- 1336 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YEREL TARİHÇİLER YALAN'MI SÖYLÜYOR?
Günümüzde özellikle ülkemizde Tarihçilik zor iştir.Kendine güven,özveri,ve cesaret ister.
Hele birde Cumhuriyetçi,Milliyetçi şucu bucu bir yazar iseniz işiniz zorki hemde ne zor!
Yok eğer tarihi birilerinin isteği üzerine yorumlar ve bir kaçta sivri söz ederseniz nobel bile alabilirsiniz...
Ama gelin görünki gerçekler nasılmış bir bakalım...
Geçtiğimiz yıl katıldığım bir panelde konuşmacı Ermeni yanlısı yorumlar yapmaya başlayınca yaşlı bir bey amcamız yerinde duramadı.Sen nediyorsun be? Ben şehit ettikleri dedemin resmini bile bulamıyorum diye Konuşmacıyı azarladı haddini bildirdi..
Takdir ettiğim bir hareketti..
Çünkü ilçemizde yaşanan katliamlar belgeleri ile meydana çıkartılmışken hala insanların gözünün içine baka baka yalan söylenmesi, bu tarzda yorumlar yapılması artık tiğsinti veriyor!
Şu ilaveyide yapmalıyımki çok yerinde olacağı kanaatindeyim...
Refik Atay’ın milli kahraman diye yutturulduğu ilçemizde Neden acaba hiç Deli Halit paşa’nın adı dahi duyulmaz?
Sadece o değil Jandarma komutanı Mustafa Süreyya neden hiç anılmaz?
Hatta ilk hükümet tabibi Dr Ziya Kaya neden yad edilmez?
Bu soruların cevaplarını sizlere bırakırken bir kaynak eserden bahsetmek istiyorum..
Siz kerameti kendinden tarihçi geçinenleri bir kenara bırakın kendiniz bir araştırın bakın neler çoıkacak karşınıza
Evet rahmetli Yılmaz Akkılıç hoca Bursa’ya çok büyük hizmetler etmişti.
Ruhu şad olsun.
Onun KURTULUŞ SAVAŞINDA BURSA adlı eserini okumanızı tavsiye ediyorum...
Saygı ve sevgilerimle...
Bir kaç başlıkta olan Ermeni terörünü aşşağıya ekledim iyi akşamlar herkese....
İzmit, Bursa ve Çevresinde Ermeni Terörü
İzmit ve çevresinde Rumların yanı sıra yukarıda değindiğimiz gibi Rum Patrikhanesi ile işbirliği yapan Ermeni Patriki Zaven Efendi önderliğinde Ermeniler de faaliyet gösteriyordu.Nitekim Mütareke sonrasında Ermeni Komiteleri bölgede terör estirmeğe başladılar.
Esasında Bölgedeki Ermeni faaliyetleri yeni değildi. Daha 1913 Ekim ayında Ermeni harflerinin icadının 1500. yıldönümü gerekçesiyle düzenledikleri gösterilerde taşkınlıklarda bulunmuşlar ve olaylar çıkarmışlardı.Olaylar sırasında birkaç Türk askeri ve polis hayatını kaybetmişti. Bu sebeple Hükümet tedbir olarak halkın elinde bulunan ateşli silahları toplama yoluna gitmiş, arkasından da takip sonucu kati ve yaralama olayına karışanları yakalamıştı.20 Bundan sonra Bölgedeki Ermeniler Birinci Dünya savaşı sırasında Rusların Ereğli’yi bombalamaları üzerine taşkınlıklarını arttırarak Rusların karaya asker çıkaracakları ve bölgede tek Türk bırakmayacaklarını propaganda etmeye başlamışlar, düşman lehine casusluk yapmaya girişmişler, böylece açıkça düşmanlıklarını ortaya koymuşlardı.Bu gelişmeler üzerine Hükümetin Adapazarı ve İzmit’te başlattığı soruşturma sonucunda binlerce bomba, mavzer ve gras tüfekleri, jandarma üniformaları ile bomba yapımına yarayan makine ve araçlar bulunmuştur. Ayrıca ihtilal hareketlerine ait evrak da ele geçirilmişti. Soruşturma sırasında tutuklanan komite reisleri Rus askerlerinin Sakarya Bölgesine varır varmaz bölgede karışıklıklar çıkaracaklarını ve Osmanlı Ordusunun direncini kırmak için silahlı harekete girişeceklerini itiraf etmişlerdi. Bu şekilde isyan hazırlıklarının ortaya çıkması üzerine komite reisleri, çeteler kurarak bunları Bahçecik ve Yalova üzerinden Bursa’ya doğru yaymışlar, bilahare bu çeteler İzmit’teki işçi gurupları ile birleşmiş ve 60 ile 70 kişilik çeteler kurarak Müslüman halka saldırmaya başlamışlardı.