TILSIMLI SANAT

Lumiere kardeşler 1895’te Paris te tüm dünyayı saracak,farklı milletlerden,farklı sosyo-ekonomik şartlarda yetişen insanların duygularına,düşüncelerine yaşamlarına dahil olmamızı sağlayacak tılsımı icat etti.Farklı hayatların kısa süreli kahramanları olmamızı sağlayan o tılsım Sinemadır…
Sinema ülkeyi ekonomik yönden güçlendiren,toplumu ise kültürel alanda gelişmesinde büyük katkısı olan, filmin kahramanı gibi düşünmeyi ve yaşamayı, farkında olmadığınız ya da kullanmayı unuttunuz empati yeteneğinizi 90 dakika da kullanmayı öğreten,tanımadığınız insanlarla kaynaştıran farklı kültürlerden dostluklar kazanmanızı sağlayan 7.sanattır…
Ülkemizde çoğu zaman ekonomik nedenlerden dolayı sekteye uğratılan sinema sektörü aslında tam anlamıyla sağlıklı hale gelemedi.Sinema emekçilerinin zorlu çalışma şartları,yatırımcıların ve devletin bu sanat dalını göz ardı etmesi maalesef ki hak ettiği değerde olmamasının nedendir.
Sinema filminin oluşumundan sinema salonunda ki gösterimine kadar arkasında güçlü bir aile, büyük emek,sevgi ve tutku vardır. Sinema seyircisinin salondaki koltuklarda yerini almasıyla yeni bireyleriyle aile tamamlanır.
Sinemanın tılsımına kapıldığınız an artık dünya ayağınızın altındadır.Önce sinema filmi yapanların tümünü hikaye ye dahil eder sonra o koskoca perdenin üstünde canlanan hikayeye sizi dahil eder.85-90 dakikalık hikayede sizde o an farklı karakter, farklı yaşam tarzına dahil olursunuz.
Ülkemiz de vizyonda ki Türk filmlerinin çok olması Türk sinemasının hareketlenmesi sevindirici . Amerikan sinemasının yıllarca Türkiye yi etkisi altına almışlığından biraz olsun sıyrılmış durumdayız. 2005 tarihinde yapılan Çağan Irmak imzalı “BABAM ve OĞLUM” adlı filmiyle kendi ülkemizi tanımaya içinde var olmaya başladık. Artık kendimizi,özümüzü özlemiş olduğumuzun farkına vardık.Şu günler de
Ata Demirel’in “EYVAH EYVAH 2” filmiyle de yarım kalan özlemimizi gidermekteyiz.
Televizyonun karşısında hiçbir zaman sinema filminin tılsımına dahil olamazsınız. Evinize sinema içerikli televizyon sistemi kursanız bile gerçek sinemanın tılsımının, tutkusunun yakalayamazsınız..
Filmin seans saatine yetişmek,gişe de sıra beklemek,fuayesinden geçerken “hoş geldiniz,iyi seyirler” diyen fuaye görevlisiyle karşılaşmalı,loş ışıklı sinema salonunda “biletiniz lütfen” diyen salon görevlisine biletinizi teslim ederek perdenin gölgesinde ve fuaye görevlisinin elindeki fenerinin ışığında oturan insanların arasından geçerek koltuğa oturmalı
Salonda ki kocaman sessizliğin arkasından sinema makinesinin sesini duymalı ve farklı hayatların Kahramanları olmanızı sağlayan peri tozunu ve ışığını küçük sihirli penceresinden salona yayıldığına şahit olmalı…
Beyaz perdede de canlanan görüntüyle bir anda salonun içine yayılan sesin heyecanını yaşamalı, 10 dakikalık arada fuayeye giderek büfesinden mis gibi kokan mısırınızı, içeceğinizi almalı, etrafınızdaki tanımadığınız insanlarla aynı büyünün altında olduğunuzun farkına varmalısınız ki...
Filmin sonunda ise,
Sizi içine alan perdeye yansıyan hikayeden ayrılamadıysanız artık sizde sinemanın tılsımındasınız.
Sinema ailesinin bir ferdi olmak istiyorsanız 7.sanatı ,merak ediyorsanız bence en kısa zamanda gündemdeki Türk filmiyle bu tılsımlı ailenin içine dahil olmak için acele edin.
Halen daha Televizyonda film seyretmekle ve Sinemada film seyretmek arasındaki farkı anlamadıysanız bir daha sinemaya zahmet edip gitmeyin!
Çünkü siz sinemanın tılsımına sahip olmak için caba harcamamışsınızdır…
Dilek AKINCILAR