- 1306 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
EMRULLAH ÖĞRETMEN'E (BABAMA)
Öğretmen masasından; öğrencilerine yorgun gözlerle bakıyordu. Yine her zamanki gibi yaramaz öğrencilerinden Durmuş; arkadaşlıklarına şaklabanlıklar yapıyor, onları yaramazlığa sevk etmek için uğraşıyordu. Zeki bir çocuktu Durmuş; zekiliğinin yanında esprili bir yapısı da vardı. Kanı kaynıyordu. Sınıfta, öğrencilerinin cıvıl cıvıl sesleri ona baharda ötüşen çalı kuşlarının sesini anımsatıyordu Emrullah öğretmenenin…
Hiç vazgeçmemişti onları sevmekten. Yirmi beş yıl olmasına rağmen…Bir sürü öğrenciyi mezun etmiş, onların başarılarına tanık olmuştu. Hiç unutmamışlardı onu… Doktor,Mühendis, Öğretmen… Bir çoğunu görmese de; gördükleri ellerini öptüğünde göğsü gururla kabarıyordu.
Teneffüslerde, bahçeye çıkar; kendi çocukları gibi sevdiği öğrencilerini seyre dalardı. Erkek öğrenciler kısacık teneffüste bile sahayı hazırlar ve maça başlarlardı. Başlarında organizatör Durmuş… Yakası paçası bir tarafta, ayakkabıların bağcığı çözülmüştür yine. Yanına çağırırdı önce, kulağına yapışır, usulca, acıtmadan kulağını çeker, bağcıklarına gözü takılırdı. Eğilir, bağcıklarını bağlardı.
Ders başladığında, konularını anlatırken deneyimlerini de bilgileriyle harmanlayarak anlatırdı. Öğrencileri, dikkatle onu dinlerdi.
Ders yılının sonlarına gelmişlerdi. Bir aya yakın zaman sonra tatile gireceklerdi. Bahar gelmişti.Ağaçların dalları; rengarenk çiçeklerle bezenmişti. Kuşların birbirleriyle düeti ise insanları, özellikle öğrencileri sokağa davet ediyordu.
Öğretmenler odasında, çayını içtikten sonra sınıfa girdi. Bir iki öğrencisi teneffüse çıkmamıştı.Bütün yaramazlıklar, haşarılıklar Durmuş’ tan çıktığı halde bu kez inanamayarak Erdal’ a baktı. Elindeki defteri yırtarak, çöp kutusuna atıyordu. Kıpkırmızı oldu. İlk kez o kadar çok sinirlendi.
- Oğlum niye yırtıyorsun defterini?
- Şey öğretmenim… Kızmayın bana canım yırtmak istedi.Ne olacak ki; babam yenisini alır. Az kalmıştı zaten…
- Hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorsunuz yavrum. Kabahat sizde değil tabii ki bizlerde. Bir daha görmeyeceğim bu şekilde; ne senden ne arkadaşlarından tamam mı? Kaç ağaç kesiliyor biliyor musun bu defter için… Hem o defteri bulamayan o kadar çok öğrenci var ki… Hadi otur yerine.
Sakin olmaya çalışarak derse başladı.Dikkatini bir türlü anlattığı konuya yoğunlaşamıyordu. O yüzden de dersi kısa tuttu. Öğrenciler yine koşarak, birbirlerini iterek teneffüse çıktılar. Masasına oturdu.Gözleri camdan dışarıya daldı gitti Emrullah Öğretmenin. Çocukluğuna…
Fakir bir çiftçinin dört oğlundan biriydi. Yokluk ve deprem yıkıntılarının arasında dünyaya gelmişti. Çalışkanlığı, Mustafa öğretmen tarafından fark edilmiş ve Arifiye Öğretmen okuluna gönderilmişti. Gidecek yol parası bile zor bulunmuştu. Babası para da gönderemiyordu her zaman. Ağabeyinin tarlalarda çalışıp kazandığı paralarla devam ediyordu okuluna. İlk yıl aldığı defterlerle okulunu bitirmişti. Bir önceki yıl yazdıklarını siliyor, ertesi yıl üstüne tekrar yazıyordu.
Arkadaşları gibi her canının istediğini alamıyordu. Yine de hiç yılmamıştı. Üç yılın sonunda mezun olmuş; öğretmen olarak yakın köylerden birine tayin olmuştu. Köy köy gezerek devam ettiği memuriyet yaşamı onu buraya getirmişti.
Gözleri sulandı. Ayağa kalktı, camdan öğrencilerine baktı gururla. Durmuş ve diğer haylazlar kan ter içinde kalmışlardı her zamanki gibi. Kapıdaki sesle o tarafa çevirdi bakışlarını. Gelen Erdal’ dı. Yanına geldi. Gözleri yerde; mahcup, pişman bir hali vardı.
- Öğretmenim! Özür dilerim. Geçtiğimiz teneffüste söylediklerinizi düşündüm.Bir daha yapmayacağım.
