- 694 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Kanatsız kuşunu çizen kız
Yüreğinde dinmeyen bir heyecan vardı. Sokak başında havlayan birkaç köpek haricinde,sokak da kimsecikler yoktu. Vakit gece yarısını geçeli henüz birkaç dakika olmuştu.Kış daha yeni başlamasına rağmen etkisini her geçen gün daha fazla hissettiriyordu.Tek başına kalmışlığın o habis sıkıcılığında,ayrılığın bestesini çalan yaprak dökmüş birkaç ağacın ortasında bulunan evde,cama sımsıcak yaşlar dökülüveriyordu.
Sokak lambasının bir gelip bir giden ışığı,sokağın egzotik havasına dahil olduğunda,pencerenin buğulu camlarına düşen yaşların sahibi,parmağıyla camda bir kalp çiziveriyordu.Ne yaptığını ya da ne aradığını bilmiyordu gerçekten.Arka taraf da bulunan çam ağaçlarının iğne yapraklarının çay kokusu bahçeyi sarmışken,denizden gelen soğuk rüzgar cama vurdukça,gözyaşlarının ulaştığı yer hızlanıveriyordu.Korka korka bir köpek daha sokağın başından sonuna doğru savruk savruk yürürken,yaşların sahibi genç kız usulce üzerine aldığı ince yeleği çıkarıverdi.Sokak da hala uluma sesleri vardı ve genç kızın eli pencerenin kulpuna dokundu.Üzerinde gecelik vardı sadece ve pencereyi açıp dışarıya doğru uzandı.Derin derin soğuk havayı içine çekmeye başlamıştı.Sakindi gece.Yaz aylarında ki çekirge ve ağustos böceği seslerinden uzaktı bahçe;ama bu sefer de soğuğun dingin sesi yankılanıveriyordu. Genç kız hasretle ardı ardına nefes alıveriyordu;ancak soğuk etkisini hemen göstermişti.Omuzu üzerinde ki tüyler diken gibi olmuş ve vücudu ürpermeye başlamıştı.Evin diğer odasında bulunan anne ve babası,genç kızlarının uyuduklarını zannediyorlardı.Ama genç kız bir türlü uyuyamıyordu.Ruhunda tüllenen ve bir türlü perde çekemediği hisleri,onu rahat rahat yatırmıyordu.Ruhunda beslediği ve gözleri ardınca sakladığı cennete doğru elleri uzanıveriyormuş gibi pencereden,gecenin bulutsuz göğüne doğru parmaklarını uzatıyordu.Sakindi her adımı ve de kelimelerin torbalaşıp,günah olduğu anı yaşıyor gibiydi.Dudaklarında hafif titremeler vardı.Samanyolu’na doğru sergüzeştvari bir heyecanla yüreğinin ritmi değişmiş ve kanı daha hızlı bir şekilde damarlarında geziniyordu.Kirpiklerinin soğuğa karşı mukavemeti,aynanın karşısında dakikalarca makyaj ile uğraşan ve de kendinin güzel olduğunu zanneden saf bir kadının zıttı miktarınca gerçek güzelliği ve saflığı anlatıyordu.Duruydu her şeyi.Kendisinin dahi bilmediği bir yalanı saklıyordu Samanyolu ve de o elleri ile semada gezinen yıldızları okşuyordu.
Yaptığının bir hata olduğunu ve de kendi kırılganlık indisini dayanaksız hale getirdiğini biliyordu;ama ruhu doymak istiyordu gecenin aya nakşeden duruluğuna.Şiir yazıyordu yine tabiat ve tabiata şiir yazdıran Mikail’in asasıydı.Daha yeni yaratılmış melekler denizin engin deryasına doğru düşüveriyordu semadan.Bulutsuz gece,en sakin geceyi yaşamak istercesine saklıyordu tüm hasretliğini.Pencere üzerine düşen yaşlarda donakalmıştı bu birkaç dakika içerisinde.Genç kız üşüyen yanını saracak yorganına doğru adım atmak istiyordu;ama gecenin ruhunu tüm yaşadıklarından soyan arı ve katıksız sevgisinden de uzaklaşamıyordu.
Elleri zor da olsa bir daha pencerenin kulpu ile buluşuvermişti.Yüreğinin can evinde şenlik yoktu;ama en katıksız duyguların eşliğinde,hoş bir klarnet neşesi gibi,mutlu olmuş ve de yanakları arasında eskiyen ve de derinleşen gamzeleri ortaya çıkıvermişti.
