- 875 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şiirler Ekeriz Gecelere
Bileklerimizdeki aşk dövmeleriyle dolaştığımız bu çözümsüz kürede
Yeni umutlara, yeni aşklara temizleriz her gün gönlümüzün köşkünü
Cebimizdeki mendillerle, içimizdeki yasak öpüşlerle yangındır sevda
Kıyamet kopsa da kokladığımız güllerde, şiirler asarız biz gecelere…
Hep aynı tekdüzeliğin parçalarını birleştirerek sırlar âleminden çıkış arıyoruz hepimiz. Karanlık bir tünelde ilerleyerek çürük bedenleri çiğniyoruz durmadan. Oyunun parçaları dağılmışken bilinmezliğe, uçuk kelimelerden kuleler yapmak istiyoruz. Kimimiz ebe, kimimiz köle, saklanıyoruz yaşamdan bile. Damağımızda garip bir lezzetle kimliksiz dolaşıyoruz, sorgusu sona bırakılmış dünya cehenneminde.
Dağılmış bir kitap rüzgâra direnerek kelimelerini saklıyor telaşlı. Yağmur bulutları birikiyor denize rest çekerek aniden. Dağlar suskunluğun perdesini çekiyor, yıldızları tarayarak. Karanlık gecenin ardında küskün bir ay, ışık tereddüdünü yaşıyor. Gecenin yorganını çekerek anılarına sarılıyor bir adam. Ruhundaki sevgilinin ellerini okşayarak.
Kitap denize, yağmur yıldıza düşüyor. Karanlıkta bir adam, anıların koynunda çok üşüyor.
Geri dönüşü olmayan birkaç söz daha saldım ülkene az önce. Islanmış güvercin kanatlarını kurulayıp okursun. Titrek parmaklarımla yeni bir şiir karaladım her zamanki gibi, bugün de sana. Dolunca yüreğine hüzün, birikince gözlerine yaşlar, yalnız kaldığını sezince bir yerlerde kıyım sözlerimle avunursun. Bir veda türküsü sürdüm dudaklarına gülüm, gün olur bir dağ başında, dilimdeki en hazin feryadım olursun.
Ekimin birikmiş sularıyla yıkadım geçmişimi. Çatılara düşen yağmur geceyle oyuna durmuştu. En saf umutların koynunda insanlar yağmur sesinin gizemine bürünürken uzaklara dökülüyordu hasret, özlemle yer değiştirerek. Saatler hızla tur atıyordu kendi sesini dinleyerek. Ekim, Kasım rüzgârlarına açtı sonra bacaklarını. Perdeyi çeken eldi karanlık, mumu üfledi aşk. Yağmur durmuyordu, gece boyunca inleyerek pembe düşlerin biriktiği yatağa yağdı.
Baktıkça içinden sen çıkan özlemli resimlerden biridir bekleyişin. Dalı yüreğe tırmanan en güzel karanfillerle gelsem bahçene, sevdiğim der miydin? . Ben günler biriktirmişim sana, duvarındaki son takvim yaprağı olsam koparabilir miydin? Çocuk gözlerinden en saf umutların serinliği yansırken, yüzündeki kocaman gülüşleri nasıl unuturum ben. Usulca okşayıp parmaklarını, yüreklerin biriktiği bir yerde kalsaydım dudaklarında ölümü hiç beklemezdim.
Uykulara dalmadan önce bir öpüş kondurmak yüreğine, bilene mutlulukların en özeli bilesin. En güzel gece huzuru istediğin anlarda çıkar gelir. Oysa, bütün geceler siyah ışıklarla pembe düşler sürer gönlünün yastığına. Karanlık sessizliğin hizmetkârıdır inan. Dünümüzün gürültüsüne boş verebilirsek algılayabiliriz o kutsal çınlayışı. Duyabildiğimizce huzurla dolarız. Gözyaşın dökülse de yastığına, sakın gecelere gösterme olur mu? Sen aşk olarak kal, çünkü aşk hep sana kalacak.
Hangimizin yüreğindeki o sol ağrı daha ağırdır? Hangimiz bir sevdanın uzaklaşan gemilerinde yolcudur? Pusulasız seferlere yeminli kaptanlar deryasında hangimiz forsa, hangimiz tayfadır? Biliriz ki güzel kraliçe, en kolay yol denilen rota, hep kaybolan dalgaların oyunudur. Ne sen, ne de ben hiç düşünme sakın. Bu yol yaşamın en gerçek, en sağlam, en tehlikesiz vefa yoludur.
Neresinden tutarsan tut hep bir tarafı çürük, elimizde kalıverecek düş ipinin sorgularıyla çekeriz aşkın halatını. Gemimiz mavilere tutkundur da, güvertemiz rüzgâra tutkuludur. Bedenimizin kıyım hasretleriyle en ulaşılmaz adalara kırılıdır dümenimiz. Yüreğimizi birbirine bıraksak, her şey ne kolaydır. Kolaydır gül bakışlı bilirsin işte, zor olanı, imkânsızlığın sarı sularında sonsuza dek kalabilmektir.
