- 1326 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
GELİYORUM ANNE !
Banka oturdu. Denizden esen rüzgar, yüzünü okşuyor, sarı , dalgalı saçları rüzgarın etkisiyle savruluyordu. Rıhtımda yürüyen insanları seyretti bir süre. Rıhtım boyunca sokak lambaları, banklar sıralanmıştı. Beyaz saçlı,gözlüklü,yüzündeki kırışıklıklara rağmen hala güzelliğini yitirmemiş yaşlı kadın, elindeki bastonuyla yürümeye çalışan yaşlı adamın koluna sıkıca sarılmıştı.
Martıların arsız çığlıkları, kıyıya yaklaşan yolcu vapurunun sesini bastırmak ister gibiydi. Vapur,dalgalarla bir süre mücadele ettikten sonra iskeleye yanaştı. Telaşlı insanlar topluluğu vapurdan indi.Bakışlarını bir türlü vapurun yolcularından ayıramıyordu. Beklediği yolcusu olmadığı halde öylece bakıyordu. Yüzüne, soğuk bir cismin düşmesiyle kendine geldi. Kar yağıyordu. Farklı bir alemden, yaşadığı ana dönmüştü kar tanesiyle…
Birden kendini daha iyi hissetti. Karın yağışı, yaşadığı sıkıntıları sanki bir anda yok etmişti. Son zamanlarda, içinden çıkamadığı sorunlar, intiharı bile düşündürmüştü ona.
Annesini anımsamaya çalıştı. Yıllardır görmüyordu onu. Babasının cenazesine bile gidememişti. Yüreğinin sıkıştığını hissetti. Derin bir yaranın sızısı gibi canı yandı. Oysa… O mutlu olmak isterken,ailesine acı vermişti. Paramparça olmuşlardı.
Yalnızlığı, kalabalığın içindeyken daha çok hissetti. Çevresine baktı tekrar.Vapurdan inmeye çalışan yaşlı bir kadın ile ona yardım eden orta yaşlı kadına gözü takıldı. Annesi olmalıydı. Koluna sıkıca sarılmış, onu tıpkı bir bebek gibi korumaya çalışıyordu. Uzaklaşıncaya kadar onların üzerinden bakışlarını ayıramadı.
Saatine baktı. Gelme saati yaklaşmıştı. İçinde bir ürperti hissetti. Günler sonra ilk kez çıkmıştı sokağa. Hapisteki bir mahkum gibiydi. Bir zamanlar sevdiğini sandığı adamdan korkuyordu. Onun için heyecanlanmıyordu. Kalbi deli gibi çarpmıyordu. Sudan bir sebepten, gözüne inecek yumruğun hesabını, korkusunu yaşıyordu. Zaman zaman kendine, “ Onda ne bulmuştum acaba? Onu bana çeken neydi ? “ sorularının cevaplarını bulamıyordu nedense. Annesi ve babasını şimdi daha iyi anlayabiliyordu. Yalvarmıştı babası ona. Geleceğe dair bir öngörü olduğunun şimdi ayrımına varabilmişti. Dinlememişti bile onları. Terk etmişti evi onun uğruna.
Rüya çabucak bitmiş, acı gerçekle karşılaşmıştı. Kıskanıyordu onu. Hastalık haline gelmişti. Çalışıyordu o zamanlar. Bir sürü sorun yaşadığı için işinden ayrılmak zorunda kalmıştı. İş arkadaşlarından bile kıskanıyordu. Konuşmayı denediğinde daha da agresifleşiyordu. İşinden ayrıldıktan sonra kölesiydi artık. Evde, tek başına, mutsuz bir kadındı…
Çoğu zaman onu terk etmek için cesaret bulduğunda da, sırf gururu yüzünden vazgeçmişti. Gözlerinin altında torbalar oluşmaya başlamıştı genç olmasına rağmen… Ağlamaktan göz pınarları kurumaya başlamıştı. Gördüğü şiddetin izleri morluklar, menekşeye hiç benzemiyordu…
“ Annem ne yapıyor ki şimdi ?Gitsem, özür dilesem, beni affet anne desem. Ona sarılsam, yanaklarından öpsem. Ayaklarına kapansam. Başımı göğsüne dayasam, ağlasam. Kabul eder mi beni acaba? “ Dedi kendi kendine.
