- 1792 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İslam'da Fal ve Büyü
Büyücülük ve Falcılık
Pek çoğumuz büyünün ne olduğunu, ne maksatlarla yapıldığını az-çok biliyoruz. Ancak büyünün kökenlerine pek inmediğimizden bu bilgiler kulaktan dolma bilgiler olarak hafızalarımızda kalmıştır.
Büyü, kötü usuller kullanılarak insan iradesinin elinden alınmasıdır. İradesi elinden alınan kişiler, büyü yapanların veya yaptıranların istediği yönde hareket ederler.
Büyüleri amaçları bakımından iki kısma ayırabiliriz:
a-) İyi amaçla yapılan büyüler: (AK BÜYÜLER)
Bu tür büyüler, ahlaki olmak zorundadır. Ak büyü ile uğraşan kişilerin temiz ruhlu, iyi niyetli ve dindar olmaları gerekir. Ak Büyülerin amacı; şifa sunmak, iyiye yöneltmek ve kötü huy ve hallerden uzaklaştırmaktır. Örneğin: Geçimsizlik, hırçınlık, içki ve kumar bağımlılığı gibi kötü hallerin bu büyülerle kontrol altına alınması amaçlanır. Ak büyücüler, büyülerini yaparlarken; Ateş, altın, civa, elmas, fasulye, ayçiçeği, horozibiği, inci, fildişi, kurşun, kuşkonmaz, sarımsak, tuz, su, süt, tavuk, yumurta ve zeytinyağı kullanmışlardır.
b-) Kötü Amaçla Yapılan Büyüler (KARA BÜYÜLER)
Kara büyü, Ak büyünün karşıtı olarak ortaya çıkmıştır. Amacı insanlara kötülük etmek, zarar vermek ve insanlara cinayet işletmektir. Kara büyü ile uğraşanlar; kibirlidir, fırsatçıdır ve maddiyatçıdır. Yüce Allah’tan nefret ederler. Bir bakıma kendilerine Tanrısal bir kimlik kazandırmışlardır. Bunları, insanlara gösterebilmek için doğaüstü diyebileceğimiz bir takım hadiseleri gözler önüne sermişlerdir. Kara büyü ile uğraşan kişiler, şeytanlarla ilişki halinde olabildikleri gibi; ölmüşlerin ruhları ile de yakından ilgilenmişlerdir.
Kara büyü, Hz Musa (a.s) döneminde çok ilerlemiş; ancak Hz Musa büyüyü yasaklamış ve lanetlemiştir. Asur ve Babil’de M.Ö. 1800’lü yıllarda Kral Hammurabi’de Kara Büyüyü yasaklamış, büyücüleri öldürmüştür. Koyduğu yasağa uymayanları da ölümle cezalandırmıştır. Büyücüler, ne kadar yasaklı kalsalar da, ne kadar cezalandırılmış olsalar da büyü ile ilgilenmeyi sürdürmüşlerdir. En sıkı dönemlerde bile ölülerin ruhlarını ve şeytanları etraflarında toplayıp, gelecekle ilgili birtakım bilgileri elde etmeye çalışmışlardır. Kara büyü ile uğraşan büyücüler, büyülerini yapabilmek için ceset parçaları, idrar, kan, karga, kara kedi, kurbağa, kurt kanı, timsah dişleri, mezarlık toprağı, kara tüy, yarasa gözü ve kanı kullanmışlardır.
Geçmişten günümüze intikal eden pek çok el yazması büyü kitapları mevcuttur. Bunlardan en önemlisi olarak gösterilen Ma Abra Melin’in kutsal büyü kitabıdır. Kitapta anlatıldığına göre; dünyamız kötü ruhlar tarafından yaratılmıştır. Ancak büyücüler, koruyucu meleklerin yardımlarıyla ve büyücülük metotlarıyla kötü ve şer güçlere karşı koyabilir, hatta kötü ruhları yönetebilirler.
Vudu (voodo) büyücülüğünün araçları; mum veya kildir. Mum veya kilden yapılan heykelcikler, hedef seçilen kişinin kendisidir. Çeşitli formüllerle ve ayinlerle yapılan büyüler, hedef kişinin ölmesini, intihara sürüklenmesini, aklını yitirmesini veya acılar içinde sürünmesini ve hatta hadım kalmasını sağlamıştır. Büyücüler tüm bunları bir heykel üzerinden yapmışlardır. Orta Çağ’dan kalma başka bir yöntem de ‘EL’ yöntemidir. Asılarak öldürülen bir kişi, bu yöntem için en güzel malzeme olmuştur. Çünkü asılan kişinin eli derhal kesilir ve avucuna bir kara mum konulurdu. Kurumaya terk edilen kesik el, hedef kişilerin zehirlenmesinde kullanılmıştır.