İzmit’ten sonra ayni şekilde terör olayları Bursa ve çevresine yayılmıştı. Bu isyan hareketlerinin merkezi olarak da İzmit ile dolayı ve özellikle Bahçecik seçilmişti.Diğer taraftan İstanbul’da Taşnaksutyun’u ve onun yayın organı Azadamard’ı yaşatan İzmit, Adapazarı, Bursa ile çevresi idi.21 İşte bu gelişmeler sebebiyle bu bölgedeki Ermeniler de Hükümetçe 27 Mayıs 1915 de çıkarılan “Sevk ve İskan” kararı kapsamına alınarak tehcire tabi tutulmuşlardı.22 Bilahare Savaşın sonunda Mondros Mütarekesini imzalayacak olan Ahmet İzzet Paşa Hükümeti Yukarıda belirtildiği gibi Savaş sebebiyle başka yerlere nakledilen Rum ve Ermenilerin emniyet içinde geri dönmeleriyle ilgili karar aldı ve bunu tatbike koydu. İşte şimdi bu karar doğrultusunda Ermeniler bölgeye dönmeye başlamıştı.Hükümet de aldığı karar doğrultusunda tehcirden dönenlerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu.Bununla beraber Ermeniler birer bahane ile Türkler aleyhine alacak iddiasında bulunuyorlar, ancak iddiaları hakikate dayanmadığından bunları hükmen değil idare ten almak istiyorlardı. Ayrıca Ermeniler bu çerçevede Türkleri İtilâf Devletleri nezdinde kötü göstermek için yalan haber yaymakta ve propaganda yapmaktaydılar.23 Diğer taraftan yine yukarıda belirtildiği gibi komiteler oluşturma yoluna gitmişlerdi. Böylece bölgede yeniden ermeni terörü başladı.
Bu ortam içinde bölgede birçok Ermeni çetesi oluştu. Nitekim İzmit’in Yuvacık Köyü’nden olan Vahan Çetesi bunlardan biri idi. Bu çete Rum çeteleri ile işbirliği halinde bölgede terör estiriyor, Türk köylerine baskınlar düzenliyordu.24 Bunun dışında Karamürselli Artin ve Antranik çeteleri de bölgede ayni şekilde terör estiriyorlardı.25 Antranik (Donik) çetesi 300 kişi ile bu çetelerin en büyüğü idi. Çetenin Reisi olan Donik aynı zamanda İstanbul Hükümetince gıyabında idama mahkum edilmişti. Kendisini İzmit’in Nahiyesi olan Derbent’den İstanbul’a kadar olan bölgenin kralı olarak tanıtan Donik çetesi ile birlikte bölgedeki Türk köylerini basıyor ve her türlü kötülüğü yapıyordu. Bir keresinde esir aldıkları Müslümanlardan on kişiyi önce ziyafet sofrasında zorla içki içirerek sarhoş etmişler sonra da kurşuna dizmişlerdi.26 Bunların dışında Bahçecik Nahiyesi ve civarında, Kandıra kazası dahilinde, Adapazarı’nın karasu Nahiyesi ile çevresinde faaliyet gösteren Ermeni Çeteleri de vardı. Bunlar da yukarıda ifade edildiği gibi bölgelerinde terör estiriyorlardı.27 Bölgede Rum ve Ermeni nüfusunun bulunduğu diğer bir yerleşim birimi de Geyve ve taraklı havalisi idi. Buradaki Ermeniler de daha 1. Dünya Savaşı sırasında bölgedeki Ermeni Komitelerine yardım ve yataklık etmişler bu sebeple kendilerinin tehcire tabi tutulması ile ilgili rapor tutulmuştu. Şimdi Mütareke sonrası Şubat 1919 da beş İngiliz subayı ile bölgeyi dolaşan bir ermeni papazının direktifleri doğrultusunda yeniden faaliyete geçmişlerdi ki, yörede faaliyet gösteren en azılı çete 40 kişilik Ermeni Haris çetesi idi.28
