- 812 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLEMEK BİR KÜLTÜRDÜR
“Yine de bir uğraştır beklemek. Bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan” der C. Pavese. Beklemek bir kültürdür. Mutluluk ve hüznün gizilgüçlerini barındırır içinde. Buluşmanın, kavuşmanın coşkusu ile unutulmanın, terk edilmenin acısı iç içedir onda. Sanata girmiş, en önemli izleklerden biri olmuştur. “Belki gelmem gelemem, beş dakika bekle git” der usta, bir şiirinde. “Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin” diye sevgiliye yakınıp sevgiye ölçüt olur bir şarkıda. Beklemek bir kültürdür. Eldeki bir gül, bir karanfil ya da oyalı bir mendil, beklemenin simgesi olmuştur romanlarda. Beklemenin rengi genellikle kırmızıdır.
Ankara’da Kızılay Postanesi, İzmir’de Saat Kulesi gibi her kentin kendine özgü simgeleşmiş bir bekleme merkezi vardır. İstanbul’unki de AKM’dir. İçine kaçı girip bir oyun, bir gösteri izlemiştir bilinmez; ama her gün yüzlerce kişi buluşturur AKM; yüzlercesini de düş kırıklığına uğratır. İçine bir kez olsun girmeyen, şölene gider gibi süslenip püslenen kim bilir kaç kişiyi konuk etmiştir önünde.
Kendisi de yıllarca beklemiştir AKM’nin, bekleyenlere mekan olabilmek için. Beklemenin ne demek olduğunu iyi bilir.
Daha 1930’lu yıllarda, Batıtılaşma hareketinin bir parçası olarak tasarlanır. Fransız mimar Auguste Perret’nin önerileri alınır ve uluslararası bir yarışma açılır. Ne var ki araya İkinci Dünya Savaşı’nın girmesiyle, kazanan proje uygulanamaz ve yapımı ertelenir ve koşulların oluşmasını beklemeye başlar AKM, bekleyenlerine kavuşabilmek için. 1946 yılında Feridun Kip ve Rükneddin Güney’in ortak projesi belediyece uygulamaya koyulur ve temeli atılır. Belediye olanaklarının kısıtlılığı nedeniyle düşünülen süre içinde yalnızca kaba yapımı bitirilebilir, tamamlanamaz. AKM için yeniden beklemekten başka yapacak bir şey yoktur. 1953 yılında Bayındırlık Bakanlığı’na devredilir. Önceleri opera binası olarak düşünülen yapı, kültür sitesine dönüştürülür. Oluşturulan “proje bürosu”nun başına getirilen Hayati Tabanlıoğlu’nun denetiminde yapılan tasarı değişiklikleri ile yapımına yeniden başlanır. 12 Nisan 1969 yılında, İstanbul Kültün Merkezi adıyla ve Ferit Tüzün’ün Çeşme Başı balesi gösterimiyle hizmete sokulur. Yapımının tamamlanması için 23 yıl beklemiştir AKM. O günün değeri ile yapımı için 83 milyon TL harcanmıştır. Ardından Verdi’nin Aida operası sahnelenir. Bitirildiği yıllarda dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ikinci ve Türkiye’nin en büyük kültür merkezidir. 27 Kasım 1970 günü Arthur Miller’in Cadı Kazanı eseri oynanırken çıkan bir yangınla büyük bir bölümü yanar. Yeni bir bekleme süresi başlar AKM için. 1978 yılının 6 Ekim gününe dek bekler ve bu kez AKM(Atatürk Kültür Merkezi) adıyla yeniden bekleyenlerine kavuşur.
Beklemek sanki AKM’nin alınyazısıdır. 2007 yılında AKP iktidarı AKM’yi yıkma kararı alır ve 2008 yılı Mayıs ayında boşaltılır. O günden bu güne AKM, içten içe çürüyerek bu kez de gelecekte başına ne geleceğinini bilmeden beklemektedir.
Çalışanların çalışma odaları, işlikler, sergi salonları dışında sahip olduğu 1300 kişilik büyük, 500 kişilik konser, 250 kişilik sinema, 200 kişilik tiyatro salonuyla aynı anda iki bin beş yüz kişiye yakın sanat ve kültür sevene hizmet verecek kapasitedeki AKM, her gün bir o denli kişiye de kapısının önünde hizmet vermektedir.
Önünde bekleyenlerin kaçı bir kez olsun içeri girip bir oyun, bir gösteri izlemiştir bilinmez; ama kış, yağmur demeden her gün birkaç salon dolusu insanı buluşturur, bir o denlisini de hüsrana uğratır. Bir şölene gider gibi hazırlanır önünde beklemeye gelenler; çünkü beklemek bir kültürdür ve onun adı da Atatürk Kültür Merkezi’dir.
Adnan ACAR
26.1.2011 Cumhuriyet Gazetesi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.