- 695 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İKİ DİLDE TABELAYA İZİN ULUS DEVLETE SON!
Trafik tabelalarında Türkçe ile birlikte Kürtçe de yazılması, Türkçe Harf kullanma kanununa aykırı bulunmadı.
1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun’un 1. Maddesi’nde, ’’Şimdiye kadar Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından ve merbut (bağlı, bağlanmış) cetvelde şekilleri gösterilen harfler (Türk harfleri) unvan ve hukuki ile kabul edilmiştir’’ denilen birinci madde gerekçe gösterilmiştir.
Güzel bu maddeye göre Latin harfleri kullanmak serbest. O zaman alfabemizde olmayan Q, X, W gibi harfleri de alfabemize niçin almamışız? Acaba bunun altında özellikle Kürtlere yapılan ayrımcılık mı yatıyordu birilerinin iddia ettiği gibi. Yoksa Türkçe ses uyumunda bu harflere gerek olmadığı için mi. Örneğin: bizim alfabemizde Latin alfabesinde olmayan İ ve Ğ harfleri var işte bu da Türkçe ses uyumunu sağlamak için ilave edilmiştir. Yazılarımızı yazarken lehçelere göre yazmadığımız için, yazımda dil farkı gözetilmemiştir.
Anadolu da K harfi ekseri G olarak söylenir. Kadın yerine Gadın demek gibi. Kapı yerine Gapı demek gibi. Ama biz bunu yazarken G’ler K olur.
İşte Q, X, W harflerinin alfabemize alınmamasının sebebi de budur. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her ferdin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına yakışır bir şekilde Türkçe konuşmayı öğrenip yazabilmesi içindir.
Bizde kabul edilen Latin harfleri bunlar olduğuna göre, bunlar da Türkçe ses uyumuna uygun olduğuna göre, Kürtçe tabelalara izin verilmesidir asıl ayrımcılığı körükleyen.
Gelelim Kürtçe tabela meselesine. Türkçe bilmeyenler için asılıyormuş bu tabelalar. Peki, Türkçe bilmeyen bir insan bu tabelaları nasıl okuyacak. Okuma yazmayı hangi Kürtçe eğitim veren okulda okudu. Eğer bu insan bunca yıldır Türkçeyi öğrenmemişse, okuma yazma da bilmiyor demektir ki bu insan gerek yol Levhalarını, gerekse Belediyelerin kapılarına asılan tabelaları okuyamayacaktır. Peki, o zaman bu tabelalar kimin için asılmaktadır oraya. Tabii ki Büyük Kürdistan Devletinin inşasına, Maalesef Türkiye Cumhuriyetinin Devleti eliyle konan bir taş olarak asılmaktadır o tabelalar.
Bu gün Türkçe’nin altına Kürtçe yazılmasına çıkan izinden sonra, ülkemizde yaşayan diğer azınlıklar da isterlerse kendi dillerinden tabelalar asmayı, köy isimlerini kendi dillerinden yazmayı. O tabelaların hali ne olur düşünebiliyor musunuz? Mademki yasal bir yasak yok onların da en tabii hakkıdır bunu istemek. Tek tek isimlerini yazmama gerek yok ama hani Türkiye bir mozaik oluşturuyor ya bu çok dillilik, çok milletlik, çok dinlilik hakkında. O zaman o çoklar da bu haklarını kullanmak istediklerinde hiç birimizin itiraz hakkı olmayacaktır bu ret edilen davadan sonra.
Sonuç itibariyle Türkiye bir ayrışım noktasına doğru, yasal olarak getirilirken, bizlerinde mantıken bu ayrışımı haklı görmeye başlaması kaçınılmazdır.
Farkındaysanız artık bu gibi haberler gayet olağan karşılanıyor. Neredeyse haber niteliği bile taşımıyor. Bunu yorumlayanlar ise yıllardır yapıla gelen bir hatanın fark edilmiş olmasından duydukları memnuniyeti dile getirirken, bu hatanın yasal yoldan düzeltilmesine olumlu bakabiliyor.
İşte mantıki olarak kabullenmek de burada başlıyor ve bunun tüm halkımız tarafından da kabul göreceği günler yakındır. Düşünün bakalım bu güne dek neleri kabul etmedik. Nelere sessizce seyirci kalmadık. Hep kendimizi bu sabrın da bir sonu vardır diye teselli edip bitmeyen bir sabırla, Türkiye’nin Parsellenişine seyirci olmadık mı? Atatürk ilke ve devrimlerinin katledilmesine göz yummadık mı? Misakı Milli sınırlarımızın değiştirilmesine bu sabrımızla izin vermedik mi? Askerimizin, Yargımızın, Eğitimimizin içten tasfiyesine yine bu sabrımızla seyirci kalmadık mı?
Tüm bu tehlikeli gidişatı görüp, halkı uyandırmak isteyenlerin tek tek tutuklanmasına da “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesiyle bakıp, bu tutuklanmaları izlemedik mi?
İşte sonuçta geldiğimiz nokta bu ve bugün buna olumlu bakabiliyorsak, yarın geleceğimiz noktayı da bu günden kabullenmişiz demektir.
Ayla BERKİN
21.01.2011
YORUMLAR
Devletin bir resmi dili olu, halkın kaç dili olduğu bence hiç önemli değildir... Şu dil ne kadar başa iş açıyor, sanat ve şiir, müzik, dil ayırt etmeyen insan kültürün bir parçası olan ve farklı bir yapısı bulunan bir dili neden bu kadar sorun yapıyor anlamış değilim...
bence bir şey sormak istiyorum, doğuda büyüdüğüm için sık sık karşılaşırdım. Hastanede yetmiş yaşlarında bir yaşlı kadın, hangi doktor gideceğini, hangi sıra onun olduğunu bilmiyordu, ve en aceyip olanı da kadın türkçe bilmiyordu... Doktoru bulsa ne yazar, derdini anlatması imkansız...
En son başka bir kadın onunla beraber doktorun yanına girdi, diğer kadın kürtçeden türkçeye çeviri yaptı...
Vesselam dil konusu benim de aklımı karıştırıyor...
Sevgiyle kalın...
AylaBerkin
Yorumunuz için teşekkürler, Saygı ve sevgilerimle...
Yazınız memleketimizin ne duruma düşürüldüğünün bir tesbiti olmuş.Uyanma diyorsunuz,ben de İnşallah diyorum ama hiç te umudum yok.Millet olmanın en büyük göstergesi dil ve Milli hassasiyetlere sahip çıkmaktır.Belirttiğiniz gibi bu yapılanların normal bir iş olduğunu gören bir yığın insan var.O halde bir şeyler yapmak gerekir.Allah Türk milletini korusun diyorum.
AylaBerkin
Yine konuyu ve lafı ağzımdan almışsınız.Kutlarım her zaman olduğu gibi.Sizin yarınız kadar görebilse herkes keşke,hoş görmezden gelinmekte çoklukla da sanırım.Yoksa görmemek için aptal olmak gerek.Kaleminizin yetkin avazı daim olsun efendim.Selam ve saygımla...
AylaBerkin
Yazınız sebebiyle sizi kutlarım.
Umarım ki çok kişi okur ve doğru olanı öğrenir.
Saygılarımla.