- 1075 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KARAKOÇANLI: MÜDÜR BEG
’’Gürhan GÜRSES’e ithafen’’
Tarihin kendine küstüğü, zamanın puslu bir yerinde herkesçe bilinmeyen sisli bir hikâyedir bu anlatacağım. Öznesi belli nesnesi ortak olan bir hikâye…
Ben henüz lise çağı delikanlısı; dilimde tonlarca küfür, elimde fiyakalı bir telefon, günceme düşen düşün adı " Can"...
Yediğim Can, içtiğim Can, sustuğum Can, konuştuğum Can, bildiğim bilmediğim her şey Can…
Sonu başından belli, evveli ahiri olan bir sevdanın mecnunu; kıyası mümkünsüz olan aşkın teşbihsiz öznesi olan BEN…
Avarelikle geçen lise dönemlerinden biri. Hayat su bile dökemez elime umurumda mı sanki dünya? Nerden inceliyorsa oradan kesiyorum umutları. Bana mı soruldu okutulmadan önce müfredatı lisenin?
Deli çağları ömrümün…
Heybesinde kuru ekmekten başka yiyeceği olmayan derviş misali yok dilimde aşktan başka tek sözcük; Can’sız doğmasın bir tek gün, ötesi çöplük!
Kaynıyor kan demlemek gerek…
Adam yerine koyan üç beş dost var etrafta. Her kafadan bir söz, beyni dilinde olan ukala, sersem, lakayt, lügatsiz, kemiksiz konuşanlar…
Öyle bir boşluk ki içine düştüğüm ne yana baksam karanlık, gözlerim ellerimde, kulağıma fısıldanıyor yasak sözcükler, yasak olana meyilliyim, pimi çekilip de patlamayan bir bombayım, halim yaman, gönül pejmürde, dilim yalan, bir türlü demlenmeyen bir kanım, geceye çıkamayan en doğru bir yalanım var…
Buydu halimiz zira " böyle buyurdu Zerdüşt "...
Başlamadan görülmez menzil, arzuhal beyan etmeden derman bulur mu dert ehli olan?
Kendine kızmış, aslına küsmüş bir tarihti içine düştüğüm. Dedim ya sisli bir hikâyedir bu sırrı içinde saklıdır… Hani sır değildir ya iki kişinin bildiği umurumda değil bilinecek bu sır! Durdurun dünyayı inecek var!
Açın kulaklarınızın cıvatalarını, gözlüklerinizi çıkararak okuyun, dilinizi lal edip okuyun bir nehir nasıl umman oldu tefekkür edin haddinizce…
Başından sonuna kadar yazılış amacı budur yazının, ballandırıp, dillendirip anlatmaya çalıştığım şudur:
Kıyası mümkünsüz olan aşkın teşbihsiz öznesi olan delikanlı, klasik bir şekilde kendine ve tarihe küsmüş bir vaziyette ders dinlemiş numarası yapar her zamanki gibi.
Tak tak! Kapı vurulur.
Vurulan kapıya döner sınıf ahalisi.
Ders felsefe bilenler bilir çilesini.
Ültimatom vermektedir müdür beg! Tiz gele kıyası mümkünsüz olan aşkın teşbihsiz öznesi!
Yüklenir bütün saygı kervanlarını, ağır ağır iner Haşim misali merdivenleri ferman buyurana sefil öğrenci!
Çalınır Müdür Beg’in kapısı: Tak tak! " Beni çağırmışsınız Müdür Beg; ferman padişahınsa, sınıflar bizimdir! "
" Otur " der Müdür Beg, "otur " . "Sana bir görev vereceğim, sana güveniyorum aman mahcup etme beni " Bakınır bir o yana bir bu yana sefil öğrenci, yoktur lakin odada kendisinden başkası. Şaşkın şaşkın sual eder Müdür Beg’e nedir kutsal görev padişahım kerem eyle hele.
Hayatın acı tebessümü belirir yüzünde Müdür Beg’in ve şu kelimeler çıkar ağzından:
" Başta ilçenin devlet erkânı olmak üzere önemli misafirlerin katılacağı bir türkü gecesi tertip ettim sen de bu türkü gecesinin sunuculuğunu yapacaksın. Seni seçtim, güveniyorum çünkü sana."
