazdı... Bazen, "hanım bugün bizim bi arkadaş tam beşbin Mark kazandı" o zamanlar çok paraydı. Hele çalışmayan hiç parası olmayan içinde büyük para!
Balandıra balandıra, anlatırdı. "Bir kağıt gelmedi! yoksa bende biraz kazanırdım." Bazende bugün beş Mark ile, otomattan; "dördyüz Mark kazandım hanım" derdi. Onuda pay ederdi ama daha sonraları o verdiği payıda; "hele beş ver on ver" derken, oda biterdi... İçkili gelirdi. Çocuk parasını alıp götürür kumarlara verir eve gelip hıncını bende alırdı...
Fakirlik iç güdüler hakaret beni dışarı itiyordu. Zaten itmişti de... Artık huzur denen birşey yoktu evde! Bazan gelirdi, "gene kazandım beşlirayla bak bu kadar para al sana" benim aklımıda çalmıştı... Bir zaman sonra bende alışmıştım otomat kumar makinelerinde oynamaya... Artık para yetmiyordu! dışarda tanıdıklarda sigara dileniyor hale gelmiştim... Tanıdık erkeklere selam verir onlarda sigara isterdim. Ben genç vede güzeldim. O erkekler bana paket alırlardı beni yemeğe kahve içmeye davet ederlerdi ve cömert davranırlardı. Çünkü çoğunun karısı yoktu! buralarda bekar hayatı yaşıyorlardı...
Kocam gece eve geç gelir aç mıyız susuz muyuz bilmez, sormaz, sabah erkenden gider evi bir otel gibi kulanıyordu. Bunun yanı sıra kıskançtı. Artık beni yemeğe davet edenlerin tekliflerini geri çevirmiyordum zaten kocam eve gelmiyordu gördüğüm yoktu ben de insanım yaşamak istersin ama kadınsın; Çocuk parasını götürüp kumar masasında kaybeder gelir hıncını bende alırdı. Evde birşey yok! yemek isterdi. Adeta beni başkasının kucağına itmişti! onunla hayatım kabusa dönmüştü! mutluluğu sokaklarda aramaya başladım...
Para isterdi! yok deyincede; "ne yaptın bu kadar çocuk parasını?" halbuki farkında değildi ne kadar günde aldığını! anla oğlum! günde en az yirmi Mark alır götürür buda ayda altı yüz Mark yapar! Bunun yanında ev itiyaçları benim sigaram bende otomat kumar makinelerinde oynuyorum... artık hastalık banada geçmişti. Bazan sokaktan karısı ile gezenleri görünce; bende bir kadındım altı çocuklu bir kadınsın gençsin güzelsin! bazı erkekler sıcak davranıyor. Ben’se aslında aç da olsak kocamla birlikte elele gezmek; her taşın altına elimizi koysak başarırdık! ama kocam benide yoldan çıkardı!...
Sigara, içki, otomat derken; dağılmış bir aile... bir gün haber geldi, kumar yüzünde adam bıcaklamış kocam! içeri attılar... üç sene hapis yattı... çalışmışlığı olmadığı için, Türkiye’ye geri yolladılar...Polis eliyle gönderilmişti! beş sene giriş yapamaz!
Daha sonrada benim onu getirmeye hiçte niyetim olmadı! Ben kala kaldım altı Çocukla tek başıma! zaten hep yalınızdım... şimdi en azında korkutan bir kocam yok artık! bende alkollik olmuştum... Hangi dosta selam versen; seni içmeye davet eder, bazende kederden daha sonrada vücut alışıncada ister istemez içiyorsun... ben artık dost hayatı yaşıyordum... dostlarımı eve götürüyordum... büyük kızım on üç yaşında! dostlarım bana alış veriş yapar, kızlarıma para verirlerdi.
Ben kocamdan görmediklerimi onlarda aramaya başladım... Bazende yanlış yaptığının farkına varırsın ama, artık geç!.. Bir gün genç bir dostum vardı. Eve geldi. Beraber eğlendik! içtik... bir şişe derken, bir şişe daha, ben kendimi kaybetmiştim. Ama bazen belli etmiyordum... Bu arada korkuyordum. Bir ara yatmışım... Bir gözümü açtığımda; kızım dostumun kucağında gülüşüp duruyorlardı!
Ben kalkmak istediysemde kalkamıyordum. İçki şişede durduğu gibi durmamıştı. Amcası amcası diye seviyordu! çaktırmadan memelerini okşuyordu!... Bu dostum parada gizli veriyordu kıza... Daha sonraları uyandığımda, soruyordu; bu böyle yaptımı? "yok!" derlerdi ama ben kızdım. Kızımı okuldan aldım işe koymuştum... Bu arada hastaydım... Feleğin çemberinde defalarca geçmiştim... Diğer tarafda ben artık bağımlı hale gelmiştim! para yetmiyordu benim otomatıma, Sigarama, içkime...
