Akıllı kart mı o da ne..?
8 yıldan bu yana iktidar koltuğunda oturan AKP’ye bakılırsa, Türkiye ekonomik refahın eşiğindedir ve hatta toplumun bir kısmı bu eşiği de atlamış gözükmektedir. Oysa dünya ülkelerinin ekonomi tablosunda yer alan Türkiye, işsizlikte sağladığı kısmi düzelmeye rağmen halen dünyanın en çok işsizliğe sahip beşinci ülkesi konumunda bulunuyor.
Duydum ki sürücüler için kredi kartsız, nakitsiz benzin formunda "akıllı kart" uygulamasına geçilecekmiş. İyi güzel birşey demiyoruz geçilsin zaten, kaldı ki cüzdanlarımız ne güne duruyor? Onca kredi kartının yanına bir de akıllı kartımızı iliştirmek hiç zor olmasa gerek.
Derken düşündüm de, cebindeki paranın piyasa karşısında uğradığı "erimeyi" görmeyen, hissetmeyen bir iktidar, halkını bu tür "yaşamı kolaylaştırma taktikleri"yle terbiye edebileceğine cidden inanıyor mu?
Mesela kıyıda-köşede biriktirmeye çalıştığımız paramızla kalkıp da istediğimiz bir evi alamıyoruz ya.. Sonra önümüze yüzlerce toplu konut imkanı çıkarılıyor. Sonra biz de yurttaş olarak "yaşasın artık benim de bir evim olacak" diye havalara uçmaya ramak kala, tedavi için gittiğimiz hastanelere, eczanelere katkı payı ödemekten bitap düşüyoruz ya o bakımdan diyorum. Yoksa benimkisi detay sadece, takılmak veya takılmamak sizin tercihinizdir.
Gerçi şunu da unutmamak gerekiyor ki ; eğitim camiasında bir yandan özel okullar kategorisine hızla ilaveler yapılırken, diğer taraftan devlet okullarının "okul kayıt ve aidat parası" adı altında özellerle adeta yarış içerisinde olması, düşündürücüdür. Diyebilirsiniz ki herşeyi devletten beklemek gerekmez, yeri geldiğinde bireyler de üstüne düşeni yapmalıdırlar. Tabi ki neden olmasın, böyle bir düşünceye katılmamak egoistlikten başka ne olabilir ki?
Ama bir konu üzerinde tamamiyle hemfikir olmak, bazı çıplak gerçeklerin de açığa kavuşturulmasını gerektirir ki henüz karnını doyuramayan yuttaşınıza, "üç çocuk" vaadiyle giderseniz işte bu noktada işler sarpa sarar. Nedeni ise çok basit ; yıllarca "devlet baba" empozeleriyle kapısını arşınladığınız bu insanlar da pek tabi ki sizin sözünden dışarı çıkmanın gaflet olacağını düşüneceklerdir.
Sonrası malum ; "yahu madem kocan işsiz ne diye çok çocuk yaparsın be kadın!" gibi boy gösterme seanslarınızda, yuttaşınızın aciz duruşuyla karşılaşırsınız ki aslında siz zaten buna hazırsınızdır. Hazır olmayanlar ise bu kaypaklık tablosuna dahil edemediklerinizdir.
Yok yok endişeniz olmasın, kastettiğim bu insanlar eninde sonunda kendi öznel gücünü ortaya çıkarırlar. Bakmayın öyle kabulcü duruşlarına.. Yoksa Tekel işçilerinin gösterdiği o sebatkar kararlılığı unuttunuz mu? Hatırlamakta yarar var ; metrobüs zamlarını da bir dönem yine aynı kararlılığı sergileyen yurttaşınızın sesi sayesinde geri almamış mıydınız? Diğer taraftan açılım söylemlerine gelmeyeyim diyordum ama bu tür aldatıcı kucaklama telaşlarının, toplumumuzu geri dönüşümsüz bir ayrımcılığa sürüklediğinin altını yine de çizmek gerekiyor.
Demem o ki sevgili dostlar, bunlar detay sadece ve takılıp takılmamak tercihi sizindir elbette.
Sonuç olarak ; iktidar penceresinden yaşadığınız toplumu görmek ve dahi onu hissetmek cidden zor iştir. Çünkü artık "devlet baba"nın en yakın arkadaşı konumundasınızdır. Halihazırda "iktidarlık duygusu"nun size sağladığı yüksek enerji de cabasıdır. Kısacası deyim yerindeyse ; bir eliniz yağda, bir eliniz baldadır.
Oysa liderlik, insanı anlamak ve onun acısını tatmakla başlar. Onun yoksulluğunda titremeli bedeniniz.
Çünkü liderlik, işsiz bir babanın çocuğunun gözlerine bakarken sakladığı kederdedir. Bazen bir öğrencinin cebindeki üç-beş kuruştan okul harcını yatırırken düşlerine ket vurulmasındadır. Hatta bir annenin, çocuğunu düşünce suçundan ötürü kaybetmiş olmasının ağıdındadır, liderlik. Diğer taraftan, işçileriyle aynı yolda yürüyen bir işverenin, sistemle-çalışanı arasında köşeye sıkıştırılmasındadır. Ve unutmadan ; etnik kökeni, dini inancı ya da inançsızlığından dolayı bir insanın, toplum tarafından ötekileştirilmesinin sancısındadır.
Yani liderlik geldiğiniz nokta değil, gitmeniz gereken noktadadır. Ve sadece ne kadar insan olabildiğinizle sınırlıdır.
Mine Gültepe
21.11.2010