- 499 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Felsefe Gerçekten Yararlı mıdır?
Her şey zıttı ile açıklanabilir ve de zıttı ile açıklanmış kavramlar,idrak edilme yolunda,haddini bilmiş dimağlar tarafından kabul edilip,kendi madenlerine inme yolunda harekete geçerler.Zıtlık tahriki,felsefenin imanıdır.Bu nasıl bir çelişki ki;şüphe etmeden kabul edilmiş hayatlar kasvetlidir;ama tercih edilendir.Birkaç istisnai durum hariç,embesil dimağlarında burjuvazi kesimin kendilerinin gelişimini tamamlayan sahte ve yalan dolu gelişim şemaları incelendiğinde,ne kadar kabul etmeseler de,başarılı olmak için yardım aldıkları yer,felsefenin kütüphanesi olmuştur.Bunun ilk öncü kavramı da şüphesiz ki;şüphedir.Her ne kadar bizim inanmak istediğimiz felsefe,varlığın gerçek hışımından ırak da olsa;yine de felsefi olarak kurulan düşlerin,düşünce trafiğine ilaç gibi gelen hali;felsefenin sevgi çöllerinde yer almaktadır.
Tabii ki kör bir adamın yaptığı ve yapacağı şeylere inanç zayıf olacağı gibi,kör felsefenin de insanlığa faydasından ziyade zararı olacaktır.Bu da ancak düşünce ile deneysel bilimin izdivacının yapılacağı gerçek ilim yuvalarından geçer.Peki Felsefe gerçekten yararlı mıdır sorusuna cevap bulmaya çalışırken,diğer sorunları da göz ardı mı edeceğiz?Hangi misal ile örnek verip bu sorunun gerçek manadan uzaklaşmasını istemekten vazgeçebiliriz?
Zihnimizi zorlamaya gerek yok.Hayat yaşandıkça anlaşılabilecek ve yaşandıkça insanı tecrübe edecek bir senaryodan başka bir şey değildir.Evet,hayat gerçekten de bir oyundur ve bu oyunda başarılı olmanın çok farklı yolları vardır.Yedi milyar insanın yaşadığı şu dünyada tek hususi mevzu vardır;bu da İlah olacak kabul edilecek şeyin en mükemmel olmasıdır.Peki felsefe de bu yolda insana yardımcı olabilmekte midir?
Dinimiz sayesinde biz bu konuda ufak yaştan itibaren çok büyük bir sorundan uzaklaşmış ve de belki de Rabbin bir lütfü olarak,şeytanın hileli tuzaklarından uzaklaşmamızı sağlamıştır.Ve felsefenin bazı yargıları göz önüne alındığı varsayılırsa,dinin,felsefenin çıkmaz sokaklarına yol olabileceği çok güzel örnekler ile belirtilmiştir.Ayrıca felsefenin özünde yer alan ayrıcalıklı kısımlarda bize gerçeğin yolunu bulmamızda yardımcı olmaktadır.Zenginlerin sahip oldukları mallarının fazlasını eşit şekilde fakirlere dağıtılması fikri ve ideolojisi;tamamen insanlar için yararlı bir gayrettir.Tabi ki balık vermek yerine,balık tutmayı öğretmek bir marifettir.Ama bu marifetin özünde yer alan yine insan olduğu için,bu hukukun yenmemesi için ilk başta felsefe öncü adım olur.Bu fikrin ortaya çıkışı ve de fikri sahiplenme kültünün oluşması felsefenin amacı olur.Başta da dediğimiz gibi,felsefenin imanı şüphe olduğu için;bu mekanizma hep kontrol edilmeli ve ‘Acaba burada sorun oluşabilir mi ?’ sorusu defalarca tekrarlanmalıdır.Felsefe bu amaç itibari gerçeği anlatmakta ve de bunda da hep başarılı olmuştur.İnsanların;yani halkların refahı,dünyanın dengeli ve düzenli yönetileceği yerlerde daha rahat olmuştur.Bunun sonucunda da anlayacağımız üzere,felsefe sınıfsal bir nitelik taşıyan düşünceye sahiptir.Sınıfsal düşünce ile beraber felsefe pratik de sosyal yaşama da etkisi olmaktadır.Bazı düşünce ve hareket sınıflarına yararlı,bazılarına da zararlı olmaktadır.Bunun için felsefe bir yandan istenmek de;bir taraftan da istenmeyen bir varlık hükmüne geçebilmektedir.