Orta Çağ büyücülüğünde ölü falı önemli bir yer tutuyordu. Orta Çağ Tanrı bilimcilerin-den olan Rabano Mauro şöyle yazmıştır. Ölü falına bakanlar, ölü duaları ile ölüleri diriltirlerdi. Ölülerden geleceğe dair bilgiler alırlardı. Ölüleri çağırabilmek için ceset kanını kullanırlardı. Zira cinlerin ölü kanından hoşlandıkları düşünülürdü.
Buradan şu sonucu elde edebiliriz: Büyücüler, cinleri kullanarak mezarda yatan cesetleri ayağa kaldırabilmiştir. Çağlar boyu devam eden bu “görsel şovu” halk, ‘Tanrı-sal Güç’ olarak algılamıştır.
Kırmızı büyü, kara büyünün bir türevidir. Hatta en gerçek ve en tehlikeli olanıdır. Bu büyü, şeytanı ve kötü ruhları temsil etmiştir. Büyü işlemlerinde ve ayinlerinde daima kaz kullanılmış ve kurban kesilmiştir. Kırmızı büyünün bir çeşidi olan Vudu, Haiti yerli-leri tarafından da uygulanmıştır. Vudu ayinlerinde yapılan danslar ve çalınan müzikler, ayine katılanları kendinden geçirecek şekilde ayarlanmıştır. Rahipler, dans sayesinde ölü ruhları harekete geçirdiklerini düşünmüşler ve kendilerini ölü ruhlara teslim etmişlerdir.
Her işte olduğu gibi; büyü yapabilmek için de uygun zaman ve uygun mekân şarttır. Ancak istisnai olarak şeytanlarla işbirliği yapabilen kişiler için ne zamanın, ne de mekânın hiçbir önemi olmamıştır. Bu istisnayı dikkate almaz isek; büyünün cinsine göre bir zaman ayarlaması yapılır. Örneğin: Ara açmak, düşman etmek için yapılması planlanan büyüler için en uygun dönem, ayın on beşinci gününden itibaren yeni ayın küçülmeye başladığı dönemdir. Bağlamak, emir altında tutmak ve muhabbet için planlanan büyüler için en uygun zaman; ayın hilal hali ile dolunay hali arasında kalan zamandır.
İlhamını Orta Çağ büyücülüğünden alan günümüz büyücüleri, amaçları gereği insan saçını sabuna dolayıp, birtakım dualar okuduktan sonra kör diyebileceğimiz bir kuyuya atarlar. Sabun, kuyuda erimeye başladığında hedef kişi de rahatsızlanmaya başlar. Sabun tamamen küçülüp, yok olduğunda hasta ölür.
Mezardan alınan toprak, domuz yağı, kırk düğüm atılmış ip, tırnak, ters bağlanmış kaşıklar gibi malzemeler büyücülerin kullandığı malzemelerin başında gelir. Domuz yağı, hedef seçilen kişinin basabileceği veya dokunabileceği bir yere sürülür. Dualı olan bu domuz yağına basan veya dokunan hedef kişi, mahvolur. Ters bağlanmış kaşıklarla, bir arada olması istenmeyen kişilerin ayrılması planlanır. Kişiler bu büyü sayesinde ayrılmaktan kurtulamazlar. Kırk düğüm atılmış ip, hedef seçilen kişinin basacağı bir paspasın ya da örtünün altına konur. Bu düğümlü ip dualı olduğundan, hedef kişi bu düğümlü ipe bastığında eve bağlı kalır.
İnsanların hayatını kâbusa çevirmeyi amaç edinen, Allah’tan korkmayan, ayetleri tersten okuyarak büyü yapan büyücülerin büyülerini bozmayı amaç edinen ilim, irfan sahibi hocalar vardır. Büyüyü bozdurmaya çalışanların ehil olan kişilere başvurmaları gerekir. Aksi halde; günümüzde de görmekteyiz ki, yanlış kişilere gidenlerin büyük çoğunluğu daha beter hale gelmiştir. Bu bakımdan büyü yapmak ne kadar ehil kişilerce yapılıyor ise, bozmasını ehil olan imanlı kişilerin yapması şarttır.
