- 779 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kapat Gözlerini Hüzüne
Sen gelince güzelim, içimin karanlığı aydınlanır.
İnce bir sızı gibi kaplarsın şu yalnız bedenimi.
Çünkü sesin, daralınca tutunduğum bir dayanaktır,
Önüme her öğün konan azığı bile görmez gözüm.
Hüzünlü çehreme aldanıp gözyaşını dökme içerime. Yazmaya kalksam, hüznümü anlatmaya kalksam boşalmaz içim, tükenmez kalemim. Yitik bozkırlar düşer gözlerimin önüne. O bilinmez rüyalarda, yalnızlığımın buğulu suretlerini seyrediyorum. Gecemin düşleri arsız, nereye adım atsam balçık, nereye yürüsem ıssız.
Bir gün, gözlerini ve yüreğini doğru yerlerde arayacağım. Yüreğimin en ışıklı yerleriyle birleştireceğim yüzünü. Saçlarının ve gözlerinin kilometrelerinde mola verip, soluklanacağım imgelerimin kurtarılmış yerlerinde. Sınır tanımaz sözcüklerimi başıboş bir buluttan sarkıtacağım yeryüzüne. O bulutlarda ışıklarımız parçalayacak gezegen Simyacının yüreğini.
Yanmazsak birbirimize, dağlar küser kendine, yorgun bir cüzamlı gibi ölümü özler, düğünler hazan olur, nemli bir göz gibi ağlamaklı dururum. Dağlardan kopan ummana benzer sevdam, pınarlarımda kuşlar, birbiri peşi sıra dolar ak kâğıtlar, bir şarkıdır bu, yüreğimde aşk, dilimde türkü, anamın hamuru kadar helâl.
Nasıl bir sevdadır benimkisi, biter biter, yeniden başlar. Çatılara her sabah vuran güneş gibi içimi kavrar. Buruk, şarap tadındadır, açar her baharda içimde nergisler, menekşeler. Ürperir fışkınların, deler toprağımı sürgünlerin. Aralarım gözlerimi, yarılır dillerim, burcu burcu içime dolar kokun.
Sen gelince güzelim, içimin karanlığı aydınlanır. İnce bir sızı gibi kaplarsın bedenimi. Çünkü sesin, daralınca tutunduğum bir dayanaktır. Önüme her öğün konan azığı bile görmez gözüm. Faydası olmaz, sensizliğimde söylenen tüm sözlerin. Faydası kalmaz, darağacında sensiz sallandığım tüm günlerin. Işıklarım ışıtmaz, gözlerim görmez, yüreğimden hiçbir mısra dökülmez, acılarım sensiz koyudur, sensiz bardağıma su dolmaz. Ekmeğim, suyum, çiçeklerim adına, bu yürek sensiz olmaz.
Dindir artık iç sızılarımı. Bastır dişlerini yüreğime, oluk oluk kan fışkırsın. Sende sevdanın tadı, sende başlı başına bir aşkın tutkulu hazzı, sende buram buram hasret, sende acıların diviti. Sesine, dünyanın bütün nefeslerini versem yetmez. Ne kadar yıl varsa, ne kadar yüzyıl bitiremez, silemez bu sihri.
Kim bilir, sen belki de yapayalnızsındır. Kendinin çözümsüzlüğüne anlamlar aramakta, yüreğini tırmalayan nice gravürlerde başının üzerinde yalnız bir martı uçmaktadır. İncir yapraklarına gizlenmiş güzelliğinin irininde yıldızların ışımasını beklemektesindir. Kanatlarının ıslak uçlarında, bir palmiye esintisiyle sevi mabetlerinde dualara durmuşsundur.
Kapat gözlerini hüzüne. Omuzlarındaki umutsuzluk yellerini bana gönder. Ölüme çalımlara dur yeniden. Yeniden bir karakter yaratalım özümüzden. Sarı sarı güller yetiştirelim aşk bahçemizde. Kıyısı olmayan denizlere uğramayalım. Umutlarımızı ırmaklardan geri isteyelim. Kıralım bu yüreklerin inatçı üzünçlerini.
Gelince yanıma, kal biraz. Üzerimdeki sessizliği arala sıcacık ellerinle. Konuşma istersen, saç sözlerini, yanımda usulca soluk al. Geniş bir çarşaf gibi sessizliği ört üzerimize. Dargın gecelerin sihrine kapat kapımızı. Bir şarkı gibi yudumlayalım geceyi. Bir patlamayla acıları dudaklarımızdan silelim. Sonra dile benden ne dilersen, sevdalardan destanlar olayım sana, hüzünleri sileyim defterimden, tanrılarıma yalvarayım diz çöksünler önünde sonsuza kadar...
Selahattin Yetgin