- 9875 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DENGE - (Yin ve Yang)
Denge!
İyi ve kötü
Gece ve gündüz
Siyah ve beyaz
Kadın ve erkek
Herşey bir dengeden ibaretti. İnsanların içinde, doğa da varolan tezatlar, esasında bütünü oluşturuyordu. İnsanın içinde iyiyi, kötülüğe karşı hep bir koruma iç güdüsü olsa da, nitekim herşey sadece iyi değildi, ya da iyi olmamalıydı. Kötülük iyiliğe meydan okuyordu. Mesela acı çekmeden mutluluğun nasıl bir iksir olduğunu anlamak oldukça güçtü. Güzel olan herşey, kötülükten de elbet tatmş olmalıydı. Çünkü kötü bir şey yaşamayan, iyiliğin kıymetini nasıl bilebilirdi? Hastalanmamış bir insan için, sağlığına bedel biçmek olanaksızdı.
Bedende şaha kalkmış (siyah ve beyaz) iki at çlgınca bir yarış halindeydi. Ama ne akıl, ne mantık, ne duygular, ne düşünceler ikisini de heba edemiyordu. Seçim yapamıyor, ikisinden de cayamıyordu. Zira an be an değişen insani eylemleri, çabaları, belki tutarsızlıkları her ikisine de muhtaç bırakıyordu onu. Her ikisine de durum ve an’a göre ihtiyaç duyuyordu. Bütünü bozamazdı. Ekmek ve su kadar birbirine bağlıydı herşey.
‘Mevlana ve Yunus Emre için "aşk" parçanın bütüne kavuşmasıdır.’ ( Wikipedia)
Yaradana duyulan ‘aşk’ bütüne kavuşmak için sadece bir aracıydı. Kadın/erkek ilişkilerinde ise bu biraz değişime uğruyordu. Aşk’ın içinde varolan haz ve acı, insanların bu histen neden bir türlü kaçamadığını esasen biraz olsun açıklayabiliyordu. Haz aldıkça acı çekmeye zorlanan / acı çektikçe haz alan; arzu, tutku ve kimi zaman kavuşma, kimi zaman kavuşamama ve akabinde imkansızlık isteklerine boyun eğen ruh, bu duyguları sevilenden aldığı pozitif güç ile, mutluluk hissi ile besliyordu. Yani iki duygu da birbirine sıkı sıkıya bağlıydı ve onları birbirinden ayırmak olanaksızdı.
Aşk çıkmazlar bütünüydü. Acı ve hazzı aynı anda yaşayan kalp, kendi kimyası için dengeyi sağlıyordu. İnsan da, kendi adına bunu yapıyordu aslında. Hem kendine bir takım seçenekler sunarak, hem dünyadan uzaklaşmadan dengeyi korumaya çalışıyordu. Sonuç belliydi, her iki karşıt kutuptan da payına düşeni alacaktı. İletişim kurduğu her insana hem iyi yüzünü, hep karanlık suretini mutlaka sunacaktı. Kimse tamamen iyi veya tamamen kötü değildi. Bu doğaya aykırıydı.
Dönüşüm sürecinde, kötü olandan eninde sonunda iyiye giden bir yol bulunacaktı. Bu durum aksi için de elbette geçerliydi. Zaman aşımına uğrayan herşey kendi ekseninde durmadan dönen ve süregelen bu değişmez değişimin birer parçasydı. Akışına bırakmak, zamanın güvenli kollarına emanet ettiğimiz hayatımızı, sabırla ve merakla beklemek ne kadar zor olsa da müdahale edemeyeceğimiz durumların varlığını kabul etmekten başka seçeneğimiz yoktu. Her yazın ayazı ve her kışın baharı vardı.
‘Her kötülüğün içinde iyilik her iyiliğin içinde biraz olsun kötülük vardır.’
fulya/ocak2011
*Yin ve Yang : Çin felsefesinde, insanların doğadaki olayları algılayışlarında karşılaştıkları ve evrendeki her devingen nesnede bulunduğuna inanılan doğal karşıtların genel tanımlaları. Edilgeni, karanlığı, dişili, olumsuzu ve tüketimi betimleyen "yin" geceye, aydınlığı, erili, olumluyu ve üretimi betimleyen "yang" ise gündüze karşılık gelir. sürekli bir mücadele içinde olan yin ve yang birlikte bütünü yaratırlar. (Kaynak : Wikipedia) (ç.n)
YORUMLAR
Fulya CODAL
hoşgeldiniz..