bir delinin hatıra defteri/Toplu taşı mayın
Toplu taşı mayın
Merhaba,benim bekara karı boşamanın kolay olduğu bir coğrafyada yaşayan ve istemese de yaşlanan manidar defterim.Ee nasılsın bugün?Ben mi?E nasıl olayım ,ay sonunu nasıl getireceği konusunda hiçbir fikri olmayan devlet memuru gibiyim hala fakir ve hala gururlu...
Otobüs,minibüs ve türevleri toplu taşıma araçları önemlidir bu memlekette.
Akılsız başın cezasını ayaklar çekiyordu bir zamanlar;ama biz o zamandan bu zamana akıllanmış olacağız ki lügatımıza toplu taşıma araçları diye bir kavram yerleştirdik.“Hayatım otobüslerde,dolmuşlarda geçti” soluklu cümleler kurabiliyoruz artık.
Eee hayatımıza bu denli burnunu sokmuş otobüslerde,minibüslerde,tramvaylarda ve genel olarak toplu taşıma diye nitelendirdiğimiz bütün araçlarda maceralarımız olacaktı tabi.Oldu da zaten...
Otobüs,minibüs deyince de şoförlerimizi es geçmemek lazım tabi.Her ne kadar bu coğrafyada taksici esnafına kız vermeye yanaşılmasa da...
Ama aslında,onlar hakkında olumsuz düşüncelerim yok benim.Hatta onların bir noktada şair ruhlu şahsiyetler olduğunu düşünmek bile mümkün.Kendileri de bir vakit bu durumu fark etmiş olacaklar ki şairim,sanatçıyım diye geçinen çoğu insana ders verecek sözler imal etmişlerdir. “Aşıksan vur saza,şoförsen bas gaza.”bu cümle,bu sanatkarlığın eşsiz bir ürünüdür zannımca.Gündelik hayatı da eserlerine sığdırmayı bilmiştir bu yiğitler. “Sevdim,istedim vermediler/ Sen şoförsün dediler.” Haykırışı da gündelik hayatın onların eserlerine yansımasından başka bir şey değildir.
Söylenen bu eşsiz sözlere mukabil “Sollama beni,sollarım seni.”, “Geçen gün yolda gördüm seni,dağıtmışsın şanzımanı,freni.” ve türevleri seslenişler yankı bulmuştur şehrin en işlek caddelerinde.
Tek rakipleri Türk Hava Yolarıydı zahir,Ee haklarıydı sanatkarlığa el atmak,şairliğe soyunmak,toplum yararına eserler vermek...
Otobüsler,minibüsler de az çekmedi şoförlerden,muavinlerden.
Bir vakit bu araçların kamuoyununa gözükür mevkilerine sosyal mesajlar
veren cümleler yapıştırmak adetten sayıldı.Genelde bu mevkiler de camlar olurdu.
Kucağında çocuk olan kadınlara yer vermeliydik zahir.Toplum içersinde,kapalı ortamlarda sigara içmek güzel bir davranış değildi.Tabi biz bu mesajı otobüs camlarındaki yazılardan öğrendik.Telefonlar icat olunca da telefonlardan dert yanar olduk.Otobüslerde,dolmuşlarda da “Lütfen cep telefonlarınızı kapatınız.”uyarısı gecikmedi haliyle.
Halkın birbirleriyle olan ilişkileri de önemliydi toplu taşıma araçlarında.E nasıl olmasın otobüsün camında koskoca harflerle “Yaşlılara ve hamilelere yer veriniz.”yazıyordu.Bu uyarı genelde memleketin küçük evlatlarına yönelik bir uyarıydı haliyle.