Sokak lambaları yanmıştı. Tekrar saatine baktı. İskeleye bir vapur daha yaklaştı.İnen yolcular, karanlığın içine karıştı. Banktan kalktı. Kararlı bir şekilde iskeleye doğru yürüdü. Cebinden çıkardığı jetonu turnikeye attı. Vapura doğru ilerledi. Yolcular binip, kapaklar kapanınca, vapur sarsılarak hareket etti. Karanlık içinde, karşı kıyıya doğru ilerlemeye başladı.
Ayrıldığı kıyıya baktı son kez.
“ Kurtuluyorum senden… Bana zarar veremeyeceksin artık.
Kar, doğal devinimi içinde yağmaya devam ediyordu. Yüzünde mutlu, umutlu bir ifade ile annesine kavuşacağı anın heyecanı vardı yüreğinde…
YORUMLAR
Yanlış verilen bir karar nelere mal oluyor. Bir insanın hayatı kararıyor. Geriye dönmek çok zor olsa da kahramanımız bunu başardı ve yazarımız kalemini ustaca kullanıp hikayeyi okuyucunun gözünde canlandırmayı başardı.
Bu günkü yazılar hepsi birbirinden güzel.
tam puan sevgimle...
"O mutlu olmak istemişti. Onun bu isteği ailesine acı vermişti. Kopmuşlardı. Babası ile vedalaşmadan, helâlleşmeden ayrılmıştı. "
Bu cümlelerde bir kopukluk hissettim. Şöyle ki:
Kahramanımız,mutlu olmak istiyor,haklı olarak. Onun mutluluk isteği,ailesine neden acı versin.Dmek ki ailesi kızlarının mutsuzluğunu istiyor gibi bir halleri doğuyor bu cümlelerde. Yani her iki cümlenin birbirleriyle bağlantıları kopuk.
"Kendini hiç olmadığı kadar çok daha fazla yalnız hissetti. Çevresine baktı tekrar. Kalabalık içinde yalnızdı. "
Şimdi de bu cümleye bakalım;...hiç olmadığı kadar, diyorsunuz.Demek ki daha önceden hiç yalnızlık çekmemiş. Bence bu cümle şöyle olsaydı nasıl olurdu:
"Kendisini daha öncesi çektiği yalnızlıklarından daha berbat hissediyordu.Şimdi ki ise daha derindi..." olabilir mi?
Kullanmış olduğunuz ikinci bir "yalnızlık" bence gereksiz.
İçerik olarak harika...Üslup yerinde...Kendisini Yalnız hisseden bir insanın dünyasını çok ustaca yansıtmışsınız.
İşte biz öykücülerin birinci görevi :
Gördüklerimizi,hissettiklerimizi ya da yaşadıklarımızı sansürsüz bir şekilde kaleme almak. Yani sanatcının kalemi her zaman hür olacak.
Kadının başına gelenler,toplumumuzda yaşanan sıradan olaylardan sadece biri. Dramatik. Olsun ya.Trajedik de olacak, v.s. ama biz sanatcılar(!) hep bunları gün yüzüne çıkarmakla mükellefiz.Gerçek Sanatcı,kendi ruhunu başkaları tarafından preslenmiş hissetmemeli,asla.
Burada kadın,önceden ailesi karşı geldiği halde,kocasına severek kaçmış.Ama sonu hüsran olmuş.Babasının bile cenazesine gidememiş. Sonra yağmur gibi gelen koca dayağı. Kadının kendisi ile hesaplaşmaları. Ve ailesinin düşüncelerine,tavsiyelerine hak verişi ama iş işten geçmiş...
ANAFİKİR: BİR İNSANIN GERÇEĞİ GÖREBİLMESİ İÇİN,GERÇEKLE YÜZ YÜZE KALMASI GEREK. SOKMA AKIL HİÇ BİR İŞE YARAMAZ.
Ya Nermin ben de kendimi "eleştirmen" sandım ha.. Sakın kızma.
Selamlar...
ayhansarıkaya tarafından 1/31/2011 1:35:51 PM zamanında düzenlenmiştir.