- Tamam oğlum. Üzülme artık. İsraf çok kötü bir şeydir. Bir daha yapmayacağına eminim…
Zil çaldı. Öğrencileri yavaş yavaş sıralarına oturmaya başladılar. Tekrar gururla ve sevgiyle baktı onlara…Bu ders, farklı bir konuyu işleyecekti. Dersin konusu israftı…En iyi derste anılarıydı… Anlatmaya başladı, tekrar yaşayarak…
Şu anda hayatta olmayan Babama... Nur içinde yat Babacığım...
YORUMLAR
ayhan beyin örneklemesi harika idi. her zaman öğretmenlerimizin olgunluğu yerinde cevapları bizlerin ruhlarını çok iyi anliz etmesinden...hiç bir zaman ilkokul öğretmenleri başta olmak üzere hiç unutulmazlar...hatıralarımızın bir köşesinde hep yaşarlar...Allah nur içinde yatırsın babanı canım saygılarımla....
Bu Nermin bacımın insan sevgisinde, büyüğü saymasında, küçüğü sevmesinde bir neden var diyordum her zaman..... Şimdi öğrendim bir öğretmen terbiyesi almış... O büyük insanın genlerinide taşıyor....
Allah rahmet etsin Emrullah hocama....Mezarında rahat uyusun... Nermin kızımızın Tacettin, Bedri abileri var.....
Selamlarımla bacım.....
öğrenci psikolojisi ile zaman zaman yaptığımız yaramazlıklar vardı
bilinçsiz ve sebepsizce..
kimleri kırdığımız üzdüğümüzü bilmeden..
Emrulllah öğretmen gibi öğrencilerini seven ve onların ruhsal durumlarını anlayabilen
bir öğretmen her zaman olmuyor...
Babana dair güzel bir anekdot
hoş bir paylaşım kardeşim...
sevgiyle kalasın
Sevgili Nermin'ciğim baban nur içinde yatsın. Hem iyi bir eğitici hem de öğreticiymiş. Hayat sadece kitap aralarından değil değerli nasihatlerden de öğretilir. Bir defter deyip geçmemek gerek. Babanızın öğütleri kimbilir kaç çocuğu etkiledi onlar da kendi çocuklarına söylediler bunu.
Benim çocuklarıma çalıştığım için hep babaanneleri baktı. Kendisi emekli ilkokul öğretmeni olduğu için o kadar şanslıydım ki.. Halen bilgilerinden faydanırız. Öğretmenler gerçekten bir ışık gibi.
Güzel yazın için teşekkürlerimi sunuyorum. Sevgilerimle..
Nermin'ciğim babanıza Allah (C.C.)rahmet eylesin, nurlarda yatsın.Bizim çocukluğumuzda şimdki kadar bolluk yoktu.
Öğretmenlerimiz de tıpkı rahmetli babanız gibi hiç bir eşyamızı ziyan etmeden kullanalım diye bize telkinler yaparlardı.
Şimdi ne Emrullah öğretmenlerimiz var ne de o zamanki öğrenciler!
O zamanki imkanlar daha kısıtlı, birkaç varlıklı aile dışında, genelde orta ve daha dar geçimli aileler çoğunluktaydı.
Ailemiz her zaman kalemimizi, silgimizi dikkatli kullanmamız, kaybetmememiz için uyarırdı.
Bütün öğretmenlerimzin ruhu şad olsun, selamlar güzel arkadaşım, çokçada sevgilerimle.
Bir konunun kahramanı öğretmen olunca ister istemez çekiyor beni. Benim de emekli bir öğretmen olmamdan kaynaklı bir durum sanırım. Babanızı anlatmışsınız özlemle. Baba acısını bilirim ben de yaşadım çünkü. Tesadüf bende Arifiye Öğretnem Okulu 1975 yılı mezunuyum. O yıllarda soy adını anımsayamadığım bir Emrullah arkadaşım vardı. umarım o değildir babanız. Babanıza rahmet ve sizlere uzun ömürler diliyorum. Hep yazıyla ve sevgiyle kalın. Selamettin PULAT
Nermin Kaçar
Allah rahmet eylesin!..İnasnın babasını anımsaması ne güzel. Benim de babam,şofördu.(Onunla ilgili anılarımı Babamdan Hayat Dersleri'nde anlatmıştım.
Güzel bir anı. İlk okul çğretmenlerimizi kesinlikle unutamayız.Onlar,bizim dünyaya açılan penceremiz gibi..
Bütün meslek gruplarından birer kişi,toplanmışlar;kendi dalında başarılarını anlatıyorlarmış.
Doktor:
- Şu kadar hasta iyi ettim.falan filan..
İnşaat mühendisi:
- Şöyle sağlam binalar diktim,falan filan...
Avukat:
- Mağdurlarımı kurtardım,çoğunu ipten aldım(!) ,falan filan...
İlkokul öğretmeni de oturduğu yerden anlatılanları dinliormuş.
Küçümseyip sormuşlar:
- Hocam sen niye bir şeyler anlatmıyorsun? diye.
Öğretmen de :
- Anlatmama gerek yok ki;benim yetiştirdiklerim anlatıyor ya!...
Tebrikler.
Selamlar...