Otobüslerin,minibüslerin ve türevleri toplu taşıma araçlarının altın kuralıdır:Önce gelen vatandaş boş olan koltuğu kapar.Önce gelen vatandaş küçükse deminki uyarıya kulak asmayabilir.Ya da sonra gelen vatandaş yaşlı veya hamileyse deminki uyarı bu noktada düşünülmeye başlanbilir.Hal böyle olsa da daha önce gelen küçük vatandaşın bu uyarıyı tınmama gibi bir hakkı mevcuttur.Çünkü altın kural,koltuk hakkının ona ait olduğunu gösterir.Bu noktada hem altın kuraldan faydalanabilmek hem de mahcup olmamak amacıyla uyuyor numarası yapılabilir.Bu davranış Türk gencinin engin zekasının bir mahsulüdür zannımca.(Bu coğrafyada otobüslerde,dolmuşlarda uyuyor gibi gözüken bir gence rastlanılmışsa bilinmelidir ki o genç üç kağıtçılık peşindedir.Yoksa 17 Ağustos gibi sallanan bir araçta uyumak ne mümkün.)
Otobüsler,dolmuşlar kavga etmeye fazlasıyla elverişli mekanlardır.
Çoğu zaman arka tarafı beşlesek de sığamayız biz otobüslere,dolmuşlara.İşte bu noktada çıkacak bir kavgaya hazırlıklı olmak mantıklıdır.Çıkacak kavganın failleri de çoğu zaman karşıt cinsiyette şahsiyetler olur.Kavganın nedeni de kuvvetle muhtemel namus davasıdır.
Malum,otobüsler,dolmuşlar dolunca metrekareye düşen insan sayısı artar.Metrekareye düşen kişi sayısı artınca da e haliyle kişiler arasındaki sürtüşme olasılığı artar.E bu olasılık da artınca gerisini siz düşünün.(Basit bir fizik mantığıdır aslında bu.Ama bu mantığın bu problemde kullanılması pek hayra alamet olmaz çoğu zaman.)
Otobüsler,dolmuşlar her gün,her saat birliktelik yaşadığımız yerlerdir zahir.E hal böyle olunca da otobüslerde tanıdık kişilerle karşılaşma olasılığı yüksek olur.Her ne kadar evine kadar gidip bir fincan acı kahvesini içmeye
tenezzül etmesek de otobüslerde görüp selam verdiğimiz şahsiyetler bizim
dostlarımızdır.(Orda bir adam var otobüste,o adam bizim tanıdığımızdır.Evine gitmesek
de,evini görmesek de o adam bizim tanıdığımızdır.)
Otobüslerde,dolmuşlarda muhabbet bir başkadır hani.Hele ki otobüsün
bizim mahallemize varmasına epeyce varsa,deymeyin keyfimize.İşte yine
örnek otobüs yolculuğunda vuku bulmuş bir dost karşılaşması:
-Ooo Hayri ne haber ya,nasılsın?
–Hayri:E nasıl olayım Allah’a şükür sürünüp duruyoruz. –Ya sen nasılsın Tonguç?-Tonguç:E bizim de ne olsun işte,evden işe işten eve..Yuvarlanıp gidiyoruz.
Bir vakit konuşacak bir şey bulamazlar.
Uzun bir sessizliğin ardından ağızdan çıkan ilk cümle şudur: “Şu yolun haline bak,o kadar oy verdik başa geçirdik hala bildiklerini okuyorlar.”Bu cümleyi kuran şahsiyet Hayri’dir.Tonguç’tan bu cümleye ortaklık gecikmez: “Öyle valla,hepsi aynı yolun yolcusu,hepsi aynı.Bizim mahallenin sokakları da çocuktan geçilmiyor.Hani başa geçmeden önce söz vermişlerdi?Güya bizim sokağın başına çocuk parkı yapılacaktı.İşleri güçleri yalan dolan,başka bir şey yok.Bir dahaki seçimlerde avuçlarını yalarlar.Belli ki Tonguç içindeki olanca enerjiyi yerel yönetimleri kalaylamaya saklamıştır.
Bu açıdan da otobüslerimiz,dolmuşlarımız yerel yönetimlerimize küfürlerin hesapsızca savrulduğu mekanlar misyonunu üstlenebilirler.
(Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki şahsiyetlerin şikayetçi oldukları makamlar yerel yönetimlerdir.Halk bu noktada küfür erkekliğin direğidir mantığıyla hesapsızca bildikleri tüm küfürleri sayabilir.E bir noktada da hak vermek lazım bu yurttaşa,yoksa insan içindekileri bir ömür saklama gibi bir yeteneğe sahip bir canlı türü değildir.)
Otobüsler vilayetlere göre belediye otobüsleri ve halk otobüsleri gibi çeşitli şekillerde kategorize edilebilirler.Ama ne hikmettir ki belediye otobüsüyle halk otobüsü arasındaki farkı bilen fazlaca insan çıkmaz bu coğrafyada.Gerçi bu ikisi arasında fark var mıdır,yok mudur ben de bilmiyorum.
Her ne kadar yeni yetme yasalar çıkarılıp otobüslerde,dolmuşlarda arabesk müziğin önü kesilmeye çalışılsa da eski bir gelenektir otobüslerde,dolmuşlarda arabesk müzik dinlemek.Arabesk otobüslerde dinlenme konusunda eski olduğu kadar,otobüslerde,dolmuşlarda çalınıp çalınmama konusunda yasalarla fazlasıyla inatlaşmış bir müzik türüdür.
Eee bu coğrafya Orhan Gencebay’sız,Müslüm Gürses’siz,İbrahim Tatlıses’siz,Ferdi Tayfur’suz bir arabesk müzik düşünemez.Eee hal böyle
olunca da sayılan şahsiyetlerin kasetleri otobüslerin en nadide yerlerinde muhafaza edilir.
(Yurdumun otobüslerinde,dolmuşlarında Ferdi Tayfur,Müslüm Gürses,İbrahim Tatlıses ve türevleri arabesk müzik sanatçılarının haykırışlarını duymak şaşırılacak
bir vaka değildir.Zira arabesk müzik,halkın görüş ve düşüncesiyle ayrılmaz bir bütün oluşturmuştur.Bu durumdan rahatsız olmayız biz,rahatsız olan TC.vatandaşı nadiren
de olsa çıkabilir.)
Toplu taşıma araçlarının şoförleri fazlasıyla bozuk para meraklısıdır.
Hatta şoförlerin bu tutkusu belediyeleri otobüslerin,dolmuşların gözükür yerlerine “Lütfen bozuk para veriniz” uyarısını yapıştırmaya itmiştir.
Her ne kadar toplu taşıma araçlarını sayarken tramvayın ismini de zikretsek de sanki otobüsler,doluşlar toplu taşıma deyince daha bir yakışan araç kisvesine bürünürler.
Her ne kadar tramvay nesline yeni yetişmiş bir vatan evladı olsam da ...
Ne ki;şunun şurasında tramvaysız çocuk olmak.
Yaşamın kalbinin bazen durgun,bazen de hızlı çarptığı yerler:Otobüsler...
Dolmuşlar...tramvaylar...Yeni yetme metrolar...vs...
Her ne kadar kırmızı bir Ferrari gördüğümüz vakit “Aah benim de böyle bir arabam olsa.” diye iç geçirsek de fazlaca dost olmuşuzdur toplu taşıma araçlarıyla.
Biz onlarla(Toplu taşıma araçlarıyla)ikimiz,bir fidanın güller açan dalıyız.
Onlar bizle,biz onlarla bu hayatı yaşamalıyız.(Ha bu arada kendini şarkıcı ilan eden yetenekli dostlarımıza bir uyarım var:Her ne kadar Türk Dil Kurumunu tınlamasanız da lütfen şarkı diye önümüze sunduklarınızda anlatım bozukluğu yapmayınız.Bu memleketin sizin gibi yetenekli şahsiyetlere ihtiyacı var.)
Neyse,hoşça kal,benim denizden tren geçmesi,rüşvetin yasal hale gelmesi,Konya’ya deniz getirilmesi ve türevleri ihtimallerin her zaman için mevcut olduğu bir coğrafyada hesapsızca yaşayan heybetli defterim...
07.02.2006 Salı
a.olcay şimşek
KONYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.