- 1481 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
A.(Ş).K ve Y.A.N.L.I.(Ş)
Kalemi arasına bıraktığım ajandam tüm mahzunluğu ile bakıyor...”Al eline yaz beni “diye davetkâr bakışlar yolluyor gözlerime… Direnemiyorum bu çağrıya alıyorum kalemi elime. Ne yapsam ne etsem aklıma geçmiyor sözüm..bir bakıyorum yazıma ad koymada hükümsüzüm..
Önce üç harf düşüyor satırlara A.(Ş).K. yazsam mı acaba derken başka harfler sormadan atlıyorlar, izinsizce satırlar arasına Y.A.N.L.I.(Ş) ikisi arasında kalıyorum…Şşşşş diye sesleniyorum sessizliğe ihtiyacım var…her iki harf dizisinde ortak olan Ş’ler çekiyor dikkatimi.Tıpkı CeNNet İle CeheNNemin tam ortasındaki N’ler gibi..
Zıtlıkları ile zorluyorlar kalemimi…
Vazgeçiyorum kavramlarla giriştiğim mücadeleden. Pes ediyorum. Tamam siz kazandınız diyorum ve başlıyorum, aŞk ile YanlıŞı ayırt etmeden yazmaya…
İlk aşkı Serendip’te buluyorum. Hüznün peygamberinin gözlerinin sağanaklarında, aŞkla ıslanıyorum… İlk aŞkın sahibi Âdem; Havva’sı ile cennetten kovulurken yanlarında getirdiği, Âdemoğullarına bıraktığı en değerli mirasını aŞkı gösteriyor; Serendip’e sığmayan yüreğinde… Anlatıyor bana sevginin ne demek olduğunu, sol yanının yarasına merhem olanı, tüm boşluklarını dolduranı, gözünden esirgediğini, ayrı düştüğünü, pişmanlıklarını, aŞkını, yanlıŞını..Hasretine döktüğü gözyaşlarını, aldanışlarına ettiği tövbeleri,gönül dileklerini,affedilişini, kavuşmanın sevincini, yürek yağmurlarında büyüttüğü ,rüzgarlarla devinen altın sarısı başakları…
Sonra ilk yanlı(Ş)a gidiyorum Kabil’in yanlışı..AşKın ilk aldanışı..Şşşş.. Diyor bir ses O an dimağıma düşüyor bir Anadolu türküsü; baş yastığı kendisine denk olmayanın, aŞka yaptığı ilk yanlıŞla beraber…
“……..
Aşağıdan Gelir Eli Boş Değil
(Nedem Nedem Boş Değil)
Söylerim Söylemez Gönlüm Hoş Değil
(Dağlar Gışimiş Yolcum Üşümüş)
Bir Güzeli Bir Çirkine Vermişler
(Nedem Nedem Vermişler)
Baş Yastığı Kendisine Eş Değil
Dağlar Gışimiş Yolcum Üşümüş Nasıl Edem Ben
Dağlar Haramı Açma Yaramı Perişanım Ben”
Aşk düşünce satırlara, hüzne geçit vermemek gerekir diye düşünüyorum… Hüzünleri kovmak umuduyla “Göç artık ey hüzün benim diyarımdan” diyorum. Bir kervan ilişiyor gözüme, Kenan ilinden gelen…”Al götür benim hüzünlerimi” diyecekken; o güzeller güzeli Yusuf’un yüzünde çöreklenmiş hüznü fark ediyorum. Diyemiyorum, susuyorum… Benim hüzünlerim yanı başımda kalırken,kervan gidiyor kendi yoluna, ben de arkasından yürüyorum..Yusuf’u görüyorum tekrar, haraç mezat aŞk satılıyor kurulan pazarda…Bereketli Nil vadisinin en güzeli Züleyha beliriyor ötelerden; aŞk alıyor Züleyha, Yusuf’un beraberinde…
Yusuf’un gömleği yırtılıyor Züleyha’nın parmakları arasında,yırtılan yerden yanlıŞ çıkıyor ortaya…YanlıŞa düşen aŞk atılıyor zindanlara…Züleyha, Kabil’in düştüğü aldanışta…
AŞk derken nedense hüzün dokuyor heceler….YanlıŞa düşmemiş aŞk aramaya devam ediyorum kendimce…
