4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1795
Okunma
Ne kadar az zamanım kaldığını hesapladım şuan itibariyle otuz saatim ya var, ya yok.
Dalgınlığım gırtlak boyu bir düşüncedir aldı/sardı beni .Yaşadığım yılları düşünüyorum , yada yaşarken yaşayamadıklarımı . Koydum akıl süzgecime yaşanmışları her şey akıp gitti de bir tek acılarım kaldı süzgecimin üzerinde onlar akmamıştı nedense .
Ölüm endişesi ve ümitsizlik, iliklerime kadar işlemiş gibiydi. Kendimce neler hissettiğimi düşündüm. Ölüme bu kadar yaklaşmak, gerçekten zor bir durum.İnsan öleceğini bilse neler düşünür acaba, neler hisseder?Neler yapardı?
Aslında her birimizin, ölüme yaklaşacağı an gelmeyecek miydi? Hayatın karmaşa ve med-cezirleri arasında, ölüm gerçeğini nasıl da atlıyor veya kendimize uzak görüyorduk. Şimdi geçmişimi, arkadaşlarımı, dostlarımı düşünüyorum .
Veya ölümden sonraki hayatı; yani sonrasını... Belki de arkamdan neler düşünüleceğini, konuşulacağını... Halbuki ne kadar çok planım vardı. Şimdi ise, o planları düşünmek bir yana, son saatini nasıl geçireceğime dair doğru düşünme melekesini bile kaybetti ruhum.
Bir ölüm korkusu sardı iliklerime kadar ve sonra düşündüm öldüğümü, cenaze törenimi.Acaba nasıl olurdu cenaze törenim, en çok kim ağlardı acaba yada kimler ağlamazdı.
Yıllardır sakladığım bu illet bitirdi beni, kimselere anlatmıyordum, bilenlerse hastalığımın bu boyutta olduğunu bilmiyorlardı .Ölümle an be an yaşamak çok acı , insanların bana acımasını istemiyordum bundandı söylememe nedenim. Kimse bana acıyan gözlerle bakmasın diyeydi bütün derdim
Ya! Tüh be ölmek için çok gençsin , ay nasıl bulaştı bu illet sana ve acıyarak bakan gözler .İşte bunlar canımı daha çok yaktığı içindi.
zaman; belkide son zamanlarım ...
denizgözlü