- 868 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KKTC’DE İHRACATIMIZ % 43 ARTMIŞ!
KKTC’DE İHRACATIMIZ % 43 ARTMIŞ!
“İthalat 2009’a göre yüzde 24, ihracat yüzde 43 arttı
KKTC’de 2010 yılının ilk 10 ayında gerçekleştirilen ithalat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24, ihracat ise yüzde 43 oranında artış gösterdi.
Ticaret Dairesi’nin 2010 yılı Ocak-Ekim dönemine ait dış ticaret verilerine göre, bir önceki yılın (2009) aynı dönemine kıyasla yüzde 24 oranında artarak 1 milyar 238 milyon dolara çıkan ithalatın, yüzde 69’u Türkiye’den, yüzde 31’i ise 3. ülkelerden gerçekleştirildi.
Geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 43 oranında artışla 79 milyon 136 bin dolara çıkan ilk 10 aylık ihracatın ise 49.1’i Türkiye’ye, yüzde 50.9’u 3. ülkelere yapıldı.”
Gazetemizde yer alan bu haberde bir şey dikkatimi çekti. İthalatı anladım. Yaşamımız için her şeyin ithal edildiğini görüyoruz. Hemen hemen iğneden ipliğe her şey ithal ediliyor. Gıda sektöründen, sanayiye, endüstriyel mallardan, teknolojiye, dek her şeyimizde ithal bulabilirsiniz de, benim dikkatimi çeken ise ihracatımızın da artmış olması.
Kuzum sakın beni yanlış anlamayın da biz ne ihraç ediyoruz yurt dışına. Ne üretiyoruz da, ne ihraç edeceğiz. Bildiğim kadarıyla ihracatımızın temel taşlarından bir iki tanesini sayarsak, Narenciye, patates, biraz da, o da Türkiye ile sınırlı kalan Hellim ihracatımız.
Narenciye üretiminin son yıllarda yok denecek kadar azaldığını, adanın en önemli ihraç ürünü olan bu sektörün yalnız Güzelyurt’la sınırlı kaldığını, diğer bölgelerde ise tamamen yok olduğunu biliyoruz. Demek ki bu alanda bir düşüş var. Patates ekimi de artık dış Pazar sorunu nedeniyle yok denecek kadar azaldığına göre, bu alanda da bir yükseliş söz konusu değildir. Kaldı bir tek Hellim ihracatımız. Demek ki Hellim üretimi ve tüketiminde rekor seviyeye ulaşmışız ki İhracatta artışı yakalamışız. Bu da sanayisi olmayan, üretimi tüketiminden az olan bir ülke için sanırım sevinilecek bir şeydir. En azından hayvancılık ve tarımda hala varlığımızı koruyabiliyoruz.
Şimdi birçok okurum bana kızacak. Yandaş medya yazarları gibi yazdığımı düşünecek ama. Ben Sadece KKTC’nin artık kendi ayakları üzerinde durabilmesini, Hükümetin yaptığı reform nitelikli hareketlerin daha iyi anlaşılabilmesi için bu şekilde yazıyorum. Gerçekleri acı da olsa her zaman yazmak gerektiğini düşünüyorum.
Daha önce ki yazılarımda da zaman zaman bu konuya değinmiştim. Türkiye’den gelen yardımların yanı sıra bizlerinde bir şeyler üretmesi gerektiğini söylemiştim. Ne AB’den gelen yardımlarla, ne de Türkiye’den gelen yardımlarla KKTC’yi kalkındıramayız. Bu gelen yardımları, daha önce ki hükümet, KKTC’yi yok etme işlerinde harcadı, yeni yandaş zenginler yaratmak için kullandı. Kamuda yandaşları istihdam ederek, maaşlara fütursuzca zamlar yaparak, bütçeyi tamamen tüketti. Ülkeyi bir yangın ve talan yerine çevirdi.
UBP ise bu yangın ve talandan en az zararla nasıl kurtuluruz savaşı verirken, Türkiye’nin de uyarılarını dikkate almak zorunda kaldı ve bu iyileştirici reformist hareketleri uygulamak zorunda kaldı.