Sedum halkının yaşadığı, Sodom ve Gomore civarından geçiyorum… Lut peygamberi görüyorum..Karısı Aşela’da bulmuş aŞkı, beraberinde yanlıŞı, aşKa aldanışı…Lut peygamber her şeye rağmen vazgeçemiyor aŞktan …Ateş yağıyor göklerden Sodom, Gomore üzerine…YanlıŞ ateşle terbiyede…”Sakın sen ve beraberindekiler ardınıza dönüp bakmayın.” diyor İlahi ses…Bakma diyor, Lut’da, Aşela’ya, aŞkını ateşten korumak telaşıyla; YanlıŞ fire veriyor …Dönüp bakıyor Aşela ardına, en gerilere… Ateşler içindeki Gomore’yi Sodom’u görüyor..Sedum halkının ateşle cezalanışını, dayanamıyor, taşa dönüyor o anda… Her yanlıŞın, sonunda aŞka adanan gönüllerin taşlaştığı gibi…
Eyüp peygamberle beraber; sabırla aşka mıhlanıyorum bu defa..Rahma’yı görüyorum gözlerindeki aŞKla tam yanı başında..Evlat,mal mülk ,servet mutluluk her şey gani gani…Lütuf göklerden sağanak sağanak yağıyor;derken yanlıŞ çalıyor kapıyı..Her şey birbiri ardına yokluğa giderken,iliği kemiğine düşman olurken; Eyyüb’e ,tüm varlar yok olurken, geriye iki şey kalıyor.Yüreğindeki İlahi aŞk ve birde vefa timsali karısı Rahma’ya duyduğu aŞK…
Yoklukla, hastalıkla, açlıkla, evlat acısıyla, kaybedilen itibarla sınanıyor aŞk .Tüm bunlara rağmen Eyyüb peygamber öyle sıkı tutuyor ki, bitkin bedenine rağmen sahip olduğu aŞkları ,bir an olsun düşürmüyor yüreğinden…
Eyyüb aşKa sadık olunca, yanlıŞ ihanete davetle geliyor Rahma’nın kapısına… Nice nice vaatler sunuyor…Acının, hüznün yoldaşı olan Rahma’ya…Bir an sarsılıyor; kendi şehrinden kovulan, çöllere düşen, halkı tarafından taşlanan Rahma…Acaba diyor içindeki bir ses..Duyduğu sesle irkiliyor Rahma , kendine geliyor, kaçıyor YanlıŞtan ,yeniden aŞka sığınıyor….
Aşk; ne çok acının meyvesini yedriyor, zehrini içiriyor …YanlıŞlarla doğru arasında gidip geliyor,nihayetinde ödüllendiriliyor….
A(Ş)k ve yanlıŞ ne çok iç içe giriyor..Ayırmıyoruz onları bazen birbirinden. Hayatlarımız, aŞklarımız, aldanışlarımız… Bölünüp parçalanıyoruz her defasında biraz daha. Nedense hep kalanlı çıkıyor, bu bölünmenin sonucu. Geride kalana bakıyorum hep yanlıŞŞŞ…
Ey aŞk diyorum bulacak mısın bir gün bizi de..Bahara müjdeci tomurcuklarla bezenebilir mi acaba, yüreğimiz depremlerinin bize mirası fay kırıkları?
Göçer mi bir gün diyarımızdan hüzünler. Konar mı yeşile devşiren dallarımıza müjdeci güvercinler?
Düşer mi dersin; bizim de çöllere dönen yürek iklimlerimize, cemreler?
Ben bilemedim, çözemedim, ayırt edemedim. Ümitleri hüzünlere yem etmek istemedim. Fay hattına dönen yüreğimin kırıklarına bir yenisini eklemek istemedim…
Selam olsun sana okuyucu, madem benimle bu karmaşaya düştün, madem beraberimde aŞka ve YanlıŞa şahitlik ettin. Sen söyle şimdi aŞkın sonu hep mi yanlıŞ, hep mi aldanıŞ…
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE 6.2.2011 İZMİR
YORUMLAR
Çok güzeldi. Herzaman ki gibi okumaktan büyük haz aldım. Tebrikler. Sevgilerimle...
Esmize - Perihan Kılıç
Duygu yoğunluğunda kayboldum okurken, benim günün yazım belli oldu, tebrikler Perihan kardeşim, selam ve sevgiler.