- 1103 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sarı, deniz, özgürlük
Kara su dolu sokaklara küçük sarı aydınlatmalar gerek. Yürürken önümü görebilmek adına ve deklanşörümü hissederken bunu gördüklerimle desteklemeliyim. Gece soğuk, kara su dolu atmosfer, dene diyor bana üzerine yeni aldığım mavi ayakkabılarımla bastığım taş yol. Taşlarının arasına kum dolmuş eksikleri gözükmesin diye ama bilmiyor, mavi ayakkabımın altı delik, kum ayaklarıma dolacak, taş yollardan bir şeyler alıp götüreceğim yanımda. Dene diyor tekrar, düşünmemi tetiklemek adına. Karşımda duran koca dağa bakıyorum, beni görüyor o da biliyorum, denemeye değer ama tehlikeli diyorum. Kara su dolu evren ve bulunduğum yer. Orada sarı aydınlatmalar yoktur, sarı aydınlatmalar gerek. Yürüsene diyor ayağıma dolan kumlar, aydınlatmanı yanına al diyor, herkesin aydınlatması kendine! Ama koca karanlık suyu aydınlatacak sarı şeyi nereden bulacağım. Kocaman sarı bir şey gerek diyorum. Bulsanıza bana, hadi. Koca bir balon geliyor, ardında simsiyah gölgesi. Hem de sarı, en sevdiğim. Alsana diyorlar kum taneleri, yürü artık diyor yanında dikildiğim koca beyaz ev. Artık karşı çıkmamalıyım.
Elimde koca sarı balonum, yürüyorum, en kolay yolu bu sanırım. Denemekten ne çıkar, yeni ayakkabılarım mavi mavi gülüyorlar üstüme, ödlek bakışlarıma gülüyor olmalılar, kara su soğuk, sarı aydınlatmam ısıtmıyor, devasa haşmetli dağa yaklaşıyorum. Bu sefer benimle konuşacak mı acaba? Sesini çok merak ediyorum ve ona bu sefer anlatmalıyım neden yaptığımı. Yoksa sadakatsiz olduğumu onu saymadığımı düşünecek. Bundan korkuyorum, acaba iç sesimi duyuyor mudur? Eğer duyuyorsa çok kötü, korktuğumu bilmemeli. Mavi ayakkabılarım gülmeye devam ediyorlar, sanırım içsesimi duyabiliyorlar, neyse ki pek konuşmuyorlar, onlarla uğraşmak istemiyorum. Devasa dağın eteklerine geliyorum. Sonunda geldin, sonunda bu gece geldin. Tanrım! Konuşuyor, oysaki ben her gece geldim sadece bu gece değil, ama bunu tartışmamalıyım, sinirli olmalı. Tırman bakalım en tepeme, bana anlatacakların olmalı. Ona denize kendimi bıraktığımı, yüceliğine bu şekilde saygısızlık ettiğimi nasıl söylerim, ama pişman olduğumu başıma geleceklerden korktuğumu bilmeli. Balonu bıraksan iyi edersin, el yordamıyla bul yolunu, ben sana karanlıktan başka bir şey vermedim. Karanlık su dolu, küçük sarı aydınlatmalar gerek ama ışığımı kaybettim. Sadakatsizim, cezamı b u şekilde çekiyorum. Ben en aşağılık, en gereksiz bir oluşumum. Kendini aydınlığa bırakmış gibisin, kasların rahatlamış, ben sana karanlıktan başka bir şey vermedim, buna sadık kalmak zorunda olduğunu biliyordun. Sadakatsizim, sadakatsizim, nasıl açıklarım, dünyanın en güzel duygusu nasıl derim, rahatlık diye bir şey olduğunu keşfettiğimi, denizin bana o duyguyu hediye ettiğini nasıl anlatırım. Artık özgür olmak istiyorum. Onun kasvetli havası beni terk etsin, ona boyun eğmeyeyim istiyorum. Umarım içsesimi duymuyordur, onu durduramıyorum. Çok şey istiyorsun. Rahatlık yalancı bir duygudur. Bana sadık kalmalıydın, sizin için iyi olan deniz değil. Nasıl? Nasıl duyabiliyor? Tepeye geldiğimde korkunç şeyler olacak gibi hissediyorum, yavaş yürümemin de bir faydası olmayacak. Affedilmeyeceksin . Sana verdiğimden fazlasına sahip olmaya kalktın. Tepeme geldin, şimdi ortamdaki deliğe atla! Karanlık su dolu, küçük sarı aydınlatmalar gerekecek, karanlık su dolu, küçük sarı aydınlatmalar gerek. Arkadan gelen büyük sarı balonum değil miydi? Çağrıma kulak verdi, beni kurtaracak, küçük sarı aydınlatmalar gerek, karanlık su dolu. Çabucak elimi uzatmalıyım, üstünde duracağını bilmeli sarı aydınlatmam. Ne kadar da hızlı geliyor, durması zorlaşacak. Neden üstüme geliyor. Sana atla diyorum!! Balonum beni kurtaracak, hayır, hayır üstüme değil, elime doğru, dur çarpma, düşmeme sebep olacaksın! Dur! Küçük sarı aydınlatmalar gerekecek, karanlık su dolu, karanlık su dolu, küçük sarı aydınlatmalar…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.