- 785 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HABURU KAPATMAK
Türkiye bıçağın kemiğe dayandığı noktayı geçmiştir. Yedi düvele karşı bir mücadele içindedir. Teröre kurban verdiği evlatlarının acısıyla birtakım önlemler almıştır, alacaktır. Hepimizin isteği bu değil miydi?
“Tezkere Meclis’ten geçti. Asker hemen Kuzey Irak’a girsin.” ya da “Daha ne bekliyoruz?” diye hayıflanmaya gerek yok. Her işin olduğu gibi bu işin de bir kuralı var. Hesabı kitabı var.
Elbette bunu yapacak olan da bizler değiliz. Askerimiz, devlet adamlarımız, siyasetçilerimiz var. Kimin ne yapması ve nasıl adım atması gerektiğini onlar belirleyecekler. Tabii zamanını da. Bu, onların işi.
Biz millet olarak hep birlikte onlara destek olacağız. Engeller çıkarmayacağız. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı, Arnavut’u, Gürcü’sü Albayrak altında vatanımızı savunan insanlarımıza sahip çıkacağız. Önlemlerine destek olacağız.
Hükümet bir çok önlem peşinde doğal olarak. Habur Sınır kapısı’nın kapatılması da bunlardan biri. Zira Habur, Türkiye’den Irak’a yapılan ticaretin ana geçiş noktası. Dahası Avrupa ve Asya’dan Ortadoğu’ya yapılan ithalatın ve oradan yapılan ihracatın da geçiş yeri. Kapatılmasının Irak’ın kuzeyinde hayatı durduracağından söz ediliyor. Demek ki etkili bir silah olabilir.
Özellikle Güneydoğu kökenli nakliyeci vatandaşlar, şoförler, firma sahipleri bu konuda itirazlarını yapıyorlar: “Biz bu işten ekmek yiyoruz. Kamyonlarımızı evlere kapatıp aç mı kalalım?” diyorlar.
Oysa evlerine terör ateşi düşüp evlatlarını vatan yolunda şehit veren ailelerin acılarını da paylaşmalarını beklerdik. Bu yolda yapılacak fedakârlıklara gönülden katılmaları çok daha yerinde olurdu.
Elbette Habur kapatılınca biraz sıkıntı çekilir. Ama Ortadoğu’ya ihracat durmaz. Onun yerine yeni kapılar Suriye’den, İran’dan açılır. Belki de zamanla daha da iyi olur. Bütün bunların elbette hesapları yapılacak.
Ayrıca “Kuzey Irak’tan gelen petrol de kesilebilirmiş” diyorlar. Kesilecekse kesilsin. Evlatlarımızın kanları ve canlarını böyle maddi çıkarlarla mı mukayese edeceğiz? Ayıp, ayıp!..
Gerekirse tasarruf yapacağız. Benzin ve mazot almayacağız. Arabalarımızı kullanmayacağız. İşyerlerimize toplu taşıma araçlarıyla gideceğiz. Gerekirse yürüyeceğiz. Aç duracağız. Ama bileceğiz ki, biz millet olarak bu vatan için, evlatlarımız için fedakârlık yapıyoruz. Gerektiğinde de eli silah tutanlarımız, çocuklarımızın yanında vatan savunması için yeniden görev alacağız.
Asil Türk milleti budur. Onu tarih sahnesinde öne çıkaran değerler bunlardır. Vatan için, bayrak için yeri geldiğinde ölmesini de bilir, öldürmesini de. Bunun sonuçlarını biraz da bu milleti ayağa kaldıranların düşünmesi gerekir. Çünkü biz yeterince düşündük ve sabrettik.
İçeriden ve dışarıdan yükselen çatlak seslere gelince… Onlar da Türkiye’nin demokratikleşmesinden yararlanarak fırsatçılık yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Sabrımızın sınırını zorluyorlar. Ama nereye kadar? Her şeyin bir sınırı var tabii. Türkiye bu süreçleri geçmiştir. Şimdi önlem zamanı. Hareket zamanı.
Önümüzde bir geçit var. Millet olarak bu sınavı da Allah’ın izniyle başarılı bir şekilde geçeceğiz. Birbirimize zor günlerimizde destek olacağız. Gerekirse ekmeğimizi paylaşacağız. Sırt sırta, el ele vererek bütün zorlukları aşacağız. Vatanımızı savunacağız. Bayrağımızı indirtmeyeceğiz. Ülkemizi böldürtmeyeceğiz.
Dost ve düşman bunu böyle bile.
YORUMLAR
.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=7183
Tebrik ederim... tebrik ederim... tebrikler...
Sesin çıktığı kadar Şairsin...
Sesini yükselttiğin kadar yazarsın...
İşte, yazınız bunu anlatıyor.
Nâmık Kemâllik bu... Mehmed Âkiflik bu.
Bir ses de Trabzon'dan yükselsin istiyordum...
İyi ki, aynı sitedeyiz... Gönül Dostlarımızla birlikte.
Takdirlerimi bildirir, Selâm ederim...
Kadir Yeter.03.01.2008 Perşembe.TRABZON.