- 864 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
SEVDAYI ANLAMAK
Bir sevgiyi anlamak bir ömür sürüyorken; "Ne yazık ki" demek düşüyor gölgelere, anılara!
Şimdilerde aşklar kolayca tüketiliyor, ne kadar çabuk harcanıyor. Olanlara, yaşadıklarınıza beyniniz hayret edemeden seyre dalıyor gözleriniz. Birini izlerken, diğeri sırada bekliyor. Şimdi boşa sayılacak harcanan bir ömre mi acırsınız, yoksa aç kurtların saygısızlığına mı?
Asla ayağa düşürmediğiniz, el üstünde hatta başınızda taşırken, onu kendi gözünüzden sakınırsınız. Yaşam sizin olanı sizden alıp başkasının başına geçirmiştir. Sevgi başlı başına; Sonsuz bir emektir, kimi zamanlar gözyaşıdır, gül demetidir, olgunluktur, erdemliktir. Bazen de acımasızca ihaneti doğurtur avuçlarınıza, avuçlarınız yanar. Ve gözlerinizi açarsınız puslu bir sabahın koynuna… Soğukta üşürsünüz... yağmurda ıslanan bir kedi yavrusu, korkuyla uyanan bir bebeğin annesinin kollarını arar gibi ağustosta olsa aylar, kutup soğuklarına düştüğünüzü hissedersiniz. Duvarlardaki renkler hızla solmaya başlar… sarı ve griye bırakır tüm renkler yerini. Oysa ne hevesle, binbir renk ve ahenkle yaratılmışlardı yıllara inat, olmayacağını bile bile…
İki kişinin el değmemiş anıları, umutlarıdır sandıklarda saklanan, ve bunu bilmenin iç yansımalarıdır aşkı yücelten, kusursuz yapan. Oysa ihanet ne pişkindir, sizin gözlerinize bakmış bakmamış ne önemi vardır ki; İncilerini döker bir çırpıda ahizenin görünmeyen yüzüne… tam da ordasınızdır, görmek istemez, görüp de üzülmektense, görmeden yok edilmeni tercih eder. Aslında yok ettiğinin kendisi olduğunu bilemez…
Gönül gözüne inince siyah perdeler; Yeniden uykuya dalmaktan korkarsınız, kapalı kapıların ardındaki arayışlar bilinmezin içinde bir başka bilinmezliğe yol almaya başlamaktır.
Bir tek haber için Ay’la sevgili olunur, Ay’la flört ederken onun gözlerindeki izlerde saklıdır yarin en masum gülüşleri; Bir mektup yazar gibi, bir şarkı dinler gibi, iyi geceler der gibi. Ta ki Ay’a bakmaktan nefret ettirilene kadar, ta ki denize küstürüp, sırtınızı dönene kadar… bakarsınız, bakarsınız, bakarsınız.
Doğru nedir, kim öğrendi şimdiye kadar? Aşkı kim bilebilir ki? Kimi güldürdü ki; Seni, beni, onu, ya da bizi ağlatmasın. Aşk’ı yaşamak, o ummanda yüzmek, herşeyi göğüslemek hiç kuşkusuz dayanırlıkla dayanılmazlık arasında ince bir çizgidir; Cam kırıkları üzerinde, bıçak sırtında yürümek gibi! Yüreğinizdeki cam kırıklarından kalma kanamalar henüz durmamışken, hatta hiç dinmemişken; Hangi insan evladı, hangi zaman, hangi ihanet, bu kadar acı vermeyi kendinde hak bulur bir yaralıya?
Anlamını yitirmiş kavramlara pabuç bırakmadan ilerlerken, bu akım hiç bir hoyrat rüzgara benzemez. O rüzgarlar bir an gelir durur, bir yağmur önünü keser, bir güneş parlar ara sıra, baharın çiçekleri açar gülümser hayata…
Ama bir sevdanın bozguna uğramış harabelerini, enkazını kaldıracak kaldıraç henüz icat edilemedi
NURŞEN YILDIZ
05.01.2011
YORUMLAR
Emeğinize sağlık.. Gerçekten çok güzel tasvir etmişsiniz tüm gerçekleri.. Keşke sevginin kadrini kıymetini anlamak yazınızı okumaktan geçse de herkes de okusa bu yazıyı.. Ama artık ne yazık ki sevgi denen birşey kalmamış durumda insanlar aleminde.. Sevgi yerini eğlenmeye bırakmış, sevgi kendini zevke sefaya anlık sefahata bırakmış.. Ve ne yazıktır ki gün geçtikçe sevgi artık bi zevk haline gelicektir genel bi değerlendirme yaparsak günümüz şartlarını ele alıp da..
Bu konuya dair böyle ince bi yazı yazdığınız için teşekkür ederim..
Selametle..