suçlu
SUÇLU
Gecenin karası gibi - kısa sayılabilecek uzunlukta- kara saçları gözlerinin önüne dökülmüş , kirden rengi kaçmış kazağının kollarının ağzı ile gözyaşlarını siliyor bir yandan da içli bir bakışla bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ,belirsiz ,birisine….
Gün emaneti devretmenin verdiği rahatlıkla usulca bırakıyor günah yüklü dünyayı , örtü misali gecenin karanlığına…Serinlemiş, hatta soğuk denilebilecek bir hava …İnsanlar günün yorgunluğunu yüzlerine yüklemiş, hissiz, bir an önce eve ulaşma isteği ile yürüyor acele ile sokaklardan…Sokaklar çamur …Geçen günlerin hatırasını saklıyor üzerinde…Ve üzgün çehreler!....
Bir bir evlerine dağılmış çocuklar , kapılarını kapatmış anneler…Sesler yükseliyor evlerden…Kızgın, üzgün ,korkutan sesler…
-Ne bu üst başının hali? Sana oyun oynarken üzerini kirletmeyeceksin demedim mi been?!...
-……………
-Ben sana bu vakte kadar dışarıda kalmayacaksın diye kaç defa söyledim?
-…………..
-Sana oyuncaklarını arkadaşlarına verme , kırarlar demedim mi? Oh olsun işte! Beyinsiz çocuk!...
-………
-Çık dışarı çabuk !..Bu haline ne? Bir de bu halle basma oraya buraya!...Kaç defa söyledim ben kakan geldi mi bana söyle diye?
-------
Ve ağlamaya başlamıştı..Çare miydi peki? Kaç kişi ağlayarak çare bulmuştu derdine? -Ben ağlayarak derdine çare arayanlardan değil rahatlamak isteyenlerdenim- Gözyaşları yıkmış bendini , dinlemez artık ,ne sus, ne yok!..O kara gözler alışkın olduğu , -her gün farklı bir nedenle aynı sonu yaşıyordu zira!- hali tekrarlıyordu…Her günkü o hazin manzarayı…
-Yine altını pisletmişsin işte! Kim temizleyecek senin bu kirini şimdi? Çık dışarı! Çık çabuk arkana bile bakayım deme…
Son haykırışları çarpıyordu nemli duvarlarına evin!..Ve küçücük yüreğine hançer saplıyordu , deşeliyordu durmadan orasını burasını o et parçasının – Ne kazanacaksa artık?-
-Sakın ben gelme demeden içeri adım atayım deme..O soğukta öylece bekle de aklın başına gelsin!...Göreyim bakalım bir daha yapar mısın, yapmaz mısın aynı şeyi?
Çıkmıştı işte.Ve öylece bekliyordu şimdi.Ama ne yi ? Ne zamana kadar sürecekti bu bekleyiş?...
Sahi ne kadar acımasız olmuştu insanlar?..Bir küçük şey için miydi bunca kızmalar , köpürmeler? Kızan kimdi hem,kızılan kim? Kızı değil miydi oysa kızanın kızdığı o elbiseleri içinde küçülmüş, korkmuş, kaybolmuş kız?...
Evet!
O zaman bu yapılan nedendi? Nereden unutmuştu kendi küçüklüğünü? Bir öç alma mıydı yoksa?
Bilemem . Ne ise bu şey yapacağını yapmıştı işte. Ağlıyordu…Gece o ilikleri donduran soğuklarının habercisini yollamıştı sokaklarına şehrin, tenhalarına..
Bahçe..Kışın belirtisi var her köşesinde.Çıplak ağaçlar, ölü toprak….
İşte kapının kuytu köşesi..
İşte o. O elinde olmadan yapılmış bir yanlışın,- kabahat sayılan birilerince- cezasını çekiyor ..Soğuk her dakika biraz daha hissettiriyor ıslak elbiseler içinde …Küçülmüş sanki!...Elleri kıpkırmızı ,Donmuş. Islak gözler..
Ağlıyor .Çıkalı kaç zaman oldu umurunda değil işte ağlıyor.Ayakkabı yok ayağında.Kovulmanın ertesinde giymeye bile vakti olmamış. Burnu akmış ama şimdi sırası mı?..Olan olmuş..Belki isteksiz,istemeden, ama ne çare…
Şimdi ses gelecek kapını arkasından.Yaptığı yanlışlın yıktığı kaleleri onarmaya çalışan, kırdığı kalpleri kazanmaya….
-Oy!, Oy!..Kim kızmış kızıma ? Kim sana kıymış da seni bu soğukta bekletmiş böyle, ıslak? Seni, acımadan kim ağlatmış böylesi? …Oy , oy, Oy,,,Ağlama kızım ! Oy….
Biraz önce kızan, kendisi değilmiş gibi? Söyledikleri yalan mı ne annenin?
Anneler de yalan söyler mi?
-Oy! Ben sana kızmadım ki? Ben sana demedim onları, Oy, Oy….
Yalan! Sanki biraz önce diş gıcırdatan kendisi değildi?...Kovan, hatta yakınında olsa dövmeyi bile göze alabilecek olan?
Ne iki yüzlü insan bunlar! Madem acıyacaktın nedendi bunca kızmalar, bağırmalar, kırmalar? Altı üstü bir kıyafetti işte değer miydi?
Göz yaşları hicran olmuş , duymuyor bile..O nasıl ağlayış ya rab? Hala ağlıyor? ( biraz da üşümenin birikmiş boşalması olsa gerek!)
Neden sonra açıyor kollarını ..Sıkı sıkı sarılıyor..Ağlıyor..Isıtıyor sıcaklığında ellerini , içini, ..
Kapı açılıyor..Kucağına almamış annesi, yürüyorlar kapıya doğru ,,…Kirli diye mi hala bu kucağa almayış? Yoksa hala kızgınlığın eseri mi?
Kapanıyor kapı…Ağlama sesi geliyor kulaklara..İnadına…
Anne….Anne….Anne…
Dinliyor dallarına tünemiş kuşlar Amira’nın ağlayışını…Ağlıyorlar..
YORUMLAR
aramıza hoşgelmişiniz...
sayfanın rengi değişirse daha güzel olur...kutluyorum..
dua selam ile...