14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1103
Okunma
Köye girdiklerinde önce birkaç köpek havlayarak sonra da çocuklar arabanın peşinden koşturmaya başladılar .Şöför valizlere yardım ederken arkalarından iki üç kişi daha indi.
Etrafta tek tük ev ve ağaç , ilerde ise küçücük bir bakkal dükkanı vardı. İçeriye girip muhtarın yerini sordular .
"Hoş gelmişsiniz; te şurası" diye işaret etti.
Kadınlar bahçede ateş yakmışlar ; ekmek yapıyor kimisi çamaşır yıkıyordu.Minikler cıvıl cıvıl oynuyorlardı.
Muhtar orta boylu; topluca , beyaz saçlı babacan biriydi.Onları sevgiyle karşıladı.
"Sefalar getirdiniz .göyümüze genç bir öertmenimiz tayin olmiş hee ne kadden gozel "dedi.
"Çok sağolun efendim"
"Buralaa sevecenizi sanirim."
"Tabiki."
" Ne içeeesiniz ?
" Çay olsun hepimize"
Hemen içeriye seslendi."Hüssoooo. !"
Ufak tefek ; bir ayağını sürüye sürüye kırmızı yanaklı bir adam geldi.
" Buyur muhtar emmi"
"Misafirlerimiz var hele şööle gozel çay getirivee oğlum."
" Hemen ."
Çaylar gelmiş bir tabağa değişik şekerler doldurulmuştu.Dila nın ve kardeşinin dikkatini çekmişti.
" Bunlar ne ?"
" Biz çayı gıtlama içiiz.Bu şeker çok serttir; ağzının bir kenarına dişlerinin arasına goyisiin çayı yudum yudum içiiisiiin."
" Çok ilginç"
" Hee.
Şincik hanım gızımıza bir ev bulmalııı"
Dila nın babası" Sen çok yaşa emi bende söyleyecektim inanın."
" Hüssoooo ,oğlum!"
" Geldim muhtar emmi "
"Cazgırın oğlu Mustaa ya bir seslen hele geliversin, söyleyecekleri var de."
" Hemen."
Kısa zamanda oluşan tatlı sohbet daha da koyulaşmıştı.Derken iri yarı kalın kaşlı esmer bir genç geldi.Koca cüssesiyle eğilip muhtarın elini öptü;.misafirlerle tokalaştı.
" Beni çığırmışsınız."
"Doğrudur; senin boş olan evin var ya..."
" Heee"
" Onu köye yeni gelen bu hanım gkızmıza öğretmene dutalım diyorum."
" Vallah siz ne dirseniz."
"Tamam şimdi gidip evi görelim ; para konusunu sonra konuşuruz."
"Peki muhtar emmi."
Hep beraber kalkıp Mustafa yı takip ettiler. Yol boyunca çocuklar Dila ya bakıyolardı. Belliki yabancıydı buralarda.O da onlara güldü.üstlerınde solmuş giysiler,saçları dağınık ayakları çıplak ve lastik terlikler vardı.Okadar şirin okadar sevimliydiler ki.Elini uzatıp birini yakalayıp sevmek istedi; kaçıverdiler hemen.Duvarın arkasından ona bakmaya başladılar.
Dila sabırsiz merakla " Okulu görebilir miyim? "
" İşte şurası...( taştan yapılmış, tek katlı harap bir binaydı.)
" Burası mı ?"( hayal kırıklığına uğramıştı.)
Mustafa evin önüne gelince durdu; cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı.
Ev çok eskiydi , camları küçücüktü.
" Camlar nekadar küçük "
" Evet buraları çok soğuk olduğundan evlerimizi böyle yapıyoruz , hanım kızım."Ama gözün korkmasın; hemen alışırsın."
İki odası , minik bir mutfağı .banyosu vardı.
Sobayı büyük odaya kurarız ; odun kömür biz bahçeye yığarız. Eşyaları birkaç köylü getirip koydu.