İşte bu nokta da benim yukarıda yazdıklarım devreye giriyor. Eğer bizler sanayimizi güçlendirmiş olsaydık! Narenciyemizi yok etmeseydik! Tarımda ve hayvancılıkta gerekli yatırımları yapıp, Türkiye’den gelen paraları bu alanda harcayıp, ihracatımızı bitirmeseydik! Tabi bunlar uzun yıllar içinde cereyan eden olaylardı. Hepsi bir iki yılda oluşmadı. Kısacası bizler hem hükümet olarak, hem de vatandaşlar olarak daha akılcı yatırımlar yapabilseydik, bu gün ne bu sıkıntıları yaşıyor olacaktık, ne de O KIBRISLILARIN pis hakaretlerine maruz kalacaktık. Ne Türkiye’ye dil uzatabileceklerdi. Ne de Bu gün o yangının küllerinden bir devlet yaratmaya çalışan hükümetimize dil uzatabileceklerdi.
UBP’nin payı yok muydu bu hezimette? Tabii ki vardı. O uzun yıllar içinde onun da bir takım hataları olmuştu. Belki bundan sonra da olacaktır. Ama o hataları bu gün telafi edebiliyorsa, etmek için bir çaba harcıyorsa bizlerin de sabırla bekleyip, ona destek vermemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki o hiçbir zaman KKTC’den vazgeçmedi, geçmeyecektir de.
Ayla BERKİN
03.02.2011
YORUMLAR
siz hala kendinizi bir bilen ve fikirlerinizi en doğru olarak görmeye devam ediyorsunuz
nasıl oldu da aynı fikirde olduğumuza neden şaşıyorsunuz ki ben ideolojik okusam olamazdık
ama hak verişimi genelleyip -bek işte dediğime geldin ayakları yapmak sizin mantığınızın sınırtlarına akli gelebilir ben at gözlüğü takmam...rumuzuma bile laf söylüyorsunuz ben adımı açıkça yazdım diye
ben adımı uluorta kullanmam sizin gibi
insanların toplu olduğu yerlerde kim kimdir nedir ne yapar kime yaslanır kimi kafaya takar rahatsız ederr vs vs bilinmez...
adım değerlidir ve dostlarım bilir...manavın bakkalın ve kör ideolojiyle bakanların bilmesine gerek yok...
siz bana ne hakla ideoloji gözlüye bakan muamelesi yapıyorsunuz desem hiç bir şey ifade etmeyecek gözlüğünüzü ön yargılarınızı çıkarmadan...
ben size yazınıza hak verirken siz hala bana dönmüş önyargılı diyorsunuz hayret hak vermek bile gözünüzü açmıyor
siz olmayasınız ideolojik tip...
yazılarınız bundan böyle benim için okunur olmaktan uzak...siz hak vereni bile adam gibi misafir etmeyi bilmediğinizi gösterdiniz
kininizle başbaşasınız...
AylaBerkin
bir insan kendisi nasılsa başkalarını da öyle görür...derler
hayret nasılda fikrime katıldınız deyince siz demekki kendisi ideolojik düşünüp farklı bakış açılarına reddiyeli yaklaşıyor ki beni de öyle zannediyor diye düşündüm...
tamam o zman düşüncenizekatılmıyorum diyeyim...rahatlayın...
ama bir tavsiye
bilmediğiniz insanlara böyle yaklaşmamalısınız...haksızlık yapmamak mümkün olmaz o zaman cevabınızda yaptığınız gibi...
AylaBerkin
Hani eskilerde bir banka reklamımız vardı. "Yok birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız" diye. işte aslında bizim de yok birbirimizden bir farkımız ama siz Razı Rumuzlu bilmem kimsiniz. Bende adını yazmaktan çekinmeyen Ayla Berkin'im.
İkimiz de aynı vatan evladıyız ve aynı vatanı seviyoruz. Benim o hayretim reddiye den gelmiyordu. Nasıl oldu da aynı görüşü paylaştık diye hayret etmiştim.
Hiç bir zaman da vatan meselelerine ideolojik yaklaşmam. hatta o kelimeden nefret bile ederim. İdeallerimin olması başka şeydir. ideolojik fikirlere bağlı kalmam çok daha başkadır. İdeolojik insan sabit fikirlidir. tehlikelidir. ve maalesef ideolij dediğiniz olgu, ezberletilmiş dayatılmış fikirler silsilesidir. Türkiye bunların acısını çok çekti. çokta canlara mal oldu bu kelime. Ben realistim. gerçekler canımı yaktığı müddetçe de söylemekten çekinmem. Siz de bu acı gerçekleri bir gün göreceksiniz, sizin de canınız yanacak ama inşallah o zaman çok geç kalmış olmazsınız.