YOLCULUK - 3
Ankara’ya yaklaştıkça içimi tarifi imkânsız bir huzursuzluk kaplamaya başlamıştı. Oysa yıllar önce bir daha buraya ayak basmayacağıma kendi kendime yemin etmiştim.
Ben şimdi yeminimi mi bozuyordum?
Onca günahımın üzerine birde bu günah mı ekleniyordu?
Benim için ne önemi vardı ki?
Ha bir eksik, ha bir fazla!
Bir süre sonra girişinde AŞTİ yazan yere geldik.
Ne tuhaf bir duygu! Ben buralardan giderken AŞOT diye geçerdi adı. Şimdi ise AŞTİ yazıyordu.
AŞTİ ne demekti acaba?
Kendi kendime tahminde bulunuyordum. Ankara Şehrinin Tükenen İnsanları…
Bu isim Ankara gibi yüzde ellisinden fazlası belki memur olan yüzleri asık insan topluluğu ve varlıkla yokluk arasında sıkışıp kalmış yaşayanlarıyla tam uyuşuyordu.
Başka bir isimde yakışmazdı doğrusu AŞTİ’ye…
Otobüsten indiğim zaman bir süre öylesine etrafıma bakındım, ne tarafa gideceğimi bilemeden ve yönümü kestirmeye çalıştım.
Yanıma fazla eşya almadığım için bagajım yoktu.
Küçük bir el çantasına sığdırmıştım lazım olabilecek her şeyi. Bir kat elbise ve belki giyerim diye pijama.
Dışarıya çıkınca zaten müşteri bekleyen taksilerden birine bindim ve şoförün sormasına fırsat bırakmadan “Dışkapı SSK Hastanesi” dedim.
Şoför geçmiş olsun temennilerini iletecekken “Siz önünüze bakın ve benimle muhatap olmayın!” dedim.
Bu çıkışım abartılıydı biliyorum ama şimdi o iyi dileklerini ve geçmiş olsunu iletecekti. Ben de ayıp olmasın diye teşekkür edecektim. Al sana muhabbet ortamı.
Nerden geldiniz?
Nereye gidiyorsunuz?
Hasta yakınınız mı?
Hiç çekemezdim doğrusu bu muhabbeti şu anda.
Beklediği muhabbeti bulamayan taksi şoförü,hayal kırıklığına uğramışcasına sustu;agresif tavırlarla vites değiştirmeye başladı ve kırgın ruh haliyle bir an evvel hastaneye varmak için hızını artırdı. Sanki panik halindeydi...Kaza yapmasından korkarak gerekli ikazı yapmak zorunda kaldım.
Benim gibi asabi yolcusundan bir an evvel kurtulmak içindi bu çabası biliyorum.
Ama benim acelem yoktu gitmek için.
Şoför benden özür dilemek zorunda kaldı. “Sizin bir an evvel gitmek istediğinizi düşünmüştüm. Ondan şey ettim…” Yutkundu ve yine sustu!
Eminim şu an;
" Çattık belaya!" diyordur içinden ama kimin umurunda…
Görmeyeli Ankara ne çok değişmişti. Bana tanıdık gelen hiçbir yer yoktu…
Ne acı!
Gelmek için dirensem ve özlemediğimi kendi kendime telkin etsem de ne kadar çok özlediğimi ve boğazımda sebepsiz bir düğüm oluştuğunu hissediyordum.
Et Balık Kurumunun yanından geçelim lütfen dedim istem dışı. Orada bir süre oyalanmak istiyordum.
Oranın yıkılıp yerine Ankamall diye bir taş yığınının dikildiğini öğrenince artık gözyaşlarımı tutmamın bir anlamı olmadığına karar vermiştim.
Yıllardır içimde biriktirdiğim tüm acıları kusar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum!
Gözyaşlarım hem geçmişim, hem geleceğim, hem de kaybettiklerim içindi.
Sanırım en çokta kendim için…
Şoförde arabayı kenara çekmiş ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Arkasını dönmüş öylece ve eminim birazda bana acıyarak bakıyordu.
YORUMLAR
N. B. Ç.
Çok teşekkür ederim yorumunuz için.
Sevgi ve selamlar...
Sevgili arkadaşım bölümleri neden bu kadar kısa tutuyorsun. Paragraflar zaten tek satır. Yazının içini biraz daha doldurabilirsin. Böylece bölüm çarçabuk ve daha ne olduğunu anlamadan bitmez. Uzatabilirsin çünkü çok akıcı bir anlatımın var. Okuyucunun sıkılacağını zannetmiyorum.
Olay hala esrarengizliğini koruyor. Her hangi bir fikrim yok neler olacağına ya da olduğuna dair. Bu ise bir sonraki bölüm için içimizde merak uyandırıyor.
AŞKİ benzetmeni tuttum. Çok orjinal...Ama bütün memurlar asık suratlı değildir canım:))
Yazmak sana çok ama çok yakışıyor. Lütfen bu seriden sonra tekrar kaybolma. Aramızda ol hep. Yazılarında motive edici eleştirilerinle sen biz çok lazımsın arkadaşım.
Sevgiler sana...
N. B. Ç.
Canım ya aslında ben de uzun tutmak istiyorum ama sizlerin vaktini mi alırım acaba diye tereddüt ediyorum.
İlgine teşekkür ederim.
Sonsuz sevgilerimle...
enfes gidiyor bana göre ağır:)( sabırsızlıkla bekliyorum canım izindeyim sevgilerimle...
N. B. Ç.
Sevgim sonsuz canım arkadaşım...
Gülayşe DELEN
Teyzeciğim bende senin yolunda emin adımlarla yürüyorum :)) ee kime çekmişim :D
N. B. Ç.
Seni çok ama çok seviyorum...
Beklediği muhabbeti bulamayan taksi şoförü agresif ve kırgın bir biçimde bir an evvel hastaneye varabilmek için gitmesi gerekenden hızlı kullanınca arabayı uyarmak zorunda kaldım. BU CÜMLE ÜZERİNDE BİRAZ ÇALIŞAYIM BAKALIM...
Beklediği muhabbeti bulamayan taksi şoförü,hayal kırıklığına uğramışcasına sustu;agresif tavırlarla vites değiştirmeye başladı ve kırgın ruh haliyle bir an evvel hastaneye varmak için hızını artırdı. Sanki panik halindeydi...Kaza yapmasından korkarak gerekli ikazı yapmak zorunda kaldım.
Şoför benden özür dilemek zorunda kaldı. “Sizin bir an evvel gitmek istediğinizi düşünmüştüm. Ondan şey ettim…” Yutkunur gibi yine sustu!= Yutkundu ve sustu...(Kafi gelebilir)
Eminim şu an;
"Çattık belaya" ,diyordur içinden ama kimin umurunda… Bu cümle de böyle olsun.
Nostaljik bir yazı...
Yazı da kahramanı gibi biraz dağınık görünüyor...
Yine dokuzda kaldın.
Selamlar.
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Yıllardır içimde biriktirdiğim tüm acıları kusar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum!
Gözyaşlarım hem geçmişim, hem geleceğim, hem de kaybettiklerim içindi.
Siz sakın ağlamayın Sayın yazarımız, öyle berrak bir anlatım ki...
DevamındA görüşmek ümidiyle efendim....
Sevgiml e dost...
N. B. Ç.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Sevgi ve saygılarımla...
Çok güçlü bir anlatım. Merak uyandırıyor. Ruh halini çok güzel canlandırmışsın. Etkilenmemek elde değil. Tebrik ederim arkadaşım. Sevgilerimle..
N. B. Ç.
Sonsuz sevgilerimle...