- 2617 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Haydar Ergülen’e heves kırığı mektup
Haydar Ergülen’e heves kırığı mektup
Senin şiirlerini, kitabını çalacak kadar çok sevmiştim bir zamanlar, adımı hırsıza çıkaracak kadar. Hem çaldım, hem söyledim, sana. “Bi’ tozunu alıp koysaydın gene rafa”, demiştin de, “Abi, kimse kapağını bile açmamıştı ne yazık ki, ‘şiir okulu’ denen yerin kütüphanesinde.” demiştim. İmzan vardı içinde, elin değmişti, güzel bir şeydi, bende hatıra kalması senden. Şimdi ise, senden bana hatıra kalan sadece, istesem de belleğimden ve kalbimden asla silemeyeceğim birkaç güzel dize, en çok da: “Kırk şair birden olsam yazamam bir hevesi”.
Benim bir zamanlar şairlere dair en büyük hevesim, ansızın bir yerde, kimse tanıştırmadan, mesela bir vapurun kıç üstünde, sen dalgın dalgın martılara, denize ve Allah’a bakarken, sana rastlamak ve senin “Cümle” şiirinin son iki dizesini dönüştürüp sana hitap etmekti, tokalaşmak için elimi uzattıktan sonra: “Aşk olsun sana Haydar Abi/ Şiire kurdun cümlemizi”…
Kalbim bunca temiz diye midir bilmem, ama tam da düşlediğim gibi oldu, seninle ilk yüz yüze gelişimiz. Galata Kulesi’nin köşesinden bir adam döndü ve burun buruna geldik. Kalbim yörüngesini değiştirdi birden; baktım ki: Haydar Ergülen. Benim başka hiçbir çocuk kalpli düşüm, ince hevesim, bu kadar güzel ve böyle istediğim gibi gerçekleşmedi bugüne kadar, Haydar Abi: Yaş 35, yolun bilmem neresi…
Elimi uzattım, tokalaştık ve tam da düşlediğim gibi, “Aşk olsun sana Haydar Abi/ Aşka kurdun cümlemizi” dedim, gözlerinin içine bakarak. Şaşkınlık içinde “Kim, kimsiniz” diye kekelediğinde, adımı söyledim. Öncesinden başlayan telefon ve e-posta ilintimiz üzerinden beni anımsadığından, sıcak, kısa metrajlı bir sohbet gelişti aramızda, “ayaküstü”.
Nasıl bir tesadüftür ki, yanımda da, eskisi memleketimde olduğu için, bu tanışma olayından sadece bir gün önce, yeniden okumak hevesi içimi doldurduğundan ötürü bir sahaftan aldığım, en sevdiğim şiir kitabın: 40 Şiir ve Bir…
Kitabı çıkardım çantamdan utana sıkıla, rahatsız etmekten çekinerek, imzalatmak için sana. O kitap artık bende değil Haydar Abi, ama yazdıkların kalbimde hâlâ: “Kule dibi. Ayaküstü. Şiir üstü.”
Düşünüyorum da, ya o zamanlar, senin Cihangir’deki (belki Kuzguncuk’taki o zamanlar) evinin kapısına gelseydim, içimde ince bir heves, içeri alır mıydın beni acep. Aldın diyelim, azıcık iner miydi peki yeryüzüne, Kaf Dağı’ndaki burnun. Göz hizasında sohbet eder miydin benimle. “Kimsenin gözü kimseye değmiyorsa…” diyorsun ya, kalbin değer miydi acep kalbime. Kalp hizasında sevebilir miydin beni…
Diyeceğim o ki,
Böbürlenme Haydar Abi, senden büyük Hüseyin Alemdar var,
Şiir’de
ve daha önemlisi,
Güzel Sevebilmeler Cumhuriyeti’nde.
O’nun kalbi bir serçe sürüsüdür, şiire, sinemaya ve aşka kanatlanan. Yoksulluğun ve kahrın dibine vurduğu günlerinde, babasının Sadri Alışık Sokak’taki köhne ofisinde yatıp kalkarken yani, aşk’tan yetim, iş’ten ıskartayken, beni, yani yeni yetme kıçı kırık bir şairi, ayakta karşılamış ve ayakta uğurlamıştır, çok yıllar önce. Bayram sabahına uyanmış bir çocuğun heyecanlıyla, bana ücretsiz olarak bir sürü şiir kitabı vermiştir, Hera’dan yayımladığı. Gün gelmiş, boyunu aşan yoksulluğuna rağmen, cebindeki, kendisine bile ait olmayan paradan, çıkartıp yol parası vermiştir bana, yolda kaldığımdan.
Hüseyin Abi ki, sen dâhil tüm şairleri kalp hizasında seviyor, “uzak-yakın, kavgalı da olsa, tüm şairler kardeştir” diyerek, “hâlâ” ve gelmez bence bir benzeri bir daha kolay kolay, bin kanatlı vefa kuşu Hüseyin Alemdar’ın, şiir camiasına.
Göz hizasında seviyor, Yeşilçam figüranlarını da, Yılmaz Güney’i de; bencileyin lanet, Şiirli Köyün Delisi’ni de, Şiir’in Küçük Prensi, zerafetin sol anahtarı Ersan Erçelik’i de.
Ben ki ağır sıklet küfürbazımdır, sen dâhil bilir cümle âlem; ben bile ar eyledim, senin şair kardeşlerine ettiğin o haksız hakaretleri bu, ince sitem dolu, heves kırığı mektubun arasına tıkıştırmaya. Ayna olur sana ki, belki dank eder kalbine, utanırsın biraz kendinden, diyerek bile yazamadım o sözlerini bu sayfaya. Peki, sen nasıl yazdın o sözleri, ölen bir şair için açılan taziye defterinin, yaslı sayfaların arasına, hiç ama hiç yeri değilken…
Hani, uzaktan kalender biri bildiğimiz yıllardır; yakından görünce kalbini, ‘böyle çiğmiş meğer’ diye çıkan Haydar Abi, kendinle barışık mısın hâlâ? Hâlâ “Kars’a uzun gitmeye” yüzün var mı mesela, Cemal Abi ile yan yana…
Serkan Engin
Heves Kırığı 2010
YORUMLAR
Sayın yazar, Haydar Ergülen uzun süre ders aldığım bir hocam. Onu neyle itam ediyorsunuz yazınızdan anlamış değilim ama bir ülkeye mal olmuş bir değerden bahsederken biraz daha itinalı olmaya ve biraz daha haddimizi bilmeye özen göstermeliyiz.
Elbette burada onun bireysel özelliklerini ve sanatsal yönünü anlatacak değilim. Her yönden sayfalara sığmaz bir değer o.
Onu tanıdığım için, şiirlerini defalarca kendinden dinlediğim için, ayrıca özellikle elime kalem almama rehberlik ettiği için kendimi çok ama çok şanslı sayıyorum. Keşke benim kadar tanıyabilseydiniz onu...
not: Bu sitede Zeki Çelik beyin bir söyleşisi var Haydar Beyle ilgili. İsterseniz bir göz atın.
Saygılarımla..
deniz aral tarafından 1/15/2011 10:10:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
imgeci sosyalist şiir
Biz de haddini bildirdik bu yazıyıyla, zarifçe...