- 703 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİTMEYEN ŞARKI, RUM’UN KIBRISA AB’NİN TÜRKİYE’YE HAKİM OLMA RÜYASI!
Sayın Ata Atun’un 12 Ocak 2011 tarihli “Rumların İki Güvencesi” adlı makalesini okuduğumda içimde bir umut belirdi KKTC için.
Sayın Ata Atun makalesinde özetle şöyle diyordu:
“Rumların müzakereleri, konu istedikleri aşamaya gelene kadar ısrarla sürdürmek istemelerinin iki ana nedeni var.
Bunlardan birincisi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 18 Kasım 1983 tarihinde 541 (1983) numara ile aldığı ve insanlığın yüz karası olarak tarihe geçmiş olan “KKTC’nin ilanının yok sayan ve KKTC’nin tanınmamasını isteyen” kararı.
İkincisi ise Türkiye’nin Avrupa Birliği ile sürdürdüğü “Katılım Müzakereleri”.
Rumlar bu iki önemli kozu sonuna kadar kullanıp adaya hâkim olana kadar görüşmeleri sürdürmek stratejisine sıkı sıkı sarılmışlar.
Zaten bu nedenle de “Hakemlik” ve “Zaman kısıtlaması” istemiyorlar.”
Rumların bu iki koza sımsıkı sarılıp müzakereleri istedikleri kadar uzatıp, Türkiye ve KKTC’yi sıkıştıracaklarını ve istediklerini elde edecekleri ana kadar da bu tutumlarından vazgeçmeyeceklerini yazdığı makalenin sonunda ilk bakışta insanı umutlandıran haberi veriyor.
Günün birinde Türkiye AB’ye katılım fikrinden vazgeçerse, Rumların bütün taktik ve stratejilerinin havada kalacağını, müzakere masasındaki en önemli kozlarından birisin de ellerinden gideceğini belirtiyor. “1 Ekim 2014 tarihinde tam olarak her maddesi ile yürürlüğe girecek olan Lizbon Anlaşmasıyla” birlikte, Zaten bu stratejilerinin ömrünün bayağı kısaldığını, Rumların elindeki veto kozunu ve müzakerelerde engel çıkarma hakkını büyük ölçüde alacağını belirtiyor.
Ellerinden bu koz gittiğinde veya iyice zayıfladığı vakit sarılacakları tek güvenceleri BMGK’nin 541 No.lu kararı olacak. Yani KKTC’nin dünyadan soyutlanması ve Kıbrıslı Türklerin muhtaç hale getirilmesi olacağını yazan Sayın Atun,
BM’de ve AB’de esen havanın da artık pek bu yönde olmadığını belirterek, KKTC’nin dünyadan soyutlanmasının pek çok insanı rahatsız etmeye başladığını. Bir olasılıkla da 1 Ekim 2014’e kadar BMGK’nin bu yüz karası kararının da etkisini bir hayli kaybetmiş olacağını yazması yukarıda da belirttiğim gibi ilk bakışta insanın içine su serper nitelikte görünüyor. Fakat şöyle etraflıca düşünüldüğünde bunların olasılıktan öteye geçmeyeceğini de düşünüyorum ve kendime şu soruları soruyorum;
Acaba gerçekten BMGK bu kararı ortadan kaldırır mı? Ya da zayıflatır mı?
Acaba Günün birinde Türkiye AB’ye girmekten vazgeçer mi?
Hiç zannetmiyorum. Ne BM-MGK bu kararlarını zayıflatır, Ne de Türkiye AB’ye girmekten vazgeçer. Hepsi de ABD’nin Orta Doğu projesi üzerinde ki siyasi ve çıkarcı politkası neticesinde Orta Doğuya girebilmesinin anahtarıdır. Biz bu AB serüvenine 1959 yılında başladık ve yarım asırdır sürdürüyoruz. Neler neler yaşadık bu serüven yüzünden, nelerden taviz verdik ama bir türlü vazgeçemedik. Vazgeçmek bir yana daha da içine girdik. AB birliği üyeleri Türkiye’nin tam üyeliğine karşıyken, Türkiye’yi tam üye yapmamak gibi birde ellerinde Kıbrıs gibi bir anahtar varken, Ne AB, ne de Rumlar bu anahtarı denize atmaz.
Bu anahtar ne zaman denize atılır, AB Türkiye’yi istediği gibi parçalayıp, Ulus Devlet yapısından çıkartıp, yeniden Anadolu’yu işgal edip sömürgeleri haline getirirler. Kıbrıs’ta Türklere Rumların şartlarının tümünü kabul ettirirler ve bizleri Rumların azınlığı yaparlar. Kısacası özgürlük ve egemenlik kapılarımızı kilitlerler işte o zaman anahtarı denize atarlar.
Sayın Ata atun Beyin yazısı Mantıklı ve insani bakımdan olması gerekenlerin bir ifadesi. Fakat karşımızdakiler ne insani olarak düşünmektedirler bu konuda, ne de mantıklı hareket etmektedirler. İnsani düşünseler zaten KKTC’yi tanımakta bir an bile tereddüt etmezlerdi. Mantıklı olsalardı Türkiye’yi AB’ye Tam üye olarak almayacaklarını ifade etmekten kaçınırlardı ve koparabilecekleri tüm tavizleri kopardıktan sonra bunu açıklarlardı.
Ayla BERKİN
14.01.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.