Ben kızlarıma kızarak döverek sahip çıkardım... Dostlarım onları parayla bende almışlardı, sahte sevgileriyle... bazan kendimden nefret ediyordum... bazı dostlarımın iş yerleri vardı; kızlarımı işe koymuştum.. hiç biri okumadı... o dostlar kızlarımı kulanıyordu! ben esrara alışmıştım... bazan deli oluyordum... artık para gelsin ama nasıl gelirse gelsin!... büyük oğlum esrarkeşti! zaten yapaçak bir şey yoktu! keşke ilk kavgada ayrılsaydım... belki sigaram içkim vs... olmazdı!... bunalım insanı bataklığa iter!
Bunun yanı sıra şimdi kansere yakalanmışım günbe gün yaşamaktayım...
Şimdi okuyan dost! siz dersiniz "bütün bunları nasıl olduda bu kadın sana anlatı!" bakın işte sorun yazının başında’da belirtmişim; düşerken düşmüşleri, anlama, yada görmek! Bende’de böyle olmuştu!
Ben Almanya’ya ilticacı olarak girmiştim! Aslında her şeyimi kaybetmiştim... Burada sıfırdan başlamak tekrar hayata merhaba demekti. Sadece herkes gibi bende rahat yaşamak için, zaten hayat başlı başına zordur. Her seferinden son gücünü toplayarak zorluğa karşı durmuştum... Hayat’a pes etmedim ama; kader peşimi bırakmıyordu hangi dala elimi uzatınca kopup üzerime geliyordu... Dedim ya! ben Almanya’ya Tourist geldim. İltica ettim. Hapis gibi Heim (Mülteci Kampı)den süründüm...
Daha sonra güzel bir insan; bana iş bulmuştu! dokuzyüz Marka aylık çalışıyordum... Kaldığım Heim’den bir büyük oda da, on kişiden fazla kalıyorduk! her katta dört oda vardı. hepsi yabancı vede çalışan yoktu! Sanki çarşıdasın... kimse yatmaz ben çalışıyordum ama uykusuzlukdan gözlerim kan çanağına dönmüştü!... iş arkadaşlarım bana; " genemi esrarı çektin degilmi?" ben’se sigara bile içmem vede içenden de uzak duran biriyim... İçki kulanmam ama, anlatamasın kimseye kendini... Herkes seni gözleri ile görür yorumuyla yorumlar. Onların baktığı yerdesin.
Bir gün bir akrabam bana ziyarete gelmişti. Nerde kalıyorum, nasıl yaşıyorum, ama Heim’den içeri girerken, burnunu tutmuştu! burada doğmuş ana kuzusuydu. Ne çekmiş çile, nede bu zorlukları yaşamıştı. Genç olduğundan " ya amca sen nasıl burdan yatar nasıl burda işe gidersin!" anlatsanda anlamaz. Bu da benim hayatım ne yapayım dedim. Çarem yok yabancıyım iltica’cıyım ev vermezler! özel evlerde tanıdık vede paran olacak! ben’se; yeni işe girdim dokuzyüz lira alıyorum üçyüzünü sosyal kesiyor, burda kaldığım için! Geri kalanıda harçlık! vede biriktire bildiğimide biriktirmek kendime ev tutmaktır.
Ben bunu anlatınca tabii hemen dışarı çıkmıştık. Genç, kalamazdı o ortamda... "Bak ben babama anneme anlatırım gel bizden kal bizde yardım ederiz ev buluruz o parayla özel evde oturur bari koku olmaz rahat yatarsın" bende, dediğin doğru ama, önce konuş baban onlar belki kabul etmezler! sağolsun... Genç eve gider anlatır. "Sizde hiç vijdan yok dercesine hele gidin ne halde kalıyor!" tabii onlar; "mademki öyleyse çağır gelsin!" beni çağırdılar. "işte senin yaşantını oğlum anlatı sende bizim oğlumuzsun gel çocuklarla yatarsın. bizde bakarız sana bir ev buluruz." Geldim ama gelmez olaydım!... ikinci günü kadın; "bak sende çalışıyorsun sende bize kira verecen yoksa olmaz!" onlar dörtyüz lira kira ödüyorlardı. Çok eski kiracı idiler. Benim çarem yoktu... Tamam dedim hesapla kira vede elektiriği, gazı vede kumanyayı benle beraber beş kişiyiz beşe bölün payıma ne düşerse vermeye razıyım. Tah’ki, ev bulana kadar! "Tamam" dedi.
"Ben kocamla konuşur yarın sana söylerim!" dedi. Bende ertesi gün işten geldim, neyse gene yemek yapar çamaşırlarım yıkanır rahat uyku uyuyorum o derdim yok artık! Kadın; "bana ayda beş yüz Mark verecen! yoksa çıkacaksın!" dedi...Ben sosyalda da adresimi değişmedim ücyüz lirada onlara verecem etti sekizyüz... Anlayacağın bana yüz lira kalacak! ben kaç sene böyle calışıp’da komüsyon parasını biriktirecem... Hiç gezmeyecem bir yere gitmeyecem o yüzlirayı biriktirmem lazım ama nasıl! iyice çıkmaza girmiştim...