Büyücülüğün ve falcılığı İslam’daki yeri:
Büyüler, ister iyi niyetle yapılsın, ister art niyetle yapılsın bu kadere müdahale anlamına gelir. Oysa Yüce Rab (c.c) her kulunun kaderini belirlemiş ve ona cüzi bir irade vermiştir. İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür. Doğum ile ölüm arasında kalan zamanını Yüce Allah’ın (c.c) ihsan ettiği iradesi ile değerlendirir. Büyü yapılan kişi, iradesinden mahrum bırakıldığı için masumdur, savunmasızdır. İradesi büyü yoluyla gasp edilen kişi, iyilik yapmaya yönelemez. Tehlikeleri fark edemez. Doğru ile yanlışı birbirine karıştırır. Dolayısıyla hayatı alt-üst olur. Büyü yapılan kişinin hali, bir başkasının kumandasıyla hareket eden bir robotun halinden farklı değildir.
Unutmamalıyız ki, hiç kimse Yüce Allah’ın (c.c) izni olmadan bir şey yapmaya muktedir değildir. Öyle ise, nasıl oluyor da büyücüler, falcılar Allah’ın (c.c) kesin emirlerine rağmen işlerinde Muaffak olabiliyorlar? Sorunun cevabı gayet basit. Yüce Allah, büyücülere ve falcılara engel olmamıştır. Ancak büyücüleri ve falcıları lanetlemiştir. Onlara cehennemde dehşetli azapların beklediğini müjdelemiştir.
Büyüye tutulan kişinin sığınacağı tek mercii Allah’ın (c.c) merhametidir. Allah’ın mer-hametine sığınarak; Allah’tan korkan gerçek mümin hocaların çabalarıyla büyülerden kurtulabilir. Zira büyülerin pek çoğu, Kur’an ayetlerinin tersinden okunmasıyla yapılır. Hocalar, ayetler konusunda ilim sahibi olduklarından, büyüye tutulan (hasta) kişileri Allah’ın izni ile büyüden kurtarır. Günümüzde bu tür örneklere pek sık rastlamaktayız.
Büyü ile ilgili Yüce Allah’ın (c.c) emirlerine bakalım:
Bakara Suresi 102’nci ayet:
“Ve onlar, Süleyman’ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil’deki iki meleğe Harut’a ve Marut’a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: ‘Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme’ demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat on-lardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğretiyorlardı. Oysa onunla Allah’ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğretiyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler. Kendi nefisleri karşılığında sattıkları şey ne kötü, bir bilselerdi”
Yunus Suresi, 77’nci ayet:
Musa; “Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücü-ler kurtuluşa eremezler” dedi.
Taha Suresi, 66’ncı ayet:
De ki; “Hayır, siz atın” sonra hemen (ne görsün) sihirlerinden dolayı, onların ipleri ve asaları kendisine gerçekten koşuyormuş gibi göründü”
Taha Suresi. 69’ncu ayet:
“Sağ elindekini atıver. Onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz”
Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar: “Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik” dediler.
