- 885 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Günlüğüme Önsöz
Kaçımız, içimizdeki yangınları söndürebilecek güçteyiz? Ya da kaçımız yüreğimize kor düştüğü zaman bir yudum su bulabildik? İşin aslı şu ki hiç birimiz memnun değiliz hayatımızdan ve nasıl geldiyse öyle de geçsin isteriz. Kuşkusuz böyle an ve durumlarda tek dayanağımız bize sevgiyle sarılacak bir çift koldur ki bulamadığımız anlar bulduklarımızdan baskın çıkar ve lanet okuruz hayatın tüm gerçekliğine. "Neden" diye sormayız; çünkü biliriz ki bizi, bizden daha iyi anlayan başka biri yoktur. Kendimize yetecek kadar bir evren yaratırız düşlerimizden ve düşüşlerimiz başlar bu sefer de. Bu ilk düşüş değildir ama acısını da yıllar yılı unutmayız. Bir çift göz isteriz, gözlerimizde gezinen, içimizdeki bütün saklı hazineleri ortaya koyacak. Zaman geçtikçe birçok şey de silikleşir ve düşlerimiz yerini buğulu bir cama bırakır. Buğulu cama, " geçmiş bütün güzel günlere selam olsun" yazmaktan alıkoyamayız kendinimizi. Ellerimiz gayr-i ihtiyari...
Hani bir kuş olsa da, gagasına, sevdiklerimize bizden bir selam iliştirsek dediğimiz çok olmuştur. Kuş gelir ama gönderecek bir selam yoktur bizde ya da selam gönderilecek yoktur... Sabahı bekleriz belki yeni gün yeni umutlar katar hayatımıza diye. Nafile..! Ömrümüzün bütün bekleme salonlarında ömür törpüleriz habire. Giden çok olmuştur ama gelene dair hiçbir belirti yoktur ufukta. İçimiz içimizi kemirirken birden çıkagelir geride bıraktıklarımızın hüzünlü sevinci. O an, yaşamaktan, hiçbir şeyden tat almadığımız kadar tat aldığımızı fark eder de rahatlarız biraz.
"Geçmişe mazi derler" ama hiçbir geçmiş "yenmiş kuzu" değildir. Etraflıca bizi sarıp sarmalar eskittiğimiz yıllar. Yeni bir yüz, yeni bir ses, yeni düşünce, bir kelime gibi hayatımıza başka biri’ni daha dahil ederken sıcak bir"merhaba" deriz. En içten sesimizle "hoş geldin" demek, onca yıllık yalnızlığımızı alıp götürmeye yeter de artar bile. Sadece bu mu? Zaman geçirdikçe daha da bağlanırız, kaderden örme hayatlarımız bizi birbirine bağlar... Duygunun duygusallığı her yerimizi tetikler ama sadece " merhaba yeni yüz" demekle yetiniriz nedense.
İyi bir baba olma umuduyla çıktığımız hayat yolculuğu "baba olmayı" çok görse de bize, yeniden can bulmuştur bedenimiz yeni bir dost sesiyle. Bu dost ki gözlerinin sevgi ışıyan bakışıyla en derinden etkiler bizi. Derin acılarımız dilsizdir bundan sonra... Üşürüz ardınsıra ve "anne üstümü ört" demekten kendimizi alamayız. Yaşımız kırk değildir ama ellerimiz titrer, sesimiz boğuklaşır, alnımızdan boncuk misali terler akar... Zaman dursun isteriz o an ve an gelir kalbimiz durur..! Yüreğimiz, bir güvercin ürkekliğinde...
Hani eylülde yapraklar sararıp teker teker düşer ya dalından; hani rüzgarın düşen yaprakları savuruşu var ya havada; aklımızın, kendini bilmez o dipsiz karanlığında da bin türlü düşünce uçuşmaya başlar. Her şey toz pembe görünmeye başlar ama aşık değilizdir aslında; çünkü biliriz ki aşkla gelen, belli bir zaman sonra gider, arkasında koca bir enkaz bırakarak. Yüreğimiz acısın istemeyiz, dost sesi yeter deriz.
... ve sevdaya yasak konmuştur. "Merhaba" gibi, bütün sözcükler de yeniden anlam bulur bizde.
Birden gözleri gelir aklımıza candan dostumuzun. O gözler ki her bakışında farklı bir anlam yüklemiştir kendine. İçine, ta içine bakmak istedikçe, kendimizi görmekten korkarız. Korku, bütün bütün hissetirmeye başlamıştır kendini bizde. Bir okyanusun ortasında yelkeni yırtık bir gemi gibi yalnızızdır o an, ve acı... Acı ki yürek denizinde rakibi olmayan tek şeydir. Sahile vurmak istedikçe içimizdeki kelimeler, sert bir kayaya çarpar ve aynı şiddetle tekrardan bizi vurur ta can evinden... Dilimize bir cümle dolanır: " Sevmek mi olur sendeki bu zulme sebep."
Yağmur yüklü bulutlar göğü terk etme telaşına düştükleri zaman bir aleve dönüşür içimizdeki yangın. Bütün zamanlardan arta kalan kırık dökük bir yürekle kalakalmışızdır. Küllerimiz savrulur etrafa; ve bir çift göz... Biliriz ki "ela göz", tarihin her anında ihtişamını korumuştur. Hele ki yeşile çaldı mı bütün bütün secde edesi gelir kaşların. Ondandır, " mihrabım, iki kaşının arasıdır" sözünün ne derin anlam yüklü olduğu.
YORUMLAR
"Küllerimiz savrulur etrafa; ve bir çift göz... Biliriz ki "ela göz", tarihin her anında ihtişamını korumuştur. Hele ki yeşile çaldı mı bütün bütün secde edesi gelir kaşların. Ondandır, " mihrabım, iki kaşının arasıdır" sözünün ne derin anlam yüklü olduğu."
Beğenimi belirtmeden geçemeyeceğim...
Özellikle sonunu defalarca okudum desem...
Tebrik ederim efendim...