DİLEK AĞACI-YÜREK AĞACI
Zengin ve renkli halk kültürümüz içerisinde, insanı ,toplumu ve kültürü anlatan çok anlamlı konular vardır. Bunlardan birisi de “DİLEK AĞAÇLARIDIR.”
Kentler,kasabalar ve köyler arasında yol kenarlarında ,el ve kolla ulaşılması kolay boyda ,bolca dalı-budağı bulunan ağaçlar dilek ağacı olarak seçilir ve üzerine bayanların elbiselerinden yırtılmış rengârenk kumaş parçaları bağlanır. Gören bağlar,duran bağlar…
Her çaputta bir yürek ve bir dilek asılıdır.Çaputların renkleri gibi yürekler ve dilekler de farklı farklıdır. Dileği okumak yüreği okumaktır, dileği anlamak yüreği anlamaktır.
Yol kenarında dilek ağacını görenler durur ve başında gönül dualarını okuyarak içlerinden geçirdikleri dilekleri bu ağaçlara asarlar.İçteki dilekler böylece dışa vurulur.
Sevgiler,umutlar,arzular, beklentiler dilek olur asılırlar dallara. Rüzgâr alır götürür dilekleri göklerin yedi katına, seslerle,dualarla ,renklerle birlikte yüce Tanrı’ya ulaştırır.
Dilek ağacı dalına asılan yürek yücelere ulaşır;selam olur,saygı olur,arzu olur ve yankı bulur evrende. Sağır olmayan kulaklar duyar birbirini ,sevgi taşıyan yürekler bulur ötekini…
Anadolu’nun bozkırlarından başlayan dilek ağaçları, Orta Asya’ya, Kafkasya’ya Balkanlara ve Orta doğu’ya kadar ulaşır. Dört bir yanda , Hint’te,Yemende de vardır.
Bütün bu alanlarda yaptığım kültür araştırmalarında bunlara tanık oldum.
Kırgızistan- Issık Göl bölgesinde başları karlı, yamaçları bin bir çeşit ağaçlar ve çiçeklerle kaplı,üzerlerinde cılkı atı- yılkı atları eksik olmayan Ala Toğlara-Ala dağlara (Tanrı Dağları) Kırgız halkının milli içkisi kımızın yapılışını belgelemek için tırmandığımızda , ekibimizle birlikte yol kenarlarında “DİLEK AĞAÇLARI” gördük.Fotoğraf ve kamerayla görüntüler aldık.
Doğu Türkistan-Sincan Uygur Özerk Bölgesinde,Kazakistan,Türkmenistan,
Özbekistan’da,Arnavutluk’ta,Erbil ve Kerkük’te aynı dilek ağaçlarını gördüm.
Dilekler çok ve dilek ağaçları pek çok yerde.Her yürekte bir dilek,her dilekte bir yürek. İnsan yürek ve dilekten ibaretmiş derler. Bunun üzerine binlerce söz söylerler.
Çünkü, insan bir bakıma dilektir,arzudur,sevgidir,dündür, bu gündür ve yarındır. Yürekler ve dilekler ve de dilek ağaçları insanlar için ortak bir kütür öğesi olarak sosyal ve kültürel boyutlarıyla karşımıza çıkmakta her yerde.Dilek ağacı yürek simgesi olmakta.
Her insanın dünyaya, hayata bir bakış açısı vardır. Bu açılar kesişmeyince dilekler ve de dilek ağaçları çoğalmakta. Hayata nereden ve nasıl baktığımıza göre pencereler açılmakta.
Güneşin her sabah doğduğundan, her gece ay ve yıldızların gök yüzünde insanları selamladığından, çiçeklerin gök kuşağı gibi renklerin ve kokuların uyumu ile insanlara sunulduğundan haberi olmayarak yaşayanlar da olmakta ,çiçekler ve gönüller solmakta…
Gören gözlerini,hisseden yüreklerini dileklere dökerek özdeşlerini aramak insanlara özgüdür. Bulamayınca dilek ağaçları çareleri ve türbeler umutları olmakta .
Bin bir çeşit renkleri ve kokuları ile çiçekler,kuşlar,ağaçlar ve diğer tüm canlılar duyguları, sevgileri,algıları, beğenileri ve beklentileri ile dileklerini ağaçlara asmasalar da rüzgâra,buluta,yağmura,ırmaklara, denizlere, dağlara ve ovalara salarmış.