Bu gelişmeler karşısında Hükümet, pek etkili olamıyor, heyeti nasiha gibi bazı girişimleri de olumlu bir netice getirmiyordu. Bu sebeple savunma durumunda olan Türkler de kendi aralarında birlikler oluşturarak silahlandılar. Bu gelişme bölgede terör hareketlerinin hızını bir nebze olsun yavaşlattı.29
Yunan İşgali Sırasında Bölgedeki Rum ve Ermeni Terörü
Mütareke sonrasında Haydarpaşa - Eskişehir demiryolu hattını İngilizler denetim altına almışlar İzmit’e de bir askeri birlik yerleştirmişlerdi. Ancak Kuvay-ı Milliye’nin Bölgede Nisan 1920 de baş gösteren Ankara’ya karşı çıkarılan ayaklanmayı bastırması ve yine Damat Ferit Hükümeti’nce Ankara’ya karşı harekete geçirilen Kuvay-ı İnzibatiye’nin harekatını etkisiz hale getirmesi sırasında İzmit önlerine kadar gelmiş olan Kuvay-ı Milliye birliklerinin İngiliz birlikleri ile çatışması karşısında kendilerini askeri yönden zayıf hisseden İngilizleri endişeye sek etmişti. Bu sebeple bölgedeki güvenlikleri için Yunan askeri kuvveti kullanma yoluna gitmişlerdi. Nitekim 8 Temmuz’da Bursa’yı işgal eden Yunan Kuvvetlerinin küçük bir kısmı yani 400 kişilik Yunan taburu 11 Temmuz’da kara yoluyla, bilahere 18 Temmuz’da İngiliz Torpidosunun himayesinde araba vapuruyla Karamürsel’e getirilmişlerdi. Bu kuvvetler her gelişlerinde bölgede birkaç gün kalmış, kasaba ve köylerde baskı ve çapulculuk yapmışlardı.Daha sonra 5 Eylül’de Yalova’yı işgal eden Yunan birliklerinin 11. Yunan Tümeni’ne ait birlikleri ayni ay içinde İzmit ve havalisine gelmişlerdi. Bundan sonra İngilizler Bölgeyi Yunanlılara terk ederek boşaltmaya başlamışlardır. Bundan sonra İzmit’i karargah merkezi yapan Yunanlılar Ekim Ayı içinde Akmeşe, Derince ve Kandıra’ya askeri birlikler yerleştirerek denetim altına almışlar, bilahare askeri işgallerini Sapanca, Arifiye ve Adapazarı’na kadar genişletmişlerdi. Yine 27 Ekimde Yenişehir ve İnegöl’ü de işgal etmişlerdi. 13 Ekimden itibaren İngilizler nemli istasyonlarda İngiliz subayları bulunmak şartıyla Haydarpaşa- Adapazarı demiryolu hattının denetimini Yunanlılara teslim etmişlerdi.30
Daha Bölge Yunanlılar tarafından işgal edilmeden öce 1920 Mayısında, Kandıra ve havalisinde Yunanlılar Müslüman ahaliye karşı birçok cinayet ile baskılarda bulunmuşlardı. Nitekim bu olaylar üzerine, Sadaret’in isteği doğrultusunda Hariciye Nezareti’nin girişimleri sonucunda, meydana gelen olayları incelemek üzere İtilaf Devletleri Mümessillerince ayrı ayrı üç heyet oluşturularak muhtelif mahallere gönderilmesi karan alınmıştı. 31
İşgal edilen bölgelerde bilahare dışarıdan Rum nüfusu getirilerek yerleştirilmeye başlandı. Nitekim İzmit’ dışarıdan bir çok tekneci ve küfeci Rumlar getirilerek, zorla alınan Türk evlerine ve camilere yerleştirildi. Aynı zamanda Yunanlılar işgal bölgelerindeki Rum ve Ermenileri silahlandırarak onların savunmasız Türk halkı ve köyleri üzerine saldırmalarına göz yumdular.Ayrıca Yunanlılar silahlandırdıkları Rum ve Ermenilerden kendilerine 700- 800 kişilik yardımcı kuvvet de oluşturdular.32
Biz burada makalenin boyutu gereği Yunanlıların İşgal bölgelerindeki tüm faaliyetlerini ele almayıp, sadece elimizdeki belgeler ölçüsünde yerli Rum ve Ermenilerin faaliyetlerine değineceğiz. Bu cümleden olarak, Bölgenin Yunan Birliklerince işgalinden sonra yerli Rum ve Ermenilerden oluşan çeteler şimdi Yunanlıların desteğinde yukarıda belirtildiği gibi sindirmek ve bölgeden kaçırtmak gayesiyle Türk halkına saldırmaya ve katliam yapmaya başladılar.
