Hırs, Nefret Ve Öfke
Özlemimiz hep, genellikle dostluktan, barıştan, sevgiden yanadır. Konuştuklarımızda, yazdıklarımızda hep bu özlemler ağır basar. Ama görülüyor ki bugün dünya göklerini kaplayan hırs, nefret ve öfke adlı üç kara bulut, insanları pençesine almış kıvrandırıyor. Özellikle ülkemizde hırs, nefret ve öfke ekilen bataklıklardan, ulusalcılık ya da milliyetçilik ya da başka kavramlar adına cinayet, katliam, linç büyüyor, çoğalıyor; kimi ellerde ve gözlerde meşruluk kazanıyor!
Görülen odur ki; hırs, öfke ve nefretin yanında söz tükenmiş gibidir. Beyinler dumura uğramıştır. Çölleşen yüreklerde sevgi ve barış çiçekleri yerine üzerlerinde dikenli kara çalılar türemiştir.
Hırs, bugünümüzü, yaşadığımız güzellikleri görmeden, fark etmeden, kanlı kılıçlarla, kara barutlu toplarla geleceğin surlarına saldırmaktır. Hırs, gören gözlerin kör olması, yüreklerin mühürlenmesi, beyinlerin güzel düşüncelere karşı zincire vurulması, dudaklara “sevgi, barış, dostluk” gibi sözcüklere karşı dikenli tel çekilmesidir.
Hırsın egemen olduğu yürek ve beyin, hep bir noktaya bakar. Başka açılar ve noktalar, kapsama alanı dışındadır. O baktığı nokta ise yalnızca kendi çıkarı, kendi beklentileridir. Ama bu çıkar ve beklentiler, her zaman çoğunluğun yıkımı olmuştur.
Hırs, nefretin fidanlığında filizlenir. Nefret, duygunun, coşkunluğun, tutkunun, tükendiği noktadır. Bütün namlular bir hedefe odaklanmıştır. Artık tüm silâhlarda gez: yok etme, göz: kahretme arpacık:bitirme konumundadır.
Nefreti şişiren acıların körüğüdür. Nefret, gülleri soldurur, gölleri doldurur. Nefret, yıldızları düşürür, güneşi üşütür. Nefret, şafağı kemirir, geceyi sular. Nefret, yüreklerdeki közü söndürür, pişmanlık bahçesine döndürür. Nefretin öz kardeşleri, korku, kuşku ve kaygıdır. Nefret, umudun düşmanı, öfkenin yoldaşıdır.
Öfke, nefreti sürükleyen, ileri süren, ama bir süre sonra yarı yolda bırakan bir yoldaştır. Kimi zaman baldan tatlıdır, kimi zaman zehirden acı. Bir bakarsın yürekleri tutuşturan ateş, bir bakarsın ocakları söndüren yangın.
Öfke, bitmemiş düşlerin aynasında solan acı süsleridir hayatın. Öfke, güneşi çekerken ipe, karanlık kaldırır başını gizil vadilerden. Öfke, ürkektir, renklerden uzaktır, tuzak kurarken ışığa, zulası korkak bir yürektir.
Zaman, çekerken acının zincirlerini makaralara, hırs nefret ve öfkenin bir yanı yalnızlıktır, tüter duman duman... Bir yanı ıssızlıktır, öter çın çın! ! ! Ve ortada acının ve sabrın yazılmamış tarihi akadurur yüzlerimize.
Acıya alışmıştır tarih, sessizliğin çığlığını duymak insana vergi. Ödenmez borçların kan deryasında geçip gidiyor koskoca bir evren. Sırrı sabrımızda kilitli.
Ali Ziya Çamur