- 3632 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İthaka,Masal şehir
Kaç zamandır arıyordum o sihirli kelimeyi… Ansızın bir gece kapımı çalıverdi işte… Bulmuştum… Yüreğim sığmadı göğüs kafesime yine...
Ne güzel bir duygu bu böyle… Gök kubbenin altında yalnız olmamak… Gökyüzünü boca etmek renklerle… Ve ‘sen’ olmak hep bir yerlerde…
Bir gece tıpkı ‘sen’ gibi sokuldu yanıma usulca… Ne sıcak bir nefesti bu öyle… Ölümle yaşam çizgisi arasında gidip geliyor insan… Göğün en yüksek katlarına çıktım sessizce… Ödünç aldım hemen yazarın duygularını, duygularıma harmanladım ben de…
Renkler alacakaranlık, dağın yamaçları beyaza çalmakta… Gün geçiyor yine… Dünyaya ait zamanlar siliniyor usulca… Yerle göğün birleşmesine, yağmurla toprağın vuslatına benziyor sanki her şey… Hafif esen bir rüzgâr var dışarıda… Çiseleyen yağmur ve duygularım karışıyor birbirine işte…
Masallara yakışıyor göl hikâyeleri… Küçük esintilerin ya da ne bileyim işte; şiddetli yağmurların ardında kalıyor ayak izleri… Sana, her şeyi vermek istiyorum böyle anlarda… Olmuyor, içimde her şey paramparça… İnsanın göğüs kafesine gece çöküyor işte…
İçten kabuk bağlamış yaralarım kanıyor böyle anlarda… İnce ince kanıyor yüreğim… İnsan; hep yüreğinden kanıyor… Derin bir sessizlik var her yerde... Adı konmuyor böyle anlarda hiçbir şeyin… Zamana aldırmadan; kalakalmak öylece…
Hasret kokuyor doğa… Ayaza inat, duyguların ateşi sarıyor bedenimi… İçten içe; içim arıyor hep sen’i işte…
Bazen hiçbir yere gitmeden de seyahat edebilir mi insan demiştin bir gün bana… Yollar önündeyken insanın, hem uzağına gitmek, hem de yakınında kalabilmek nasıl olabilir diye sormuştun ya bana hani… Kalmıştım öylece inan… Duygular hüzünlü, umutlar kırık, düş kırıklıkları dolu olunca insan… Çıkamıyor gerçek yolculuklara işte…
Bundandır sözcüklerin kanatlarına biniyoruz, bundandır uzay arabaları yapıyoruz oyuncaktan… Gitmek ki bize en çok yakışan… Ve ne çok özlüyor böyle anlarda kendini insan…
Bir gece binmiştik sözcüklerin kanatlarına… Tüm masaların öyküneceği bir yolculuktu yaşanan… Yavru sandalla yolu çıkmıştık önce… İthaka adasına varmıştık düşten bir gemiyle… … Bir yaşam kurmuştuk birlikte işte… hatırlarmısın bilmem ki sen de…
İnsan çekilince içine, kanatlarını doldurup bir rüzgârın kollarına bırakıp… Ne de çabuk varmıştık ‘’ithaka’’ adasına öyle… Uzak şehirdi’’ ithaka’’ … Güneşin doğmasına beş kala hani, kalakalmıştık ya orda öylece… Geride bir öykü, deniz bebek, kumdan evler bırakarak geriye işte…
Şaşırmak hep ve bir çocuğun gözlerinde görebilmek dünyayı… Dünyanın icadı zamanlara isyan etmek… Yok, saymak her şeyi… Şaşırmak ne de çok yakışıyor bize böyle…
Gitmek… itakaya gitmek… Peki niye… yokki öyle bir yer… Ama olsun… Biz yarattık ya kime ne… Gitmek; sadece gitmek… Hem kim karışabilir ki bize böyle… Gitmek, aslolan gitmek değil mi sence…
Nereye giderse gitsin insan, hep yanında götürürmüş ya hikâyelerini… Yollara izler bırakmak için dökermiş ya tek tek her birini yerlere… Neden yapar ki insan bunu böyle… Hem kaybolmak, yitmek isterken bilinmezlerde… Yapamazmış; bir iz bırakırmış hep geriye işte…
Savursak da bin bir parçamızı geriye… Bize dair ne varsa dökmek istesek de yollara… Çocukluğumuza, gençliğimize, genç kadınlığımıza ait ne varsa, savursak da dört bir yana… Her kırık, yeni kırıklar yaratırmış içimizde… Bundandır; ince ince kanıyoruz işte… Ve huzursuz ruhlar bilmez mi ki… Binlerce bölünsek de parçalara…. Huzur bulamayız asla işte…
Ben hazan mevsimlerini bu yüzden sevdim… Ve ne çok yakışıyor bu mevsim ikimize böyle… Ve kaç öykü yaşarsak birlikte… Yorulup, zamanlarımız sararır mı ki sence…
Bir teleskopun ucunda bakıyorum geceye, gökyüzüne… Yıldızımızı arıyorum… Her yer karanlık… Her şey ölgün… Renkler karışıyor birbirine… Yıldızımız, yıldızımız nerde… Bulabilecek miyim artık bilmiyorum… Arıyorum, yeniden arıyorum işte…
Hadi dön yüreğine, hisset beni… Kaldır başını gökyüzüne yine… Bak; gördün mü yıldızımızı… Hatırladın mı hadi söyle… Ve sana âşık oluyorum galiba diyen buğulu, arzulu nefesin boynumu yeniden yalasın istiyorum işte…
Gitmek istiyorum senden dedin ya bana öyle… Daha mutlu olacakmışsın ya hani… Hadi son kez bir şey isteyeyim senden… Bunun yolunu bana da öğretip gitmelisin bence…
Sensiz çok üşüyorum, seni özlemekten canım acıyor… Hadi nefesinle ısıt beni demiştin ya bana… Özlemekten beni, yanıyordu ya genzin hani… Masal masal içinde işte…
Ben hep hazan mevsimlerini sevdim… Ben senin ruhunu, insanlığını, kadınlığını ve miyop bakışlarını sevdim… Yüzeysiz ve derinliksiz kalmasın hiçbir şey istedim… Masalımız öksüz kalmasın istemiştim inan… Olmadı… Beceremedim yine işte…
Masal ne güzel yakışmıştı oysa bize… Ve ne çok özgürdük ikimizde… Anlık zamanlara inat… itaka uzak şehir ve’’ itaka ‘’ne kadar yakındı ikimize… anka kuşları, simurg kuşları eşlik etmişti bize…
Oysa sana sözcüklerden bir kule verebildim sadece… Bir de hayallerimi… Her şeye inat sevgimi gizlemiştim içine… Yolun düşerse’’ ithaka’’ adasına bir gün… Deniz bebekle bekliyor olacağım seni orda öylece… Hem; âşık kişi özgür bırakırmış sevdiğini… Hadi sen de git işte…
Ve gitmek; gelmektir belki de…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.