DÜŞÜNMEK ÜZERİNE
Düşünüyorum,
Ama öyleyse varım demeyeceğim. Ama bunu dememem var olduğumu yok saymam anlamına gelmez. Var olmak sadece düşünmek üzerine temellendirilemez. Kuşlar, balıklar, tilkiler, timsahlar, karıncalar, fasulyeler, zeytinler de var. Belki düşünmüyorlar ama hepsi bir amaç doğrultusunda insanlığa hediye olarak sunulmuş varlıklar.onlar Sadece görevlerini yapıyorlar. Hem de layıkıyla. Herkes kendi işinde gücünde. Bugüne kadar hiçbir kedi miyavlamayı bırakıp anırmaya başlamadı. Yada henüz ceviz ağacından buğday almadık. Köstebekler toprağı eşeleyip toprağın havalanmasını sağlamaktan başka bir şey yapmadılar. Şimdiye kadar Hiçbir düşünen düşünmeyenler kadar sorumluluklarını kavrayamadı ve görevlerini tam olarak yerine getirmedi. Neden mi?
Düşünmektendir belki. Düşünmeye karşı değilim. Tabiî ki herkes doğasının gereği neyse onu yapacaktır. Düşünmezsek düşünmeyenlerden farkımız kalmaz, düzen bozulur, alaca karanlıkta dolanır dururuz. Ne yöneten olur ne yönetilen. Ne de üreten.
Eğer tüm canlılar düşünseydi de üçüncü dünya savaşını hayvanlarla yapabilirdik.onları mangalda balık,pilav üstü tavuk yapamazdık.
Yanlış anlamayın; “düşünüyorum öyleyse varım” fikrine de karşı değilim. Demek istediğim ben düşünerek varım onlar düşünmeden var. Ben onları kendi yaşamımda kullanabileceğim tarzadüşünerek getiriyorum, onlarsa düşünmeden benim uygulamalarıma boyun eyiyorlar.. Her gül koparılmak koklanmak, solmak için her dönem tekrar açıyor.
Evet işte bu karışıklığı çözdükten sonra ben de: “düşünüyorum öyleyse varım.” Diye bilirim gönül rahatlığıyla.
Şimdi de gelelim kuru fasulyenin faydalarına;
Biraz önce dikkatinizi çektiyse eğer “şimdiye kadar hiçbir düşünen düşünmeyen kadar sorumluluklarını kavrayamadı ve görevlerini tam olarak yerine getiremedi.” Demiştim ve nedenini de “düşünmektendir belki.” Diyerek belirtmiştim.evet düşünmekten olabilir. Ne düşüneceğini düşünmek, pratik düşünememek, elmanın içindeki vitaminin faydası yerine yapılacak olan elma sirkesinin en fazla karla nasıl satılabileceğini, doğal diye yutturulan sirkeye biraz elma tadıverdikten sonra içinin zararlı maddelerle doldurulup doldurulamayacağını düşünmek, üstümüze vazife olmayan şeyleri başkasının yerine düşünüverip maydonoz olmak, ya da sadece kendini düşünmekten olabilir.
Ama nedense işimize yaramayan ne varsa aklımız hep orda. Düşünüyoruz öyleyse varız da hal böyle olunca, varlığımız yokluğumuza tercih edilmez mi… varsam varlığımı varlığımla; doğru, faydalı fikirlerle ortaya koymalıyım değil mi.. yoksa varlığımı kimse istemezdi değil mi.
Tarihte büyük işler yapanlar, toprağını kanıyla sulayanlar minnetle anıldı,minnetle anılıyor ve minnetle anılacak.onlara olan saygı ve sevgi asla tükenmeyecek. Örneğin sıfırı Türkler buldu. Ve dünyanın her yerinde kullanıldı ve kullanılacak.eğer o olmasaydı
En basitinden ondalık sayılardan bahsetmek mümkün olmayacaktı. Yada hala birden dokuza kadar sayıyor olabilirdik.
Fakat bir de tam tersi durumlar var. Mesela Japonlara sorsanız Hiroşima ve nagazakiye atılan şişman çocuğa lanet okurlar. Oysa atom bombası can almak için kullanılmaya da bilirdi. Evetdüşünmek tamamen nasıl düşündüğümüze bağlı.
Bunlar düşünme şekline örneklerdi. Bir de kendini düşünenler, “bir elinde cımbız bir elinde ayna,
Umurunda mı dünya.” ,hesabıyla hareket edenler var. Onlara söyleyecek tekbir sözüm yok. Ne söyleyebilirim ki… söylesem de “eşek hoşaftan ne anlar,” yada “altın semer vursan da eşek yine eşek.” Değil mi..
Düşün, bir çocuğu annesiz bıraktığını,
Düşün bir serçenin ayağına çelme taktığını,
Düşün, elinle bir şehri yaktığını,
Ve düşün,
Tüm bunlardan sonra,
Aynada kendine baktığını.
Hala düşünüyorsan doğru yaptığını,
kusura bakma,
Aklım almıyor bu kadar zalimliğini.
Aklım almıyor insanlığınıkötülüğe sattığını.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.