- 954 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN VE SİYASET: EL ELE Mİ ÖTEKİ Mİ?
Doç Dr Nedime Köşgeroğlu
Kadın olmadan önce insan olmak,insanın eşsizliğine ulaşmak içinde kendini tanımak gerekecektir. Kendini tanımak öyle çok kolay bir süreç değildir. Hele de içinde yaşadığımız adına bilişim cağı dediğimiz, daha da ileri giderek Nano teknolojinin kucağına düştüğümüz bu çağda; insan olabilmek, insan olma bilincine sahip olmak, kadın olmak, kadın bilinci geliştirmek ve en önemlisi kendini anlamak ve anlatabilmek… Çok zor! Neden? Çünkü içinde yaşadığımız sistem buna izin vermez!
Nedir bu sistem? Kısaca en bilinen ifadeyle adı kapitalizm olan bu sistem; her şeyi “meta”ya çeviren, meta üretimini her yere yayan, aşırı iş bölümünün yaratarak, iş bölümü ile insanların kendi olmasını engelleyen, para merkezli ilişkilerle, üretenle- tüken arasındaki doğrudan ve hatta dolaylı ilişkiyi ortadan kaldıran, ekonomik krizler yaratarak önce işsizliği ve açlığı tattıran, sonra da insanlar aşırı tüketen, asgari ücretle çalışmaya ve mutlu olaya davet eden, böylece insanların önce kendisine, sonra da içinde yaşadığı topluma ve toplumsal gerçeklere karşı gittikçe artan bir yabancılaşma duygusunu içselleştirmeye zorlayan, insanları sürüleştirerek, içsel boşluğunu artıran özellikleri içinde barındırır. Bu sistem bizi mal gibi görüp, bizim de kendimizi öyle görmemizi sağlar, bize; “hayatın adil olmadığını, bu düzende öne geçmenin birbirimizi ezmekle mümkün olduğunu bir yerlere, bir gruba ait olmanın gerekliliğini” aşılamaya çalışır. Bu düzen kurmaçası içinde birey önce kendine ama özelliklede diğer bireylere karşı yabancılaşır. Böylece yaşamın nesnel koşullarına yabancılaşan insan yaşama diyalektik ilgisini ve birliğini yitirerek üretim süreci içinde edilgen bir varlık durumuna gelir. Bencilliği artar. Bencillik artıkça kendi gelişimine yönelik hırsı aklının önüne geçer ve kendi dışında herkesi her şeyi ötekileştirir, yoksunlaşır ve yoksullaşır.
Peki öteki ne demektir. TDK (2005)’nun sözlüğünde ‘Öteki’ kavramı şu şekilde açıklanmaktadır: “ Sözü edilen veya benzer iki nesneden önem ve konum bakımından uzakta olan” İnsan, çevresindeki insanları ötekileştirdiği sürece yalnızlaşır, yalnızlaştıkça sorunlara çözüm üretme süreci yavaşlar, sorunların çözümünde değil, sorunların yanında yer alır. Öyle bir noktaya gelinir ki, o insan artık varoluşunu sorun yaratarak gerçekleştirmeye başlar. Tıpkı Bumerang gibi.
Şimdi bu yazılanları söyle gözlerimizi kapatıp düşündüğümüzde bu şekilde var olan insanları uzak-yakın çevremizde ne kadar çok olduklarını görebiliriz. Şimdi bunu bireysellikten çıkartıp daha geniş kitleler bazına taşırsak, ülke yönetimine bakmak gerekecektir. Bu bakış acısından değerlendirdiğimizde bir cinsin (erkeklerin) diğer bir cinsi (kadınları) ötekileştirildiğini görmek olasıdır.
Kadınların akademik yaşama katılım oranı % 33.0. Ancak TBMM’de kadın oranı % 9,0; Bakanlar kurulunda % 8.0 ülkemizde mevcut 155 vali içinde hiç kadın valimiz yok. Belediye başkanı sadece % 1 oranında. Rektör olarak oran da %1. Üniversitelerde yönetim alanında kadınların oranın on parmağı geçmiyor.
Peki Neden?
Yanıtı hep birlikte düşünmek dileğiyle
YORUMLAR
yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum,
sadece bir noktada bir bilgi aktarmak istiyorum, bir akademisyen arkadasım değişim programları ile fakültelerine gelen Amerikalı ögretim üyesinin anlattıklarını paylaştı çok kısa zaman önce benimle...
kendi okullarında bile bu kadar çok akademisyen bayan olmadığını ve Türkiyede çok şaşırtıcı olarak oranın yüksek olduğunu söylemiş. bu benim çok hoşuma gıttı. dediğiniz gibi diğer sektörlerde ve devletin kurumlarında katılım oranlarımız öyle düşük ki göğsüm kabardı bizim okullarımızda daha fazla sayıda kadın oldugunu duydugumda.. daha da bu oranların artması dileği ile...
siteye yeni geldğinizi gördüm hoşgeldiniz Nedime hanım...