Taha Suresi, 73’ncü ayet:
“Gerçekten biz Rabbimize iman ettik, günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisine karşı zorlayacak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah, daha hayırlıdır ve daha süreklidir”
İlgili Hadis:
Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: “Kim (sihir maksadıyla) bir düğüm vurur sonra da ona üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirke düşer. Kim bir şey asarsa, o astığı şeye havale edilir”
Kehanetler hakkında hadis:
Hz. Peygamber’e (s.a.v): (Yahudiler tarafından) sihir yapıldı, öyle ki, Resulullah (s.a.v) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allah’a dua etti, sonra tekrar dua etti ve dedi ki: “Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum hususta Allah bana fetva verdi” Hangi hususta Ey Allah’ın Resulü dedim: “İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine: ‘Bu zatın rahatsızlığı nedir?’ dedi. Öteki: “Büyüdür” dedi. Önceki tekrar sordu: “Kim büyüledi?” Diğeri: “Lebid İbru A’sam adındaki Beni Zereykli bir Yahudi” diye cevap verdi. Öbürü: “Büyüyü neye yaptı” diye sordu. Arkadaşı: “Bir tarakla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurma tomurcuğunun içine” cevabını verdi. Diğeri: “Pekâlâ, şimdi nerede?” diye sor-du. Arkadaşı: “Zevan kuyusunda” cevabını verdi” Bunun üzerine Resulullah (s.a.) Ashabından bir grupla birlikte kuyuya gitti, ona baktı. Kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp: “Ey Aişe! Allah’a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu ile sulanan) hurma ağaçlarının başları da sanki şeytanların başları gibiydi” dedi. Ben: “Ey Allah’ın Resulu!lah Onu (kuyudan) çıkardın mı?” diye sordum. “Hayır!” dedi ve ilave etti: “Bana gelince, Allah bana afiyet lütfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum” Resulullah onun gömülmesini emretti ve yere gömüldü”
Kötü niyetlerle yapılan büyüler olduğu gibi, iyi niyetlerle yapılan büyülerde vardır. Ör-neğin. Evlenmek isteyen bir genç kızın kısmetinin açılması amacıyla büyü yapılabilir. İşlerinin rast gitmesini sağlamak amacıyla da büyü yapılabilir. Her ne sebeple olursa olsun, şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Her şey, ruhlar âleminde Yüce Allah tarafından tasarlanmıştır. Onun çizdiği kadere büyülerle müdahale etmek şirkin ta kendisidir. Yüce Allah (c.c) zaman içinde evlenmek isteyenlerin evlenmesini, rızkı-nın açılmasını isteyenlerin rızklarını artırmasını sağlayacak merhamete ve güce sahiptir. Dünyevi isteklerimiz için büyücülere ve falcılara gitmek yerine (şirke girmek yerine) samimiyetle Yüce Rabbimize sığınalım ve niyazlarda bulunalım. Böyle davrandığımızda, Yüce Rabbimizin (c.c) hep yanımızda olduğunu göreceğiz.
Dinimizin günah saydığı fal ise; değişik şekillere bürünerek insanları istismar etmeye devam ediyor. İnsanlar, kahve falıyla, tarot kartlarıyla veya baklalarla kişilerin ileride neler yaşayacaklarına dair bir takım iddialarda bulunuyorlar. Oysa gelecek ile ilgili bilgilerin Yüce Rabbimizin (c.c) ilminde saklı olduğunu yüce kitabımızdan ve Peygamber Efendimizin hadislerinden (s.a.v) öğrenmiş bulunuyoruz. Bu nedenle dinimizce günah sayılıp, lanetlenen fallara ve falcılara asla itibar etmemeliyiz.
Bakınız, fal ile ilgili şu ayetler çok çarpıcıdır. Dikkat buyurun lütfen!
Maide Suresi, 3’ncü ayet:
“Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adı anılırken kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dini-nizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam’ı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir”
Maide Suresi, 90’ncı ayet:
“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz”
Ayetlerden anlaşıldığına göre; Yüce Rab (c.c) her ne halde olursak olalım, zorda kalanlara yardımcı olacağını vaat ediyor. Kendisinden başka UMUT KAPISI arayanların hallerinin çok kötü olduğunu da ayetleriyle apaçık bildiriyor.
Falların ve büyülerin lanetinden, merhameti bol olan Yüce Allah’a (c.c) yakın olmamız dileklerimle…
Halit Durucan
Emekli, yazar
[email protected]
YORUMLAR
yazıyı okuyanlar eğer imani anlamda biraz zayıf ise büyünün şeksiz süpesiz tuttuğunu ve insanı bahsedilen durumlara götürdüğünü düşünebilir
ama en nihayetinde sizinde verdiğiniz ayeti biraz daha büyük yazarak sona eklemeli diye düşünüyorum
" ALLAHIN İZNİ OLMADIKÇA KİMSEYE ZARAR VEREMEZLER..."
TEBRİKLER
.......
Ayetlerden anlaşıldığına göre; Yüce Rab (c.c) her ne halde olursak olalım, zorda kalanlara yardımcı olacağını vaat ediyor. Kendisinden başka UMUT KAPISI arayanların hallerinin çok kötü olduğunu da ayetleriyle apaçık bildiriyor.
.......
İslam da fal ve büyücülük yasaklanmıştır.
Yazdığınız gibi Allah 'dan başka yerde umut aramak beyhudedir.
Yazınız sebebiyle sizi kutlar, saygılarımı sunarım.