MELANKOLİK ZAMANLAR
[ italik
Bomboş bir sessizlik.Derin ve çok geniş ve boş ama bomboş bir kuyu.Tepesinde tam ortasına kadar uzanmış sallanan bir ip ve ucunda bir beden,şaşkın ve artık nerede olduğunu ne yapması gerektiğini düşünmekten yorulmuş,vazgeçmek üzere olan bir beden.Öylece sallanıyor.Bir sağa, bir sola...Bir öne ,bir arkaya...Hangi duvara yaklaşsa bir özlemi el sallıyor ona.Eski arkadaşlıklar en yosunlu duvardalar.Sonra,arka tarafta bir tek kişi var karanlıkta hafifçe beliren.Hatta bir görünüp bir kaybolan biri bu...İp ortada sallanıyor dedim ya öyle ama tuhaf bir şekilde o tarafa hem yakın hem uzak...
Çıldırtan bir sessizlik ...Öyle ki insan damarlarında hareket eden kanın aslında sıvı bir ses çıkardığını fark ediyor.Çıldırdığını sanıyor.
Çıldırtan bir boşluk ve orada ortada,ne havada,ne karada...Öylece ortada asılı kalmak.Ne ileri ,ne geri...Ne hasrete,ne vuslata,ne ölüme ,ne hayata...Vel hasıl hiçbir yöne hareket edememek.Zamanla yön duygusunu ,olgusunu,sezgisini...her neyse işte onu kaybetmek.Zamanla,hassasiyetini yitirmek.Yorulduğunun farkında olmayacak kadar yorulmak.Özlemeye alışacak kadar özlemekle bir olmak,özlemeye nerden başladığını unutacak kadar özlemek...
Yapayalnız,bomboş,sessiz ve ortada kalmak ve hepsinden daha kötüsü de hayatın devam ettiğini unutsan da onun sana varlığını hatrlatması...
Gecelerin uyumak için , gündüzlerin yaşamak için olduğunu...Gece ile gündüzün farklı olduğunu unutmak.Herşeyi önüne geldikçe yaşamak.Önüne geldiği için mecbur olduğun için yaşamak.Ama, yaşadığı her gün hayata dair bir demirbaşını kaybetmek.Her Allahın günü bir şeyleri uğurlamak.Her Allahın günü bir umudunu öldürmek...
Öylece orada asılı sallanmaktayken, birden kalabalıkları fark etmek.Aynı anda ne boş kuyusunun ne de tutunduğu ipin kimse tarafından fark edilmediğini görmek.Sinir-acı arası bir şeyler hissetmek.
Sonra;kalbinin sızılarını ne kadar zamandır duymazdan geldiğini düşünmek ve pişman olmak ve ona yönelmek...
Ama artık çok geç,hissetmiyor ki...Donmuş mu nedir?Katılaşmış mı yoksa ölmüş mü!Tıpkı,tıpkı şey gibi...taş!Evet ,tıpkı taş gibi olmuş.İlgisiz, şefkatsiz,kaskatı ve soğuk bir taş.
Fakat,küçük bir pıhtı kalmış ortasında,biraz kuırcalasan kanayacak gibi.Zaten ince ince de birşeyler sızıyor kenarlarıdan...
İyi haber!Hala iş var bu kalpte daha ölmemiş.Ama vazgeçmiş, sanki inzivaya çekilmiş.
Her güne aynı umutla başlamak,hala ömrünü tamamlamamış. o en değerli çünkü en son kalmış umutla...
Sonra her akşam ezanla birlikte umudunu uyutmak
Birgün beni burada unutan...Birgün cıvıl cıvıl,şenlikli bahçemden beni alan ve bu boşlukta
unutan,tekrar gelecek diyerek,her güne umutla başlamak.Ve her akşam yeşil damlalarla umudunu uğurlamak.
Her gece içindeki yıldızların bile kayıp gittiğini,neşenin,huzurun,kahkahanın,şefkatin,sevginin,sevebilmenin...kısacası herşeyin kaçtığını görmek.
Herşeyin sıkılıp kaçtığını göre göre ,ayak seslerinin beyninde yankılanmasına tahammül etmek zorunda kalmak
O çıldırtan boşlukta, o çıldırtan sessizlikte, yapayalnız ve orta yerde sallanıp durmak.
Gidememek,kalamamk,kavuşamamak....delirmek.
Sonunda ,denize düşmüşün akıbetini paylaşmak.Azad edeceğini umduğun her yılana sarılmak ve artık zehire bağışıklık kazanmak.
Son olarak...Son durum olarak
Keçilerine,son umuduna,düşmemek için tutnduğu ipine sıkıca yapışıp bütün gücünü kullanarak beklemek...beklemek...
Ve
Aynı sessizlik
Ve
Aynı boşlukta bir ileri, bir geri , bir sağa ,bir sola
sallanıp durmak.Kararlılığın eşiğinde bekleyip bir türlü ileri gidemeden öylece asılı ,sallantıda,beklemek...yalnızca bekleyebilmek!...