En bildik bekleyişlerle, hasretin dar gömleğiyle düşerim yollarına. Ölümsüzlük süzülür dallarımdan, sular yürür içime dağlarından sonra. Gözlerinin uydularına çevrilir şiirlerim bir göktaşı yağmurunda ıslanırım ardından. Avuçlarında yeşillenip, gönlünde filizlenip, ruhunda şenlenip yazıt olurum aniden. Yitmiş bir direnişin aç çukurlarına düşer kurgularım, eşkalini çizerim ayrılığın ve isyanlarla delerim geceleri.
Ne çok özlemişim sesinin armonisini söylesem anlar mısın? . Dağlara bulut ağması gibi. Yamaçlarına ilk yağmurun düşmesi, ilk kar sepkenine tutulması gibi mor kayalarımın. Ne çok ihmal etmişim seni bir anlatabilsem. Öfkeyi tanımayan yüreğini es geçeli. Dumanında gözlerin, yağmurunda sözlerin, kar fırtınanda sevgindi kaçarken özlediklerim. Dağlarım yine aynı kadınım, mor ve yeşil. Yalnız sana sevdalı, yalnız aşkına, gönlüne bakir.
Sonsuz bir tırmanışla şiir ülkenin sevda imparatorluklarındayım şimdi. En bilinmez sözcüklerle sarsılıyorum günlerdir. Heybemdeki çiçeklerle bir aşka gidiyorum. Ne zaman yorulur, bu ülkeye nasıl ulaşırım bilmiyorum. Dilimde hüzzam bir şarkı, ruhumda sevginin şavkı gecelerde bile yol alıyorum. Toprak doluyor hayallerimin bahçelerine. Tedirginliğimin korkak tanımlarını karlara bırakıyorum iz diye. Umarsız bir sahnede şimdi sadece ikimizin repliğini mırıldanıyorum.
Oysa, beyaz düşlerin içinde sen, sessizliğin tülbendini örtmüşsün gönlüne şimdi. Her gecenin yastık ağlamalarıyla perdelerini çekmişsin yüce bir sevdanın. Biliyorsun ki kadınım, çok oldu ‘seni seviyorum, özledim’ demeyeli. Sevgi bitmişse, özlem yitmişse geri gelmez ağladığımız, kimi güldüğümüz, kimi de hayata üzüldüğümüz günler. Adın susku’ydu bir zamanlar. Şimdi görüyorum ki, yüreğin de bu sevdaya küstü. ‘Olsun be gülüm, aşk adamanı zaten şarkılar günler önce yalnızlığı sundu’
Işığı saklıyorsa gece, sancı sürsün peçesine. Sesinin, gülüşünün ve yüreğinin yankısı yoksa perde çeksin gündüzüme. Düşlerimizi çözmüyorsa en zor bilmece, kilit vursunlar bütün yüreklere, Damağımız kurumuş, ruhumuz bulutlu olsa da bakışlarındaki çiyler yeter yaşamaya, Seni sevmek, senin gönlünde kalmak, en güzel roman, en kutsal hikâye.
Bütün sonlara gözlerini çivilemiş tanrılar, kutsal yüreğine ayinlere durarak. Bütün aşklara adını yazmış şarkılar, Nil’i türkülerle geçer gibi. Gün doğar yüreğinin gülüşleriyle, korkusuz düşerim yollarına ve atılırım kollarına. Biz birbirimizi sevdikçe yeni bir gün doğacak avuçlarımıza. Sancıları yürekte büyümeden kendini savunacak, imgelerimiz çoğalacak ve sevgiyle biriktiğimiz her sözden şiirler asacağız siyah gecelere.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Ne çok özlemişim sesinin armonisini söylesem anlar mısın? . Dağlara bulut ağması gibi. Yamaçlarına ilk yağmurun düşmesi, ilk kar sepkenine tutulması gibi mor kayalarımın. Ne çok ihmal etmişim seni bir anlatabilsem. Öfkeyi tanımayan yüreğini es geçeli. Dumanında gözlerin, yağmurunda sözlerin, kar fırtınanda sevgindi kaçarken özlediklerim. Dağlarım yine aynı kadınım, mor ve yeşil. Yalnız sana sevdalı, yalnız aşkına, gönlüne bakir.
Sonsuz bir tırmanışla şiir ülkenin sevda imparatorluklarındayım şimdi. En bilinmez sözcüklerle sarsılıyorum günlerdir. Heybemdeki çiçeklerle bir aşka gidiyorum. Ne zaman yorulur, bu ülkeye nasıl ulaşırım bilmiyorum. Dilimde hüzzam bir şarkı, ruhumda sevginin şavkı gecelerde bile yol alıyorum. Toprak doluyor hayallerimin bahçelerine. Tedirginliğimin korkak tanımlarını karlara bırakıyorum iz diye. Umarsız bir sahnede şimdi sadece ikimizin repliğini mırıldanıyorum.
-------------------------------------------------
Değerli dostum tebrik ederim.
Duygu ve edebiyat denizinde yüzdüm.
Sevgi ve selamlar.
Bu kulvarda teksin. 10 numara.