Nitekim Gebze ile Kandıra civarında Paşaköy ve Yeniköy Rumları Türk köylerini basarak katliam yapmağa ve aynı zamanda yağmalamağa devam etmekteydiler.33 Yine Rum çeteleri 10-11 Temmuz günlerinde Budakdere’de Müslüman kömürcü kafilesinin önünü keserek onları meçhul bir semte götürdüler ve bir daha kendilerinden haber alınamadı.34 İzmit’te de milli kuvvetlere mensup bir kişi Rumlar tarafından kurşuna dizildi. 24 Ağustos’ta ise Karsak Boğazı’nda yol kesen Ermeni çeteleri 20 Müslüman Türkü katletti.27-28 Ağustos’ta Nuhveren şimdiki Düzce Cumaova yakınlarında gezen ve çevrede terör estiren Rum ve Ermeni çeteleri ile Milli kuvvetler mensup birlikler arasında dört saate yakın şiddetli çarpışma meydana geldi.35
Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgalinden sonra da Şehir halkı, oldukça çok Yunan ve yerli Rum ile Ermeni zulmüne maruz kaldı. Nitekim işgal sırasında Yunanlılar tarafından şehirde üç yüzden fazla insan katledildiği gibi, Bursa Ovası’nda tarlalarında çalışırken tesadüf ettikleri aciz orakçı ve amele gibi yüzü aşkın kişi de yaralanmış ve katledilmiştir. Ayrıca işgalden hemen sonra Yunanlılar, diğer yerlerde olduğu gibi, Bursa ile çevresindeki köylerde sadece Müslümanlardan her türlü silahları toplayarak onları silahsızlandırma yoluna gittikleri gibi, onlar için herhangi bir savunma tertibatı da almamışlardı. Bu ortamdan da istifade ile civar Rum köyleri halkı Yunan askeri ile beraber Müslüman köylerine hücum ve tasallut ederek, köylülerin mal ve mülklerini gasp etmişlerdir. Ayrıca Yunan askerleri Bursa Ovası’ndaki her türlü mahsulatla bağ ve bahçelere tasallut ederek, külliyetli miktarda hasar vermişlerdir.36
Yine Yunan işgali altında olan Karamürsel, Yalova, Orhangazi, Yeni şehir ve Orhaneli ile civarlarında Yunan işgal kuvvetleri desteğinde Rum ve Ermeni çeteleri katliam ve mezalimlerini sürdürmekteydiler. Nitekim Orhangazi ve Yalova havalisinden İstanbul’a gelen Heyet tarafından verilen bilgiler doğrultusunda Harbiye Nezareti’nin oluşturduğu rapordan anlaşıldığına göre 8 Eylül’de Orhangazi’nin Damlıca ile Yenişehir’in Bayır köyleri Ermeni çeteleri tarafından basılarak sakinleri toptan katledildi. Aynı zamanda da tüm eşya ve hayvanları yağmalandı. Bu sırada Orhangazi Kasabası Yunan birliklerince muhasara altına alındı. Aynı zamanda Orhangazi civarında Müslüman köylerinden silahlar Yunanlılar tarafından toplandı. Bu esnada Orhangazi’den yedi, Çakırlı Köyünden yirmi kişi kurşuna dizilerek öldürüldü. Üreyil ve Çakırlı köyleri halkı feci bir şekilde toptan kati ve idam edildi. Malları ise yağmalandı. Toplanan silahlar da Hıristiyan ahaliye dağıtıldı. Bu şekilde aynı zamanda bölgede Rum ve Ermeni çeteleri teşkil edildi ki, bunlar dışardan gelen Rum ve Ermenilerle de birleşerek bölgede terör ve yağmacılığa başladılar. Diğer taraftan Yunanlıların Karamürsel’i işgali sırasında Yalova’nın yerli Rumlarından iki bin kişi işgal kuvvetlerine katıldı. İşgal sırasında kara ve denizden icra edilen top ateşi ile civardaki on dört köy yerle bir edildi. Aynı zamanda bütün çiftliklerle hayvanlar yağmalandı. Yine Katırlı taraflarından gelerek