- 754 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARCI AYHAN (13)
Yine kavgalı bir güne başladık…Neden mi? Açıklayayım:
Çok iyi iş yapan pazarlar yerlerimizden biri, haksız nedenlerle kapanmak zorunda bırakıldı.Çeşitli şaibeler,dolaşıyordu pazarcıların ağzında.
“Yok efendim, pazarcılar derneği başkanı rüşvet yemiş,onun için Pazar yerinin kapanmasına razı olmuş,falan filan…”
Söylenenler, ne derece doğru,ne derece yalan hiç kimse doğru dürüst bilemiyor.Herkes,kendi kafasına göre yorum getiriyor.
Kapanan Pazar yeri çok büyük olduğu için ekmek yiyen pazarcı sayısı oldukça kabarıktı. Onun yerine bizlere ayrılan Pazar yeri ise oldukça küçük. Şimdi pazarcılar,ne yapacaklardı.Yarısından fazlası elenecekti kesinlikle.Pazarcıların yüzlerinde tedirginlik hat safhada adeta yürekler sızlıyor.Kurulu bir düzen, bir anda yıkılıyor.Kimse de çıt yok! Hak arama diye bir kavram zaten oluşmamış.Her şeyi oluruna kalmış. Mafya, sisteme el koymuş,istediği gibi at oynatıyor.Pazarcının gıkı bile çıkmıyor.Çıksa;dayağı yiyecek.
Yeni Pazar yerinden; mafya, kendi menfaatine göre yer işgalini yapıp,para karşılığında”,iş yaparım umuduyla” gelen pazarcılara sattı.Parayı verenler,sevinçliydiler;verdiğimiz parayı nasıl olsa çıkarırız düşüncesindeler.
Dernek başkanı, Pazar yerinin içerisinde padişah gibi dolaşıyor, düzeni kurmaya çalışıyor. Bu arada sebzeciler, kendi aralarında yer kavgasına tutuşmuşlar, hararetli bir şekilde kasalar havalarda uçuyor,yıkılan tezgahlardan dökülen sebze ve meyveler etrafa saçılıyordu.
Zabıtalar, hepten kayıp.Korkularına fareler gibi saklanmış olmalılar.Kavga bitene dek saklanmalarına devam edecekler, her taraf süt liman olunca da kurallarını uygulamaya başlayacaklar…Kurallar,her zaman zayıflar için geçerli olduğundan biz pazarcılar için de öyle tabi ki. Dişini gösteren, mafya ayağı ile geçinenler karşısında ise “tırsıp” arkalarına bakmadan sıvışıp kaçacaklardı.
Neyse küçük de olsa bir yer sahibi olduk nihayetinde. Aslında hiç umudum yoktu,yer için.Zira geçmiş günlerin birinde eşim,dernek başkanına pazarın içerisinde muhalif olup,uygulamak istediği karara itiraz etmişti.Bir tek muhalif olan bizdik.Diğer giyimciler ise kuzu kuzu boyunlarını eğip denileni yapmak zorunda kalmışlardı.Bu yüzden dernek başkanın gözünde “mimli” olabiliriz diye düşünüyorduk.
Eşim,
- Yeni Pazar yerinden belki bize de yer düşer! Diyordu.
Yer dağıtım esnasında dernek başkanı, eşimi gördüğünde;
- Bacım,sana da şurayı veriyorum, demez mi!
Kinci olmaması oldukça hoşuma gitmişti. Muhalif olmanın ödülünü almıştı,sevgili eşim.
Bir ay sonra dernek başkanı, yeni Pazar yerinde dolaşıyor,giyimcilere hal hatır soruyordu:
- Nasılsınız, yeni yerinizden memnun musunuz?
Herkes,el pençe ikiye bükülmüş durumda:
- Allah razı olsun senden başkanım! Diye yağ çekmekte yarış halindeler…
Sıra bize gelmişti.
Dernek başkanı:
- Nasılsın bacım,memnun musun?
Eşim,kesin ve kararlı bir edayla:
- Yüzlerce arkadaşımız,yersiz kaldılar,pazara giremediler.Onlar,ekmeksiz kalmışken ben nasıl memnun olabilirim halimden!,dedi.
- E,ne yapayım,elimden bu kadar geldi.
Fısıltı gazetesi pazarda hemen yayıldı:
“ Helal olsun ya Ayhan beyin hanımı Suzan hanıma,içimizden en erkeği çıktı,dobra dobra konuştu. Yazıklar olsun hepimize,”diye…
İşte böyle; pazaryerlerinde ekmek parası için didinmek… Zor…Çok zor…
Hülasa;yaşamın kendisi zor!..
DEVAM EDECEK!.
YORUMLAR
Size birşey itiraf edeceğim...
Pazara gitmeme gibi garip bir huyum vardı...
Yazınızdaki gözlem, gerçekçilik ve samimiyet beni ara ara mahalle pazarına gitmeye itekledi...
Kutluyorum her zaman...
ayhansarıkaya
Özellikle akşam üzerleri gitmeni tercih ederim.Çöplerden artıkları toplamaya gelenlere belki rastlarsınız.
Saygılarımla...
Mehtap ALTAN
Özellikle de minik elleriyle çürümüş domatesleri avuçlayıp poşetine koyan çocuğun gözlerindeki mutluluğu gördüm...:(
Biz birçok şeyle mutlu olamazken...!
yeniden tebrikler...