Dila nın babası muhtara dönerek
" Artık kızım size emanet"dedi,
"Evvel Allah sonra biz " diye yanıtladı.
Dia biraz buruk belli etmemeye çalışıyordu.Babası yüzünün ifadesinde halini anlamıştı, Sessizce
" Şışşşşşşttt...pes etmek yok."
Tamam der gibi başını salladı.
Dışarıya çıktılar.Dört çocuk hala peşlerinden geliyordu.Dayanamadı bir tanesini tutup kucağına alıverdi ;hemenyanağından öptü.
" Senin adın ne"
"......????"
" Bak benim adım Dila"
"Döne"
"Ne güzel ismin ,kardeşlerin var mı ?"
Başını salladı" Hee varrr"
" Kaç tane?"
" Çıkkk... ben saymayı bilmem ki..."
" Olsun öğrenirsin bana kardeşlerini de tanıtırsın sonra."
" Hııı...hıııı..."
Annesi babası kardeşi tatlı konuşmayı izliyorlardı.Köylü kadınlar da yavaş yavaş yanlarına gelmeye başlamıştı.
" Hoş gelmişsiniz ."
" Hoş bulduk nasılsınız ?"
"Uğraşiiizzz iş guç."
"Kolay gelsin sizlere."
" Bu akşam yemeğe gelesiniz."
" Ooooo çok teşekkürler."
" Avluda hepimiz sizleri bekliiizz."
Hava kararmaya başlamış , güneş yavaş yavaş dağların ardından batmaya hazırlanıyordu.
Muhtarın hanımı onları evlerine götürdü; elbiselerini değiştirip giyindiler.Gittiklerin
de herşey hazırlanmış ; ayakta onları bekliyorlardı.
Ortada koskocaman bir masa etrafında tahta sandalyeler;bahçenin bir kenarında kadınlar hamur açıyor kimisi pişenleri tabaklara alıyordu.Keşkekler.keteler kuru fasulye pilav çorba bardaklarada ayranlar dolduruluyordu.Salatalar..miss gibi tandır ekmekleri....
Yoksullardı ama yürekleri öyle zengindiki...
Dila salatayı yerken çok güzel değişik geldi içindeki yeşilliklerin tadı.
" Bunun adını öğrenebilir miyim ?
Kadıncağız yemenisini düzeltip gülerek" edına ışgın dirler" burlarda yetişiii.
" Bayıldım ; çok güzel."
" Afiyet olsun hoca haanım."
Ayrılırken tekrar tekrar teşekkür ettiler .Muhtarın evinde yatıya kalacaklardı.Kadıncağız önceden koştura koştura gitmiş kızlarınla yer yatakları hazırlamıştı. yorganlar el yapımı renk renk, yastıklar kanaviçe işlemeliydi.
" Hayırlı geceler; ilk yattığınız yerde gördüğünüz rüya gerçek olur."
Dila neşeyle " Evettt öyle derler hemen dua edip uyuyacağım."
İki gün sonra döneceklerdi. Hele şu evi bir yerleştirselerdi" diye düşündü annesi.
Sabah uyandıklarında kahvaltılar hazırlanmış ; onları bekliyorlardı.Süt ,yumurta pekmez ,bal ,otlu peynir,tereyağı kete daha neler ... neler..
Dila gülerek"Vallahi ben burada yüz kilo olurum."
Hepsi birden gülmeye başadılar.
Eve geldiklerinde kadınların kimisi camları kimisi yerleri siliyordu.Hem şaşırmış; hem de çok duygulanmışlardı.Dila ve ailesine sadece eşyalarını yerleştirmek kalmıştı.
Kısa zamanda böyle güzel böyle mutlu günler geçirmek....Rüya gibi geldi onlara.
Tüm köylü minibüse kadar geçirip yolcu ettiler.
Otobüse bindiklerinde sımsıkı annesine sarıldı. Sana herzaman ihtiyacım var der gibi..Dönüş başlamıştı.
NEŞE KIZILYAR
DEVAM EDECEK