Felsefenin tanımını yapıp daha mantıklı ve açık bir şekil de felsefenin gerekliliğini ortaya koyup,yararından daha iyi bahsedebiliriz.Felsefe kelimesinin aslı Yunancadan gelmek de olup(philosophia),bilgi aşkı,bilgiye aşık olma olarak manası açıklanabilmektedir.Peki bilgi aşkı ne demektir?Bilgiyi öğrenme pahasına her türlü normu ve kuralı yıkıp,kimsenin egemen fikrine takılmadan kendi gerçeklerini oluşturma fikri midir?Tabi ki,bu açıklama eksik ve de hatalı olur.Benim için doğru olan bir diğeri için pekala yanlış olabilir.Bu her zamana geçerlidir;çünkü önyargılı varlıklarız.Bir tanımı bile tam olarak ifade edilmekten kaçınan bir yolun(Felsefenin sanatsal ve bilimsel analizleri baz alınarak denebilir) bize hala ne gibi faydası olabilir?
Şimdi, isterseniz gerçek hayattan biraz örnek verelim.İşsiz insanlar,hayat pahalılığı,gençlere yeni iş alanı ve imkan vermek yerine;üniversitelerde insan kalabalığı yapmak(Bu konu ayrıca yazılması gereken bir konudur ve Arthur Schopenhauer ışığında bu konuyu ileri de okuyabilirsiniz),silah alınımının kolaylaştırılması,tecavüzlere karşı yasaların çaresizliği,Amerika ve çeşitli emperyalist ülkeler tarafından üçlü yöntem ile ülkelerin bağımsız yapılacağı iddiası ile sömürge edilmesi,kanlı ve masraflı savaşlar(Vietnam savaşı,Kore savaşı,Körfez savaşı,Sovyetlerin dağılması,Afganistan ve Irak işgalleri,Çeşitli Afrika ülkelerine savaş için silah ticaretleri) gibi burjuvazi sınıflarının küresel almaçları tarafından her zaman hedef gösterilmiş ve de ezilmiş halkların oluşmasına yardımcı olmuş bu örnekler aslında hepimizin sorunudur.Yıllardan beri süregelen Filistin-İsrail arasında ki savaş için Türkiye’deki sivil örgütlerin gerçekleştirmiş olduğu ve dünya tarafından duyulan ‘Mavi Marmara’ yardım gemisinin zaferi esasında dünyada ki gerçek paradigmanın memesinden fışkırmış birkaç damla süttür.Ve bu saf hal ile beraber ezilmiş sınıflar için ve ezilmiş halklar için kurtuluş yolunun,şüphe edilen yolları denemek ve de bu yollar üzerinde gerçekten pratik denemeler yapmakla olduğu bir kez daha kanıtlanmış olmaktadır.Evet,her şeyden şüphe edeceğiz derken,bir kanıt ortaya çıkarma fikri uygun mudur?Şüphe olduğu kadar aslında;şüphenin kendisinden de şüphe duymak gerçek bir yoldur.Bu da insanın kişilik kazanmasına yardımcı olur.Her şeyden şüphe eden bir insan,git zaman gel zaman artık kendinden de şüphe etmeye başlarsa,hiç kimseye verebileceği fayda kalmaz.