Birinci derecede akrabam; meğer kiralarını bana yükletmek, benim sırtımda para kazanmak’mış amaçları... Karı koca çalışıyordu. İlk aylığı peşin verdim. İkincisini daha ayın biri’iken, " yarın parayı unutma ha!" bu arada bende yavaş yavaş dost çevre ediniyordum. Soranlara durumumu anlatıyordum. Bu dostlar tabiki bunlarıda tanıyor! eski dostlardı. Ama bazıları içlerinde; " bak ben iki köylümü evime aldım ev buldum bir günde kira almadım!" Anlıyacağın insan olan bunları kınayınca bu yakın akraba bir gece; çok acı laflar hakaretler derken beni gece saat dokuz sıralarıydı kirayıda peşin almıştı! "yemeğini ye vede kalk git gene kaldığın Heim’e"
Bir yağmurlu günde, bazen karla karışık yağan yağmur, benim hiç bir şeyim yoktu! sadece üstümdeki giyindiğim elbiselerim vede bir Termus ve iş çantamdı. Bir coçuk gibi ağlayarak dışarı çıktım. Önce bir parka gidip oturdum ve ağlamakta kendimi tutamıyordum. Hıçkırıklara boğuluyordum. Nereye kadar kader geleceksin peşim sıra? saat gecenin on ikisiydi! Park karanlıktı korkuyordum... Burda yatarsam donarak ölecem!... Yani insanın aklına her türlü düşünce geliyor!... Kalktım çarşıya doğru yürüdüm. Ama ağlıyorum... Bir Otobüs durağına gelince; oturdum gelip geçenler, gelen Otobüs gidiyor... Bense, orada kalıyordum...
Gecmiş zamanı düşlüyordum... Bir zamanlar gemilerde çalışıyordum. Sabahları kamarot bizi günaydınla uyandırırdı. "Kavaltınız hazır" derdi. Yer, içer gezerdik! dünyayı görmüştüm, yaşamayı görmüştüm. Bak şimdi nerdesin! ben kendi dünyamda gezinirken de sesli ağlamya başladım... Meğer yanımda bir kadın var görmemişim... Kim görür... şeşim, beşi, şaşmış, ben bundan sonra ne yaparım ne ederim derken, lahnet olsun bu hayata demişim ama, burada kadın benimle beraber; "söyle oğlum söyle, gerçektende lahnet olsun ama ağlama neden ağlıyon? ne olmuş oğlum sana gençsin fidan gibisin! derdini söyleyemeyen derman bulamazmış!"
Baştan sona kendimi anlatım kadına, kadın güldü! "oğlum haline şükür et canın sağ vede gel beni dinlede biraz teselli olda ağlama artık !" bir saat otobüs durağında kendisini anlattı...
Yükarda yazdığım yaşamı yaşayandı....
Beni evine götürdü. Daha sonra, orada kaldım... Ben çok gezdim şu yalan dünyayı. Çok ön yargılı insanları gördüm... Çok yanlış düşüneni gördüm! Hayat’ın üniverstesini çok güzel okudum! kendi kendime derdim ben, bu dünyada yabancıyım, dünya ise hayatımda yabancı.... Biz biribirimize alışmadan temeli ayrılacağız! düşenleri görünce, hemen ön yargılı davranmamak lazım! Düşen her zaman son bir kez daha, gücünü toplar, bu seferde başaracam dercesine diretir....
Karşıdaki ve uzaktaki her zaman güçlü görünür... Hani derler "Dışı bakanı yakmış, içi çekeni yakmış" bizdeki aynen o hesap olmuş!... Yazıyı bıkmadan okuyan dostlar, aslında bende her kes gibi politik-yazar karalaya bilirdim! Bir polisiye romanı da yaza bilir, bilim kurgu gibi şeyler hayatımızda o kadar çok ki! kimse böyle düşmüşleri yazmaz! yer vermez... "Ağzı olan konuşur" hesabı, bende bu tür yaşanmış olaylar gibi, gerçek öykülere yöneldim... Çünkü, hemen hemen herkesin yaşadığı bir dıramdır... Bir birine benzer belkide kimse cesaret etmez, kendi gerçeklerini anlatmaya... Ben’se, kendimce bu çemberi kıracam... bundan sonra yazacağım...
Böyle öyküler olacak insan yaşadıkça... Bunun gibi gerçek öykülerin var olacağının bir kanıtıdır!... Gelelim anne dediğim kadın ise; Allahın rahmetine kavuşmuştu... Kansere yenik düşmüştü!... Onu burada rahmetle anıyor... Size’de güzel hayatınızdan üstün başarılar diliyor der, yolunuz açık, gönlünüz temiz, düşünceniz ön yargısız olsun. Okuyan dostlar!....
Saygılarımla
Yücel Duman
Almanya / Wiesbaden
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.