Yalova’yı işgal eden bir Yunan birliği bayram günü Zindan Köyü’nde camide toplanan halkı buradan kaldırarak bunlardan sekiz kişiyi süngü ile, on beş kişiyi de darp suretiyle öldürdüler. Gülek köyünde de odun tüccarı İbrahim Ağa darp suretiyle katledildi. Bütün bunların yanı sıra gerek Yunan işgal birlikleri gerekse Rum ve Ermeni çeteleri Müslüman kadınların namus ve ırzlarına da tasallut ediyorlardı. Nitekim Gemlik’ten kadınlar zorla götürülmüşlerdi.37 Bu bölgedeki çeteleri Sisamlı bir papazın tahrik ve teşvik ettiği anlaşılıyor. Aynı zamanda bu baskılar ve katliamlar karşısında bölgeyi terk etmeğe çalışan Müslüman halka Yunanlılar, olayları gizlemek ve örtmek böylece aleyhlerinde oluşabilecek propagandayı engellemek gayesiyle olacak engel oluyordu. Nitekim 15 kasım 1920 de Harbiye Nezareti’nden Sadarete sunulan raporda (Yalova ve Karamürsel’de) Yunanlıların ve yerli Rumları Müslüman ahaliye karşı yaptıkları mezalim ve fecayinin 3-8-11 Kasım 1920 tarihli raporlarla bildirildiği ifade edildikten sonra,” bu mezalimler günden güne kesbu şedit ve tevsi ettiği tevali eylemekte olan şikayet ve tezalümattan anlaşılıyor. Mütecavizeyn meyanında ön ayak olan Sisamlı bir papaz gayrı Müslimleri tesli ve Müslümanlara karşı enva-i habaset ve cinayet ikaına sevk ve tahrik eylemektedir. Bu zalimlerin ika eyledikleri havf ve dehşet ve irtikab ettikleri enva-i vahşet karşısında Müslümanlar inim inim feryad etmekte ve muhafaza-i namusu ve canları için terk-i dar ve diyara kalkışmakta iseler de Yunan kıtaatının muhalefet vakası üzerine hicrete de muvaffak olamamaktadırlar..” denmekteydi.38
Yine 11 Kasım 1920 de Baytar Yüzbaşı Ali Efendinin Harbiye Nezareti’ne gönderdiği raporda da ifade edildiği gibi, Rum ve Ermenilerden müteşekkil çeteler Adapazarı ve civarında da katliamlarını sürdürmekteydiler.39
Bütün bu gelişmeler ve olaylar karşısında! Sadaret, Harbiye Nezareti’nin raporları ve talebi doğrultusunda, Hariciye Nezareti’ne gönderdiği tezkere ile yukarıda içeriğini verdiğimiz Harbiye Nezareti tezkeresinin pek ehemmiyete haiz bulunduğunu ifade ederek bu tezkerenin tercüme ettirilerek bir suretinin İngiliz, Fransız, İtalyan siyası mümessillerine gönderilmesi ile müessir teşebbüslerde bulunulup neticenin alınmasını istedi.40 Hariciye Nezareti bunun üzerine ilgili devlet mümessillerine nota verdi. Ancak İtilaf Devletleri Mümessillerinin işi geçiştirdikleri anlaşılıyor. Nitekim İngiliz Yüksek Komiseri Notaya verdiği cevapta, notaların suretlerinin Yunan Yüksek Komiserliğine verildiğini beyan etmektedir. Bu girişimlere rağmen işgal bölgesinde mezalim ve feci vakaların günden güne şiddetlenerek artması üzerine, yine Harbiye Nezaretinin girişimleriyle Hükümetin 20 Kasım 1920 tarihinde aldığı karar doğrultusunda Hariciye Nezareti, 18 Aralık 1920 de Sadarete bildirdiğine göre, Bölgeye İngiliz Mümessili gönderilmesi veya daha Önce İzmir’deki katliamlar üzerine yapıldığı gibi, Fransız, İngiliz ve İtalyan memurlarından teşkil edilecek karma bir komisyonun bölgeye gönderilmesi girişimlerinde bulundu.41 Ancak bu girişimlerden de olumlu bir netice alınmadığı anlaşılıyor.