Lakayt kalınmayan düşsel vurguların cümle oluverdiği;sevdaya uzanan ellerin sabırla polen topladığı ruhlar alemindeymiş gibi,adımlarının saniye saniye alıverdiği mesafe azalıveriyordu.Başına sardığı eşarbı tekrardan çözüverip sandalyenin üzerine usulce koyuverdikten sonra,üşümüş vücudunu kaplayacak yumuşacık yorganına doğru son adımını atıveriyordu.Pencereyi kapattıktan sonra,cam tekrardan buğulanmıştı.İçerideki peteklerden gelen ısı;ortamı yavaş yavaş ısıtırken,buğulu cama doğru genç kız tekrardan hareket ediverdi.Parmakları da ısınmıştı tekrardan;ısınmıştı içi ve sağ elinin işaret parmağı ile buğulu cam üzerine bir kuş resmi çizivermeye başlamıştı.İlkokulda iken resim becerisinin olduğunu söylemişti öğretmeni;ama o,bu yeteneğini sadece hobi olarak kullanıyordu.Kuşu çizerken kanatlarından başlaması gerekiyordu;ancak kuşun kanatlarını çizmeden direk gövdesini ve başını çizivermişti.Aklı bir yerlere gidivermişti;ama o an,ondan başka kimse bilemezdi.Rabbi ile belki de yine konuşuyordu,sırrını anlatıyordu titrek dudakları ile;Kim bilir?
Ortamın dingin havasına giden en iyi müzik sesiydi;kızın parmakları ile çıkardığı hafif sesler.Resmi neden kanatsız çizdiğini kendisi biliyordu sadece ve bunu anlatmayacak kadar gizemliydi yüreği.Kalbini yokladı;atıyordu,hem de ritmi artarak.Ama ya ruhunu taşıyan gönlü onda mıydı?
Yumurta misali kırılıveriyordu hüzün ve de yağ yerine;gecenin simsiyah örtüsü dünya semasına yayılıvermişti.Hayallerinin kanatsız kuş misali cama çiziliverdiği bir genç kız,sahilde kanatları ile bekleyen bir sevgiliyi düşünüyordu;Yıkık bir iskele karşısında ki tahta oturaklarda oturup,derin derin bakan gözleri ile denizi gözleyen ve onu seven bir sevgiliyi.
İki genç aşık;kanatsız kuş misali bir sevdalarında,gözleri ile göremedikleri mesafeden geceleyin birbirlerini düşünüveriyorlardı.Genç kızın ellerinde kanatsız bir yürek;erkeğin cebinde ise sımsıkı sarılıverdiği kanatları vardı.
Göç vaktinin hiçbir zaman tam olarak vakti belli olmadığından,diğer gecelerde olduğu gibi,bu gece de usulce parmak uçlarından kayıveriyordu.Sahilde oturmuş sevgilinin yüreği,tüm dünyayı sahiplenmiş gibiydi.Tüm insanları seviyordu;ancak birini daha çok seviyor ve istiyordu.İstekleri dünyevi bir boyuttan çıkmış ve ruhların aziz sakinliğini tatmış gibiydi.
Hayat herkes için bir günü daha eskitivermişti ve gündüz siyahlara çoktan boyanıvermişti.Elinde jelibonları olan küçük bir çocuk ve de gözlerinden akıtamadığı yaşlar;güneyin sonsuz alemine göç etmiş turnalar gibi hüzünlenivermişti geride kalan her şey için.Göz kapaklarının azalan ivmesi ile beraber genç kız,elyafların puf diye inlettiği odada,elyafın kaygan soğukluğunda;kanatsız bir düşe dalıveriyordu.
Genç sevgili,yüreğini bıraktığı sahilden dönüverirken,Uludağların ardı sıra uzanan bloklarda uzanan gölgesini takip ediyordu.Arabalar,çocukların düşlerinde ki canavarlar gibi hızlıca yol alıverirken,kalıbına sığdıramadığı yıllık ortalamanın sessiz üzgünlüğünde,gücünün yeni ümitler doğuracağı 8 katlı eve uzanan merdivenin ilk basamağına çıkıveriyordu.Yıldızlar,kanatsız kuş için dua ederken.