Aslında işin özün teori ve pratik olarak yapılacak işlerin her zaman bir bütün dahilinde yapılması gerekliliğidir.Şimdiye kadar var olan ve de insanlar tarafında kentilyonlarca defa kullanılmış olan mevcut terimleri bir anlığına hafızamızdan silelim.Esasında açıklanabilen tek mantıklı yol;bir maddeyi tanımlamadan önce onu deneme yolu ile öğrenme şeklinde oluşudur.Ama onu deneyen ilk insan olma şerefi bir kişiye mi acaba mahsustur?Gerçekten de bir insanın bütün bir insanlığa sahip çıkması gibi bir fikir kabullenilebilir bir fikir midir?Bu noktada materyalist akımların felsefe kafa karışıklığı önemli bir yere sahiptir.Dini olarak bir bütünlük içermesi gereken her şey hakkında tamamen zıt ve de şüphe dışı garip kabullenmeyişler,felsefenin özüne de hep zarar vermiştir.Çünkü yukarıda ki paragraf da verdiğimiz canlı örnekler için materyalist bir düşünce ve de Marksist bir evrensel olmayan ide tavrının hiçbir yararı olmamaktadır.Kapitalist gibi gözüken,semitizm öncülüğünde hareket halinde guruplaşan bu akımın öncüleri esasında yanlış yolda birçok gerçeği barındırmaktadır.Ancak bu tür hareketler de öncü oldukları fikrin meyvesini görünce yine faşizan burjuvazi sınıfların hegemonyası altında;en gerici,en şoven ve terörist diktatoryasının rasyonel-sosyalist güruhuna dahil olurlar.Onca yıl yaşasın diyalektik materyalizm ve yaşasın sınıfların eşitliği gibi çeşitli vaatler ile kendi kendilerini şartlandırmış olan öncüler,gün gelip çattığında savundukları işçi sınıfın hakkını dahi çalabilmektedir.Çünkü Marx’ın öncül olmasa da,önemli bir kitabı olan ‘Das Kapital’ kitabını dahi tam idrak ederek okumamışlardır.Bunu okuyanlar ise;paranın oyuncağı olmuşlardır zamanla.Hiç mi faydası dokunduğu okur olmamıştır?Olmuştur ve örnekleri de çoktur.Ama dünya da ki karışık bir sınıfın oluşması ve ezen burjuvazi sınıfının hala etkinliğini sürdürmesi;orta sınıfın yok olma çağrısında daha çok orta sınıfın çıkması ve bunun sosyalizmin zaferi gibi düşünürken aslında tam tersi,dünya merkez bankalarınca oluşturulmuş zararlı ekonomik faaliyetlerin sonucu olduğu ve de bu üst yönetim kadrolarında genellikle materyalist fikrin özüne sahiplenmiş ancak sonradan kendi kendini satan vicdanların olduğu düşünülürse,felsefe olarak düşünmenin ve bulunduğu halden şüphe etmenin ne kadar da mantıklı olduğu ve de pragmatizm yalanı altında kendini kandırırken;halbuki nice insana zarar verdiğini düşünememek çok zararlı bir akımın oluşmasına ve devam etmesine sebep olmuştur.Diyalektik materyalizmin varlığına tamamen nefret duymak ve kabullenmemek,felsefe ile uğraşan insanlara ters bir durumdur;ancak gerektiği kadar şüphe ile beraber diyalektik materyalizmin bize verebileceği faydaları dahi düşünüp,varsayımlar ile bulabiliriz.Bu teorik bir tez olarak kabul edilebilir;ama pratikte yüzlerce örneği de teşkil etmektedir.Asıl olanı idrak edemeyen aklın,asıl olana ulaşana kadar uğraşıp,tecrübeler ile varması felsefenin olgu mekanizmasının bir sonucudur.
Meselenin biraz dışına çıktığımın farkındayım.Faydacılık yönü itibari ile,akımdan faydalanarak felsefenin gerekliliği hususunda düşünmeye çalıştık.Farkındayım,bir sonuca ve maddesel olarak sıralamış da değilim.Ama anlatmak istediklerim çok basit olmalı gerektiğini iyi biliyorum.
Kısaca;yaşadıklarından ders çıkaran ve adını felsefe olarak nitelendirmeseniz dahi,açıkça tecrübe ettiğiniz konulardan yola çıkarak,şüpheden dahi şüphe edilmeyi öğrenebilme yoluna girmeye çalışmalıyız.
*Yazıda geçen fikir manevraları,gerçeğin hiçbir akımda kalmadığını anlatmak adına bir metottur.
fikrimedebi.wordpress.com/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.