- 552 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAŞIL VE TAMAS HOŞAFI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 156
Cala’da geçtiğine inanılan olayı:
Urta’lı ile Meredisli iki kişinin başı altından çıktığına ihtimal verilir, ikilinin şakacı olmaları kuvvetle muhtemeldir.
_ Muzo hani, haşıl tamas yedirecektin?
_ Haso ne boğazlıymışsın? Ola!
_ Rezil ederim elaleme, her yerde söylerim. Lelemin goru!
Sabret nenemin ruhi çağıracam, anam avradım!.. dedi Muzo Kişi.
Haşıl, tamas hoşafı daveti, altıncı senesine girecekti: 23 saatten bir kaç dakika, saniye, salise sonra.
Mürur-u davetmiş vay ana!
Gamatadır basıyor Haso. Muzo dalını döndü mü veryansın ederdi.
Bu laflar kulağına erişiyordu: Muzo’nun kulağına gidiyordu. Fesat gardaş ulaştırıyordu!
Helbette!..
Haşıl: Mısır unundan yapılmadır.
Helim nedir? Bilen beri gelsin?
Kuşkanaya suyu döktün. O ısındı mı? Mısır unu serpersin. Ateş artınca mısır unu helimlenir. Süzgeçte kalburlananı tabaklara putlarsın. İngilizce PUT fiiline nasıl benziyor. Tabaklara yerleştirirsin manasında PUTLARSIN. I am putting it’ de PUT aynı YERLEŞTİRME, YERLEŞTİRMEK fiil anlamındadır.
N’parsın?
Haşılın ortası boş bırakılır. Kaşıkla açardın. Erimiş sarıyağı ortaya dökersin. Bakır tas’ta tahta kaşığı çalardın. Erik pestili: Tamastan sıcak suyla açtığın pestili çırparak hoşaf yaptın. Onuda kaşıklıyorsun. Sarıyağı ağzına damağından geçirdin mi? Hoşafı kavuşturman gerekir. Haşıl ağzında dağılırken tadı damağında kaldı.
Haşıl yerken nefaset yüzünden çocuklar birbirlerinin gözlerini kaşıkla çıkarttığını rivayet ederler. Hangelde de olmuşmuş.
Dut pestilini haşılın göbeğine sarıyağla katıştıranlar HAYLİ tad aldıklarını söyler. HİGHLY: İngilizce de yüksek, haylice demektir; Bizde ki HAYLİ de hemen hemen o demeye gelir.
N’eylersin?
ROW’ dan tasları Yarmagül Hanım indirdi. Hasogil misafir çağrılmıştılar nihayet. RAF tereğe deriz ingilizlerin dizi sıra yerine ROW yani dediklerini bilmezdi Yarmagül Abla. O haşıl’ı tamas hoşafını misafirlerine yedirme derdindeydi. Altı senedir mi söz vermiştin Muzo dedi kocasına. Hayretlerde kalmıştı. Bilsem altı seneye bırakmazdım dedi, şeyin arvadına: Haso’nun hanımı Hadoş Ablaya. O da kız ne talaş ediyersin erkişiler aralarında şakkalaşmışlardur. diyerek olayı söndürmeğe su serper gibi daldı. Gülüştüler!..
Quite: Gayet ile anlamdaştır.
"Seni gayet iyi işittim." deriz. İngilizce de: " I quite heard you."
Lisan öğrenmekte cesur tavrı takınmak önemli. Sanki her lisanı bilmiş de unutmuşuz şeklinde cesaretli olmak lazım.
Galiba lisan öğretirken öğreticiler bir de bunu öğretselermiş.
Hadoş Abla çocukları Haso Kişiyi kendiyle bilikte sekiz canı getirmişti. Muzo Efendi ve Yarmagül Abla kurattı. Yani ne kadarsalar o’ydular. Kişiler masada yemeye oturdu. Arvat kısmı çocuklar peşhunda yerde sobanın kırağına serpişti. Sıcak havanın içinde ana rahminden beri hiçbiri bu denli rahat yüzü görmemişti mi? Hallerinin gösterimi kat-i derece buydu derdiniz. 40 mumluk lambanın ölü aydınlığı bile ahenge bir zarar veremedi. Aç’ta gelmemişti konaklar. Ne lezzetti: Ağızlarını şapırttadarak kaşık sallıyordu herkes. Yağı içende çocuklar: Höpürtderterdi.
Erzurum radyosunda Mükerrem Kemertaş cızırtıylada olsa mahniyi bitirdi. Hışırtılarla zavallı sanatçı boğuşa boğuşa nihayet ikinci mahnıya geçmişti: " Sabuni koydum leğene..."
İki peşhun koymuştu. Peşhun biri muşambaya gelmişti az soğuktu muşambanın üstü. Yarmagül Abla minder getirdi altlarına bir minderide mestan’ı kaldırdı getirdi. Radyo dındıgıdısını çalıyor. kaşıklar kendilerini eğlendiriyor sanırsın. sapları ağzına götüren çocuklar allahım sana şükürler olsun diyordular. Tavuk su içer göklere bakar gibi o anın nimetine şükredilmez mi? Keşke her an öyle olsa!
Ölüler zanarmış ya: Sağlar her gün helva yiyermiş.
Muzo Emi helva yedirmiş kadar oldu. Haşıl ve tamas hoşafı yedirerek.
Niyet önemli. Ne niyetle yenir içilirse.
Haşıl ve tamas hoşafı ziyafetinde çay, kesme şekerle içildi.
Yalçıner Yılmaz
22-01-2011
Gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.