Bütün canlılar arayış içinde. Neyi? Kimi? Niçin aramaktalar acaba?İşte soru ve sorun. İki bilinmeyenli denklem gibi burada gizli bulunmaktadır. Esas giz, insan kalbinde saklıdır.
Edebiyatımızı,türkülerimizi,şarkılarımızı,şiirlerimizi yakından ilgilendiren ve bayanların üzerlerinden koparılan çaputlarla simgeleşerek “DİLEK AĞAÇLARI”na bağlanan dileklerde, birer YÜREK vardır.Bu nedenle “DİLEK AĞAÇLARINI YÜREK AĞAÇLARI “ olarak simgeleşmektedir. Yüreklerin sesine kulak vermeliyiz.
“İnsan, akıl ,yürek ve sevgiden ibarettir” diyen Hz. Mevlânâ’yı unutmadan ,yürekleri anlamak esas olmalıdır. Dilerim ,dilekler yerini bulsun,insanlar mutlu olsun...
Yahya AKSOY
YORUMLAR
insanlar yaratılış gereği hep bir şeylere tapınma ihtiyacı duymuştur yıllar boyunca. bu kimi zaman güneş, kimi zaman taş, kimi zaman, yıldız, kimi zaman bir ağaç da olabilmiştir...belki ağaca çaput bağlamakta eskilerden gelen bişeydir...
bende geçmiş zamanlarda ağaca çaput bağlamıştım ve dilek dilemiştim. ama dileğimi allahtan istemiştim. ağaç aslında Allah ile olan iletişimde bir aracı görevini görüyor oysa bizim dinimize göre de Allah bir aracı istemeden kullarını karşısına çağırıyor...
bunu bile bile çoğumuz bu tür şeyleri yapmaya devam ediyoruz ve edeceğizde. gelenek haline gelmiş çünkü. hatta geçenlerde bir haberde okudum şehri tam hatırlamıyorum. uzun yıllardan beri dilek ağacı olarak kullanılan bir ağaç kimliği bilinmeyen kişiler tarafından kesilmiş ve o yörede yaşayan insanlar büyük üzüntü içerisine girmiş.
hemen şu geldi aklıma, trabzon sümela manastırının kayalarından aşağıya bir su akardı yıllar önce. o su şifa olarak kabul edilirmiş o yöre haklı tarafından. hatta babaannem , abimi küçükken geçirdiği bir hastalıktan dolayı oraya götürmüş şifa bulacağına inanıp. demesine göre de bulmuşta...
yani beynimizi neye göre yönlendirirsek o oluyor galiba.
bu yıl yaz tatilinde ben de sümelaya gittim. tabi o eski halinden eser kalmamış ne yazıkki. duvarından akan su artık yok. ama bir dilek dileme yerine damlayan sudan alabilmek ve oğluma sürebilmek için çok uğraştım. kolum kısa kaldı. çok uğraştığımı anlayan eşim geldi ve suya ulaşıp hem bana hem oğluma sürdü. içim rahatladı...eğer o suya ulaşamasaydım üzülecektim...bu komik olayımı da sizinle paylaşmış oldum.
çok değişik konular seçip, çok güzel bir şekilde kaleme alıyorsunuz değerli Yahya bey. her zaman merakla bu gün ne okuyacağım kaleminizden diyerek sayfanıza geliyorum...çok başarılı bir kalemsiniz...
işlediğiniz konuları da mesleğiniz gereği sosyal ve kültürel boyutuyla bizlere taşımanız çok güzel.
tebrik ediyorum sizi. selamlar saygılar.
ipekyolu
katkılarda bulunduğunuz için size teşekkür eder,selam ve saygılarımı
başarı dileklerimle sunarım.
selam...kutlarım...ben hayatta dilek agacına çaput baglamadım...çünkü ne gelirse haktan gelir .ve ancak ALLAHTAN dilerim herşeyi...saygılarımla
ipekyolu
Herkesin dilek ağacına çaput bağlaması gerekmez.
Bu, konunun edebiyatı,sosyal ve kültürel boyutu.
Selamlar.