- 858 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şubat Bile Üşütemez Düşüncelerimi
Dudağımın ucundaki ışıklar bir martının uçuşuyla bulsun seni
Yokluğunda hiç koklayamadığım çiçeğin gizemi bölsün düşlerimi.
Bıraksam açacaksın biliyorum sevinçlerime, yüreğimi ağrıtan göğsünü.
Çünkü, senin yüreğinde her şey mavi, şubat bile üşütemez düşüncelerimi.
Gözlerin alevli ve terli bir gömlek gibi tutuşuyor sırtımda. Yeryüzünü teninin rengine boyayıp en güzel sözcüklerden adını işler gibi sürgün bir kalp ülkesinde kalemimle seni arıyorum. Çocukluğumdan arta kalan bir masal ülkesinde, sırrı hiç dökülmemiş aynalarda ararken ben seni, denizlerimin korsan dalgalarından kıyıya düşmüş olağanüstü güzelliğini arıyorum. Bir yanım uçurum, diğer yanım sessizliğin yankısını sunarken bana, ürkek ve ezberci sözcüklerle aşkını haykırıyorum.
Sensiz yansıyacaksa eğer, bu lacivert göğü ve koyaklarımdaki isimsiz açan tüm çiçekleri benden geri al. İnce sızılar duyayım yokluğunda ve hiç koklayamadığım solgun bir çiçeğin gizemi bölsün düşlerimi. Dudağımın ucundaki ışıklar bir martının uçuşuyla bulsun seni.Seni aramalarla süren gecem, gökyüzünden, sudan ve sarı topraklardan yeniden fışkırsın. Sensiz, kollarımdan nice ırmaklar geçsin ve başımı yasladığım her yer yıldızlardan yansıyan bir ışık güldestesi olsun.
Sen ki, menekşe kokulu zamanların yitik duruşlarında basmadan bir sedirde yüreğime gözyaşlarını döküyorsun. Bıraksam açacaksın biliyorum sevinçlerime, yüreğimi ağrıtan göğsünü. Kollarının içine aldığın gökkuşağını salacak, saman yolunun yazgımızı çizdiği gülüşlerinden sevda çiçeğimizi yeniden doğuracaksın. Çünkü, senin yüreğinde her şey mavi ve şubat’ın soğuk elleri bile üşütemez düşüncelerimi.
Tırnaklarımı ve sözcüklerimi hiç bulunamamış kral mezarlarında bıraktım ben. Sevdan için kolumu kesip, boynumu vurdular da aman demedim. Seni sevmelerim yiğitlikle geçti ve sevinci dölledim geleceğimiz için. Sen ki, aydınlık günlerimin dizeleri, sen ki göğsümde hiç çürümeyen bir üzüm salkımısın. Kimi bulut bulut gelirsin, kimi düşüncelerimin savrukluğunda göğsümdeki salkımı benden geri alırsın. Sağanak düşüncelerinde gözlerin bendedir, sözlerin karaca oğlanın heybesindedir ve bir mızrap dokunuşunda sen, tellerimi titretirsin.
Şekerde sütü, pekmezde sarı toprağı, kanında ateşi, yüzünde gamzeni, gamzende peçeni sevmişim ben. Yüzümü yüreğine, gönlümü toprağına, aşkımı ateşine, kimi de gülüşüne sürmüşüm. Senin için her gün ölmüşüm ve ölüp ölüp dirilmişim. Tenindeki tuz acımı, bakışların sancımı, güneşlerin sarılışlarımı anlatır bir kaya mezarlığında. Uğruna dağlamışım gözlerimi, uyanıp uyanıp seni görmüşüm sarı ağustoslarda ben.
Hangi dizeye, hangi geceye, hangi ihanetlere dursam büyülersin beni sözcüklerinle. Yüreğindeki tüm sığınaklarda martılar çığlıklara belenince ürkek bir mevsim geçer senin de düşlerinden. Açlıklarını yazgı bilen, etlerini üç kuruşa satan engerek bakışlı, ezberci Don Kişot’lar ve tanrının asla kutsamadığı insanlar tutar kimi ellerinden. Sormazsın hiç kendine, ‘ umut teknesinde bu insanların işi ne’? diye. Sevgi çiçeklerini uzattıkça kanar ellerin, kanar yüreğin ve ülkeme dönersin yeniden.
Türküleri acılara beledim de, sana geldim ben. Tellerim gönlümde kördüğüm, avuçlarım avuçlarında terleyen bir güldür gülüm. Ben ki, kimi seni alnından, kimi gözlerinden, kimi de sözlerinden öpmüşüm ve göğsümdeki ateşle yanına sokulmuşum. Buğday gülüşlerinle sevgi çiçeklerime gölge, umut teknene aldığın sevdamla bal sürersin yüreğime. Sensiz yaralı bir turaç, göğsümdeki kördüğümle yaşayan bir şahınım ben. Kumru bakışlarına tutkun, kanımla, canımla gürül gürül çağlayan, ülkene sızan bir ırmağım ben.
Sevdan ki, dün gibi, yüzyıl gibi gönlüme girdiğin yerde duruyor. Senin olduğun yerlerde ateş, senin doğduğun yerlerde güneş ve senin ışıklarını yansıttığın tüm yerlerde bir su yolu olurum ben. Kıvrım kıvrım gülüşlerinle bir diriliş türküsüdür şimdi dilimdeki. Senin sevdanı taşa, toprağa, ormanlara ve yıldızlara nakşettim ben. Sevginle gözyaşlarım, sevdanla çürümüş etlerim, aşkınla da küllerim çıktılar gün ışığına. Bu efsane sevginin mızrağı güllere saplanmadan, bu öykünün şölenleri tarihe karışmadan ben seninle bir yağmur düşü olmak istiyorum.
Selahattin Yetgin