Aval aval bakınır durur kerem sahibi, lütuf buyuran padişaha sefil öğrenci. Otuz saniye düşünür ve " Tamam Müdür Beg ne zamana kadar hazır olayım " Der. " Al bu senin sahnede okuyacağın kısımlar iyice çalış üç gün sonra hazır ol" Der.
Çıkar odadan bizim sefil " Alla alla benim neremden sunucu olur hem de geceleyin " Der kendi kendine ve aklından şüpheye düşer Müdür Beg’in. Söylediği insanlar güler kendisine, uygun görülmez çünkü sunuculuk sefile! Ezberler verilen kısımları, yapar işini layıkıyla. Lakin her saat başı sorar kendine neden ben diye.
Heyecanla beklenen gün gelir, üç gün üç saat gibi geçer sanki. Bildiğiniz sefil öğrenci gitmiş yerine fiyakalı, yakışıklı denilebilecek kadar eli ayağı düzgün biri gelmiş. İspatı mümkün Ayhan Işık’ın gençlik hali adeta. Türkü gecesi başlar. Başlarda korku dolu cılız adımlarla sahneye çıkar eskisinin sefili, şimdinin Ayhan Işık kılıklı serserisi. Kolay mı mikrofon tutmak o yaşta bir avare için çok saygı/değmez bilindik devlet erkânı karşısında! Yılan olur boynuna taktığı kravat Ayhan Işık kılıklı eskisinin sefiline…
Korkulan olmaz, çıkmaz bir aksilik. Paşalar gibi çıkar sahneye ve yerine getirir kutsal addedilen görevi. Çünkü içten içe söz vermiştir çok sevdiği ve onun gibi olmaya çalıştığı her halinden bellolan Müdür Beg’ine.
Gece nihayetiyle güzel bir şekilde biter. Konuklar türkülerle sermest, sabahı bulur humarını atmak. Köylü köyüne, kaymakam lojmanına, komutan taburuna, başkan yolsuzluğuna, sevgili Müdür Beg ( Padişah) evine…
Ruhumun en derinlerinde yaşattığım, dokunmaya ve anlatmaya ne zaman yeltensem daima ertelediğim, aslında her zaman orada saklı ve sisli bulunan bir hikâyeydi bu. Hikâyenin önemi gerçekliğindendi çünkü. Hayat sözcüğünü ana dilde hecelemesini dahi bilmeyen bir lise ergenine hayatın beklide en önemli dersini vermişti Müdür Beg. Hayatı ipe takmayan bir çocuğa " Sen gel ben sana güveniyorum, bu toprak bizim bu insan bizim. " Diyordu Müdür Beg. Bir insana güvenmek nedir onu öğretiyordu Müdür Beg. Sevgili Müdür Beg sen iyi ki varsın! Belki de senin sayende yazıyorum payıma düştüğü kadar hayatı belki de artık sislerin ardını yoklamak gerek; bu toprağın çocuklarını gönülden sahiplenmek gerek. Belki de bana güvenip ufkuma attığın tohumdu beni senin gibi edebiyat öğretmeni yapan… Sen hep mutlu ol değerli insan. Bir Karakoçanlının dediği gibi DEĞERİN VAR…
YORUMLAR
Azizim, sadece şunu söylemek ve herkesle paylaşmak istiyorum:Sizler olmasanız bizler olmayız.Ve edebiyat namına, özellikle de yazmak adına bir cereyan oluşturabildiysek ne mutlu bizlere...Sizlerle gurur duyuyorum.Bıraktığımız yerlere gitmeniz gerekiyor çünkü içimiz oraların sahipsiz kalmasına razı olmuyor.Bizlerin geri dönmesi şu ortamda mümkün görünmüyor.
Ah El aziz! Karakoçan...Çok güzel yıllarım geçti o diyarlarda...O yüzden yaznızı fark ettim. Ve ilgiyle okudum. Ve iyi ki de okumuşum. Çok güzel bir anlatım. Güzel bir konu. Bu arada bu ilk yazının size başarı getirmsini diliyorum Allahtan.
İnanın çok duygulandım. Ben kolay kolay yazılanlardan etkilenmem oysa...Tebrik ediyorum.
Günümün yazısı ilan ediyorum.
Saygılar.
10 Puan...
aynur engindeniz tarafından 2/3/2011 11:11:04 AM zamanında düzenlenmiştir.