- 659 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YOKSA BİZ TÜRK DEĞİL MİYİZ?
Yeniçağ Gazetesinin 13.01.2011 tarihli ana sayfasında yayınlanmış olan TÜRKLÜĞÜ BİTİRECEĞİZ adlı yazıya çarpınca gözlerim, adeta mayına basmış gibi oldum. İçimde binlerce infilak ve sayamayacağım kadar düşünceler geldi geçti. Yazıda neler vardı neler. Birlikte göz atalım isterseniz:
“Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metninden“Türk” ifadesi çıkarılıyor. Çoğunluğu ele geçiren iktidar anayasanın ilk 4 maddesini de değiştirebilecek”
Bu yazıya değince gözlerim, kendime sordum:
“Neydi ilk dört madde?”
Madde 1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal birhukuk Devletidir.
Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
Madde 4: Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Ee, maddeleri okuduk, öğrendik, biliyoruz da, “teklif edilemez” diye de iki sözcükle kırmızı çizgi çekilmiş. Peki bu ne cüret ve bu nasıl bir kepçeyi kazana daldırmadır?
Yeniçağ Gazetesinden başka bir paragraf daha dikkatimi çekti:
“Ayşenur sonunda hayaline kavuştu! AKP’li Ayşenur Bahçekapılı’nın “Türklüğü anayasadan çıkaracağız yoksa demokratikleşmeyi yapamayız” sözünü 2 Aralık 2009’da manşetten duyurmuştuk.”
İşte burada biraz durmak istiyorum. Bizim seçtiğimiz milletin temsilcisi olan MİLLETVEKİLİ elinde mikrofon ve yukarıdaki sözleri söylüyor. Ben bütün bu yaşanmışlıkların bir kabus olduğunu düşünmeye başladım.
- “Bu kadar da olamaz!..Bu imkansız!”
Sözlerimi yüksek sesle söylemiş olmalıyım ki, eşim çözmeye çalıştığı bilmeceden kafasını kaldırdı:
-“İmkansız olan şey ne?” diye merakla sordu.
Ona inler gibi açıkladım:
-“Türklüğü bitirecekler!”
Eşim elindeki kalemi attı:
-“Hadi canım sende, sende mi başladın komplo teorilerine? Sakın öyle bir şey yazayım deme, alırlar seni de içeriye!”
-“Korkum yok. Kanımdaki TÜRK kanını nasıl yok edebilecekler? Aklım almıyor, bütün bunlara. Türkiye bu günleri hak etmiyor” dedikten sonra eşime gazeteyi okumaya başladım:
“Türklüğü bitirecekler! TBMM’ye sunulan yasa tasarısında Anayasa Mahkemesi üyelerinin okuduğu anttaki “Türk milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet” ifadesi çıkarıldı.”
Eşim yüksek sesle adeta köpürdü:
-“Yok canım daha da neler, bütün bunların yazıldığına inanmıyorum!”
-“Haklısın canım, bende şu an okuduklarıma inanasım gelmiyor. Gel yanıma birlikte okuyalım.”
Ve okumaya başladık:
“Ant değiştiriliyor! Tasarıya göre, mahkeme üyelerinin okuyacağı anttaki Türk milleti ve Türk kelimeleri de ortadan kaldırılacak Anttaki “Türk milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan” ifadesi tasarıyla çıkartılırken, “Her türlü etki ve kaygıdan uzak olarak anayasanın dayandığı temel ilkelere uygun hukuk anlayışı içinde” ibaresi eklendi. Tasarıya göre, üyeler mahkemede görüşülmekte olan konularda görüş ve düşüncelerini açıklayamayacak, oylamalarda çekimser oy kullanamayacak, görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamayacak; davet olundukları toplantılara “başkanın izniyle” katılabilecek.”
Bu haberi okuduktan sonra her ikimizin de tansiyonu yükselmişti. Yurdumdaki bu siyasi fırtınalar,depremler bizim yüreklerimizdeki demokrasi tahtını da darmadağın ediyordu.
Emperyalist devletlerin bu fırtına sonrası, yurdumun enkazlarından toplayacakları ganimetlerin “bizim esaretimiz” olacağını aklıma getirince sol yanım sıkışmaya başlamıştı.
Aklıma o ülkelerde edilen yeminler geldi. Özellikle dünya maçlarında veya yarışmalarda, ödül alan bir zencinin kürsüdeki onurlu duruşu geldi gözlerimin önüne.
“Ben Afrika asıllı bir Amerikan Vatandaşıyım” diyor ve dalgalanan Amerikan Bayrağı altında, Amerikan Marşını okuyordu. Ve her Amerikan öğrencisi, okullarında nasıl bir yeminle derse başlıyor, dersiniz?
" I pledge allegiance to the flag of the United States of America, and to the Republic for which it stands: one Nation under God, indivisible, with Liberty and Justice for all."
Türkçesi: "Amerika Birleşik Devletleri’nin BAYRAĞINA ve o bayrağın simgelediği CUMHURİYETE bağlılık için and içiyorum. Herkes için özgürlük ve adaletle, ALLAH’ın gözetiminde, BÖLÜNMEZ, TEK VATAN için.. . “
Ve biz bugün, değişmemesi, gündeme dahi getirilmemesi gerekli kanunlarımızı değiştiriyoruz, imkansız olanları tartışıyoruz. Hangi hakla?
Evet ve Hayır reylerimizi verdiğimiz o günden başladı kabuslarımız.
Değişmez, değişemez kanunlarımız değişince, ister istemez aklıma şu soru geliyor:
Biz TÜRKLER “Bir Amerikalı” gibi davranamayacak kadar, TÜRK değil miyiz yoksa?
Yarınlarımızda güzel yurduma barış ve aydınlık dolu günler diliyorum.
Emine PİŞİREN/Edremit
14.01.2011
Yeniçağ Gazetesinin Haberi: www.yg.yenicaggazetesi.
YORUMLAR
Anayasanın değişmez ilk üç maddesinin değişmeyeceği 4. maddede belirtiliyor.İşte burda bir eksiklik var.Çünkü 4 maddenin de değiştirilemeyeceği veya kaldırılamayacağı söylenmiyor.4. madde kalkmasıyla ilk 3 maddenin değiştirilmesi ve kaldırılması teklif edilemez niteliği ortadan kalkacak.Yani değişikliğe açık hale getirilecek.
Andımızın değiştirilmesi, İstiklâl Marşı'mızın zorunlu halden çıkarılması, Ankara'da her sene yapılan ama bu sene yer verilmediği için yapılamayan Atatürk'ün Ankara'ya geliş yıldönümü kutlamaları vs. daha da birçok olay.Bunlar bizim yüzümüzden oldu.Ardı arkası da kesilmez.Halk örgütlenmediği sürece ezilmeye mahkumdur.Eğer örgütlenmiş bir kitle olsaydık.Bu kadar fikirsel bölünmelere gebe olmasaydık bu milletin önünde hiçbir engel olmazdı.