Diğer taraftan Bölgedeki bu Yunan işgal kuvvetleri destekli Rum ve Ermeni çetelerine karşı Kuvay-ı Milliye birlikleri mücadele etmekte ve halkı korumaya çalışmaktaydı. Bu doğrultuda zaman zaman şiddetli çarpışmalar meydana gelmekteydi. Bu şekilde taraflar arasındaki çarpışmalar işgal boyunca Yani Adapazarı, Kocaeli ve çevresinde Yunan işgalinin son bulduğu haziran 1921 sonları, Bursa ve çevresinde ise yine işgalin son bulduğu Eylül 1922 ye kadar devam etmiştir.42
Bütün bunların yanı sıra Yunanlıların Bölgedeki işgal ve harekatları sırasında yerli Rum ve Ermeniler diğer yerlerde olduğu gibi aynı zamanda onlara istihbarat sağlamakta ve kılavuzluk da yapmaktaydılar. Nitekim Adapazarı yöresinde Yunanlılara kılavuzluk eden yerli bir Ermeni 24. Fırka birlikleri tarafından ölü olarak ele geçirildi. Aynı şekilde Gemlik ve Mudanya tarafında da bu yönde faaliyetler tespit edildi.43
Sonuç olarak, Yunanistan ile Patrikhane desteği ve yönlendirmesinde Megali İdea peşinde koşan örgütlerle bağlantılı hareket eden yerli Rum çeteleri ile yine yukarıda belirtildiği gibi kendi Patrikhaneleri desteğinde ham hayal peşinde koşan Ermeni örgütleri ile bağlantılı hareket eden Ermeni çeteleri, Mütareke ortamından da istifade ederek terör estirmişlerdir. Terörlerini Yunan işgali sırasında Yunanlıların desteğinde de sürdürmüşlerdir. Yunan kuvvetlerinin Bölgeden çekilmesi esnasında da diğer bölgelerde de olduğu gibi Yunan birlikleri ile birlikte her tarafı yakıp yıkmışlar ve sayısız cinayetler işlemişlerdir. Nitekim İzmit katliamını haberini alan Ankara’nın İstanbul’daki temsilcisi Hamit Bey, buradaki Müslüman halkı kurtarmak üzere üç büyük vapur hazırlatmış ve General Pelle’den de bir torpido alarak gizlice İzmit’e doğru hareket etmiş, ancak gemiler İtilaf donanması tarafından Adalar civarında durdurulmuştur.44 Bu arada doruk noktasına çıkan Yunan mezalimi karşısında İstanbul’daki Yüksek Komiserler 4 Eylül 1921 de mezalim ile ilgili bir nota vermek zorunda kalmışlardır.45 Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey’in 29 Aralık 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu bilgiden anlaşıldığına göre, İzmit, Adapazarı, Karamürsel, Kandıra, Yalova, İznik ve çevresinde Yunan Mezalimi ile Rum ve Ermeni terörü sonucu resmiyete intikal eden rakamlara göre ki, bu aslında çok daha fazla idi; toplam 1194 kişi öldürülmüş, 151 kişi kaybolmuş, 314 kişi esir veya kaybolmuş, 192 kız ile 530 kadın tecavüze uğramış, ayrıca toplam 63.630.250 lira taşınmaz, 92.350.480 lira taşınır mal kaybolmuştur.46 Bölgedeki bu terör ve mezalim ancak Bölgenin tamamen Milli Kuvvetlerin denetimine geçmesinden sonra son bulacaktır. Bölgede terör eylemlerinde bulunan ve bir şekilde eylemlere karışan Rum ve Ermeniler, Yunan kuvvetlerinin çekilmesi ile birlikte çekilmiş ve çoğunlukla İstanbul’a kaçmışlardır.47 Bölgede kalan diğer Rumlar ise Lozan Konferansı sırasında imzalanan Mübadele Anlaşması gereği Yunanistan’a gönderilmişlerdir.
Bunlarda bazı fotoğraflar...
/album.php?aid=177872&id=105018278254
Araçtırmacı İlhan Erdem
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.