- 945 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜZ DÖKÜMÜ
Yavaş yavaş çekildi gölgeler. Ayak sesleri kesildi. Şehir kapattı gözlerini. Herkes öyküsünü bir yastığa gömdü... Acılarını, kederlerini, sevinçlerini gecenin lacivert yıldızlı atlasıyla örttü. Ve başladı gecenin şarkısı. “ Yaz bitti, mevsim sonbahar !” Sezen Aksu’nun o kırık sesi doluyor odamın içine. Kalbimde titrek bir hüzün... Yazı masasının başında yazın ne kadar çabuk geçtiğine hayıflanırken dışarda ince yağmur başlıyor. Gök gürültüsü, şimşek. Üşüyorum.
Evet! Yaz göç etti. O uzun güneşli günler hafif bir rüzgarda savrularak bizden uzaklaştı. Gidenlerin ardından nasıl boynu bükük bakılır ya öylece bakakaldık ardından. Sonra solgun yüzüyle Eylül geldi. O hüzün ve matem ayı... Hazan esti ve ağaçlar sararan yapraklarını döktü. Güneş ara sıra görünür oldu gökyüzünde. Göçmen kuşlar yola koyuldu. Eylül...Her şeyi kendi rengine boyadı.
Şairler en çok bu mevsimi sevdi. Güz dökümü harflerle yazdılar şiirlerini. Hüzünden, ayrılıktan, ölümden, fanilikten, yaşlılıktan söz ettiler. Yanmış sözler ve gül oyası kederler saçıldı defterlerden...:
“ eylül! kırılgan mevsim!
cam hançeri güzün
dağılırdı kalbimde
birden gecenin ve gündüzün
perdesiyle örtülürdünüz
tenhâyla ve tül
dolardı içim...eylül” (Hilmi Yavuz)
Sonbahar bir tefekkür mevsimidir de. Kısa gündüzler ve uzun geceler faniliği duyurur. Hangi yaşta olursak olalım ölüm düşüncesinin insanı sardığı bir mevsim yaşarız. Bu duyguları Yahya Kemal enfes dizelerinde şöyle dile getirir:
“Günler kısaldı. Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbalarları.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa
...
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.”
Yalnızlığa insan en çok bu mevsimde ihtiyaç duyar. Karamsar bir ruh haline bürünür ve alıp başını uzaklara gitmek ister. İşte tam da güz ona bu fırsatı veri. Şehrin kalabalığından, gürültünden kaçıp ruhunu dinlendirmek isteyenler için fırsatlar sunar. İstanbul’da Çamlıca, Yıldız Parkı ya da Emirgan korusuna gidip sarı bir yalnızlığa karışabilirsiniz. Sarı, turuncu, kahverengi yaprakların hışırdısında yürüyüp kuş seslerini dinleyerek içinize doğru yolculuklara çıkabilir, ruhun sessiz inleyişlerini götürüp ormana gömebilirsiniz.
Son olarak bu gezilerde yanınızda fotoğraf makinesi bulundurmayı da ihmal etmeyin. Yapraktan dokunmuş halılar üzerine uzanıp objektife gülümseyebilir bir sonbahar albümü oluşturabilirsiniz.